Galatasaray, sıkletinden çok altta bir rakip olan Netanya ile oynadığı her iki maçta da farklı skorlarla (1-4 / 6-0) kazandı.
Bu tip maçlarda uzun uzadıya analizler yapmak, sistem tartışmalarına girmek gereksiz geliyor. Bu yüzden de iki maçta neler gözümüze çarptı bunu yazma tercihini kullanıyorum..
NETANYA MAÇLARINDA GÖZE ÇARPANLAR
1 - Leo Franco iyi bir transfer ve Galatasaray'ın kalesinde sorun yok.
2 - Defansta Servet-Gökhan Zan ikilisi yerine Servet-Emre Güngör tercihi, gönülleri daha ferah tutar ve güven verir gibi görünüyor.
3 - Galatasaray'ın orta sahasında sağlıklı ve iyi bir Linderoth ilk 11'de ilk yazılacak isimlerden biri olmalı.
4 - Emre Aşık denen 'hiper' profesyonelden öğrenilecek çok ders var. Gençliğinden bugüne dek geçirdiği evrim takdire şayan.
5 - Herkesin Konyaspor maçında attığı golle "Bu adamın ne kredisi varmış, yeter artık kiralık verilsin" dediği adam Aydın Yılmaz, oynadıkça daha da güzelleşecek. Demek ki neymiş; altyapından çıkardığın genç oyunculara, fırsat vermek gerekiyormuş. Ancak Aydın'ın da yedek kalmayı kafasına takmayıp, 'madde 5'teki profesyonel gibi işine odaklanması lazım.
6 - Shabani Nonda, sakatlığından ötürü geçirdiği kötü bir sezon sonrası oynayarak kendine gelecek. Nonda'nın yerine performansı tartışılacak bir isim almaktansa -sadece transfer yapmak adına- bu güzel adama forma vermek yeterli. Ayrıca, Sabri'den başka futbolcuların da, bu takımda frikik atabileceğini gösterdi.
7 - Uğur Uçar-Sabri tercihinde hemen herkes gözü kapalı Uğur Uçar'ı seçer. Ama kimse Rijkaard olmadığı için ne olur bilinmez. Ancak gönüllerdeki isim Uğur Uçar.
8 - Rijkaard bu takımda birçok isme özgüven kazandırdı. Birtakım aklı evvellerin kariyerini tartışmaya çabaladığı Rijkaard'la sezon sonu şampiyonluk gelse de gelmese de, devam edilmeli. Çünkü bu seçim, Galatasaray'ın sadece bir-iki senesini değil bundan sonraki 10 sezonu için tam anlamıyla 'cuk' oturmuştur.
9 - Galatasaray takım olma yolunda çok ama çok iyi ve sağlam adımlarla ilerliyor. Karar merciileri, işler ters gidince panikle kulüp yönetmezlerse, hem iyi futbol hem de sonuç alınabilir.
10 - Galatasaray'ın Avrupa kupalarındai 300. golünü atma şerefine Keita ulaşarak, şimdiden tarihe geçme konusunda bir adım attı. Tribünlerin, Keita'nın ayağına her aldığı top sonrası reaksiyon göstermesi, ondan beklentileri olduğunu gösteriyor. Birkaç hafta sonra Galatasaray'ın sağ kanadı tıkır tıkır işler konuma gelir. Ayrıca iyi de takla attığını görmüş olduk.
11 - Tobol ve Netanya maçlarında gördük ki, Galatasaray da duran toplardan gol atabiliyor. Üzerinde durulunca ve çalışılınca oluyormuş, bunu da öğrenmiş olduk.
12 - Galatasaray ve Türkiye Futbol Federasyonu arasında geçtiğimiz sezon başlayan kavga sona ermiş, Adnan Polat ve Mahmut Özgener, bunu ispat edercesine samimi görüntüler verdi.
13 - Çıkardığım son ders, senelerdir düşünürüm İsrail takımlarının Avrupa Kupaları'nda ne işi vardır. Futbol zaten yeterince kirletiliyor bir de siyasi emellere dahil olmasın mümkünse.
6 Ağustos 2009
Göğsümde yumuşatırım seni!
Bundesliga'da 'bizimkiler' ve 'bizden' olanlar
Avrupa futboluyla entegrasyonda Türkiye ve Almanya arasında geçmişten bu yana sıkı bir bağ vardır.
Almanya'daki Türklerin sayıca fazlalığı ve artık iyiden iyiye bu ülkenin evsahipleri arasında yer alan Türkler, Bundesliga çok sayıda Türk vatandaşı ya da Türk asıllı Alman -ya da başka Avrupa ülkeleri- vatandaşının yer almasını sağlıyor.
2009-2010 sezonunda Bundesliga'da mücadele edecek 18 takımın, neredeyse hepsinde 'tanıdık' oyuncular mevcut. Her geçen sene kalitesi biraz daha artan Bundesliga'da forma giyen Tük -ya da Türk asıllı- oyuncular ve takımları bu ligi izlememiz için bize ekstra bir seçenek sunuyor.
KİM, HANGİ TAKIMDA FORMA GİYİYOR?
FC Köln - Taner Yalçın: 18 yaşındaki genç orta saha oyuncusu Köln U-19 takımının yıldızlarındandı. Bu yıl A takımı kadrosunda forma mücadelesi yapacak Taner, Galatasaray'ın takip listesinde bulunuyor. Şimdi Fenerbahçe teknik direktörlüğünü yapan Christoph Daum, geçtiğimiz sezon ortasında sarı-kırmızılı takımdan gelen teklifi reddetmişti.
Werder Bremen - Mesut Özil: Futbolla ilgilenen kimsenin Mesut'tan bihaber olduğu düşünülemez. 21 yaşındaki oyuncu Türkiye ve Almanya milli takımı arasındaki tercihi sırasında bazı çevreler tarafından eleştirilmişti. World Soccer'ın futbola yön verecek 50 yetenek arasında gösterildiği Mesut, oynadığı futbolla da bunu kanıtladı.
Wolsburg - Mahir Sağlık: Türk asıllı Alman oyuncu Mahir, Wolsburg'da Grafite, Dzeko ve Obefami Martins gibi oyuncuların arasında sıylırıp çıkması çok güç görünüyor. 26 yaşındaki Mahir geçtiğimiz sezon Karlsruher'ye kiralık verilmişti ancak orada da sadece 7 maçta forma şansı bulabildi. Bu yıl da, aynı akıbeti görür gibiyiz.
VfB Stuttgart - Serdar Taşçı: Stuttgart altyapısında yetişen Serdar Taşçı, kırmızı-beyazlıların önemli oyuncularından biri konumunda. Alman Milli Takımı'nda da forma giyen Serdar'ın forması bu yıl da garanti.
VfB Stuttgart - Yıldıray Baştürk: Bundesliga'nın en kıdemli oyuncularından biri olan Yıldıray, yaşadığı sakatlıklardan ötürü, gözden düşmüş durumda. Teknik direktör Babel, kendisini çok fazla düşünmüyor. Her sezon adı İstanbul takımları ile anılan Yıldıray, Eskişehirspor'a transferi sık sık konuşuldu.
SC Freiburg - Ömer Toprak: 20 yaşındaki genç oyuncu, Alman vatandaşı. Almanya'da U-19 forması da giyen Ömer, 2005 yılından bu yana Freiburg formasını giyiyor. Bu sezon forma giymesi yüksek ihtimal.
Hamburg - Tolgay Arslan: Borussia Dortmund altyapısında yetişen 19 yaşındaki oyuncu, orta sahada görev alıyor. Hamburg'un gelecek planları arasında yer alan Tolgay'ın bu sezon forma giymesi zor olsa da, bu ismin bir kenara not edilmesi gerek.
FC Schalke - Emin Yalın: FC Nürnberg'te yetişen 20 yaşındaki orta saha oyuncusu, Türkiye'de U-21 milli takımında da forma giyiyor. Bundesliga'nın yetenek vaadeden oyuncuları arasında gösterilen Emin, kadroda yer almak için büyük bir savaş vermek zorunda.
FC Schalke - Halil Altıntop: İkizi Hamit'le birlikte Bundesliga'da forma giyen Halil, Schalke'nin Kuranyi ve Farfan'la birlikte en güvendiği golcülerden. Türkiye Milli Takım forması da giyen Halil'den beklentiler bu yıl oldukça fazla. Umuyoruz, bu beklentileri gerek Milli Takım'da gerekse de Schalke'de gerçekleştirir.
Eintracht Frankfurt - Selim Teber: Hoffenheim'ın kaptanlığını da yapan Selim'i bu sezondan itibaren Eintracht Frankfurt formasıyla izleyeceğiz. Bundesliga ve Alman futbolunun kıdemli ismi Selim'in, Frankfurt'ta ilk 11'de oynaması bekleniyor.
Eintracht Frankfurt - Ümit Korkmaz: Türk asıllı Avusturyalı futbolcu Ümit Korkmaz, Rapid Wien'den Alman ekibine 2.5 milyon Euro karşılığında transfer oldu. Golcü oyuncu, Skibbe'nin forvet rotasyonunda sık sık yer alacaktır.
Eintracht Frankfurt - Cenk Tosun: 1991 doğumlu Cenk Tosun Frankfurt altyapısında yetişti. Almanya U-18 takımının formasını da ıslatan genç oyuncu, hava hakimiyeti ile tanınıyor. Ümit Korkmaz'e nazaran forma şansı daha az.
Borussia Dortmund - Nuri Şahin: Sarı-siyahlıların altyapısından yetişen Nuri'den beklentiler bu sezon oldukça fazla. Bundesliga'da ilk 11'de maça başlayan en genç oyuncu unvanına sahip Nuri, takımını bir basamak daha yukarı taşımak için bu sezon çokça çalışmalı. Kişisel kanım, Bundesliga'da bu yıl Nuri adını sık sık duyacağımız yönünde.
Borussia Dortmund - Yasin Öztekin: 1996 yılından bu yana Dortmund'un altyapısında bulunan Yasin'in ilk 11'i zorlayacağı görüşü hakim. Orta saha oyuncusu olan Yasin, defans ve forvette de oynama yetisine sahip. Genç oyunculara ilgisiyle tanınan teknik direktör Jürgen Klopp, O'na forma verirse kimse şaşırmasın.
Bayer Leverkusen - Eren Derdiyok: Bu sezon ilk 11'de seyredebileceğimiz oyunculardan biri de Eren. 1988 doğumlu İsviçre vatandaşı olan oyuncu; Gekas, Stefan Kießling, Helmes'le ciddi bir forma yarışı içinde olacaktır. İsviçre Milli Takımı forması giyen Eren Derdiyok, 7 maçta 1 gol buldu.
Bayer Leverkusen - Burak Kaplan: Leverkusen altyapısından yetişen ve orta saha her iki kanadında da oynayabilen Burak, sezon başında Galatasaray'ın da katıldığı Zeyton Cup'ta dikkat çekti.
TSG 1899 Hoffenheim - Ramazan Özcan: Türk asıllı kaleci Ramazan, Avusturya Milli Takımı'nda da forma giyiyor. Hoffenheim'da Hildebrand'la rekabet halindeki Ramazan Özcan bu sezon da Alman kalecinin arkasında bekleyecek.
FC Nürnberg - İlkay Gündoğan: Almanya Genç Milli Takımı'nda da forma giyen İlkay, orta sahada görev alıyor. Bochum'dan transfer olan genç oyuncunun bu sezon Nürnberg formasını giymesi bekleniyor.
FC Nürnberg - Güngör Kaya: U-19 Milli Takımı'nda forma giyen golcü oyuncu; Boakye, Bunjaku, Charisteas ve Vidosic'le birlikte forvet hattında forma giymek için sırada bekliyor.
Bayern Münih - Hamit Altıntop: O, tartışmasız Bundesliga'nın en kaliteli oyuncuları arasında. Bayern Münih'in 11'inde formasını garanti olan Hamit için bu sezon sonunda Türkiye ve Avrupa'da büyük bir 'kavga' başlayabilir. Çünkü bonservisi boşa düşüyor. Tabii, Bayern Münih'le sezon ortasında mukavele yenilemezse.
Almanya'daki Türklerin sayıca fazlalığı ve artık iyiden iyiye bu ülkenin evsahipleri arasında yer alan Türkler, Bundesliga çok sayıda Türk vatandaşı ya da Türk asıllı Alman -ya da başka Avrupa ülkeleri- vatandaşının yer almasını sağlıyor.
2009-2010 sezonunda Bundesliga'da mücadele edecek 18 takımın, neredeyse hepsinde 'tanıdık' oyuncular mevcut. Her geçen sene kalitesi biraz daha artan Bundesliga'da forma giyen Tük -ya da Türk asıllı- oyuncular ve takımları bu ligi izlememiz için bize ekstra bir seçenek sunuyor.
KİM, HANGİ TAKIMDA FORMA GİYİYOR?
FC Köln - Taner Yalçın: 18 yaşındaki genç orta saha oyuncusu Köln U-19 takımının yıldızlarındandı. Bu yıl A takımı kadrosunda forma mücadelesi yapacak Taner, Galatasaray'ın takip listesinde bulunuyor. Şimdi Fenerbahçe teknik direktörlüğünü yapan Christoph Daum, geçtiğimiz sezon ortasında sarı-kırmızılı takımdan gelen teklifi reddetmişti.
Werder Bremen - Mesut Özil: Futbolla ilgilenen kimsenin Mesut'tan bihaber olduğu düşünülemez. 21 yaşındaki oyuncu Türkiye ve Almanya milli takımı arasındaki tercihi sırasında bazı çevreler tarafından eleştirilmişti. World Soccer'ın futbola yön verecek 50 yetenek arasında gösterildiği Mesut, oynadığı futbolla da bunu kanıtladı.
Wolsburg - Mahir Sağlık: Türk asıllı Alman oyuncu Mahir, Wolsburg'da Grafite, Dzeko ve Obefami Martins gibi oyuncuların arasında sıylırıp çıkması çok güç görünüyor. 26 yaşındaki Mahir geçtiğimiz sezon Karlsruher'ye kiralık verilmişti ancak orada da sadece 7 maçta forma şansı bulabildi. Bu yıl da, aynı akıbeti görür gibiyiz.
VfB Stuttgart - Serdar Taşçı: Stuttgart altyapısında yetişen Serdar Taşçı, kırmızı-beyazlıların önemli oyuncularından biri konumunda. Alman Milli Takımı'nda da forma giyen Serdar'ın forması bu yıl da garanti.
VfB Stuttgart - Yıldıray Baştürk: Bundesliga'nın en kıdemli oyuncularından biri olan Yıldıray, yaşadığı sakatlıklardan ötürü, gözden düşmüş durumda. Teknik direktör Babel, kendisini çok fazla düşünmüyor. Her sezon adı İstanbul takımları ile anılan Yıldıray, Eskişehirspor'a transferi sık sık konuşuldu.
SC Freiburg - Ömer Toprak: 20 yaşındaki genç oyuncu, Alman vatandaşı. Almanya'da U-19 forması da giyen Ömer, 2005 yılından bu yana Freiburg formasını giyiyor. Bu sezon forma giymesi yüksek ihtimal.
Hamburg - Tolgay Arslan: Borussia Dortmund altyapısında yetişen 19 yaşındaki oyuncu, orta sahada görev alıyor. Hamburg'un gelecek planları arasında yer alan Tolgay'ın bu sezon forma giymesi zor olsa da, bu ismin bir kenara not edilmesi gerek.
FC Schalke - Emin Yalın: FC Nürnberg'te yetişen 20 yaşındaki orta saha oyuncusu, Türkiye'de U-21 milli takımında da forma giyiyor. Bundesliga'nın yetenek vaadeden oyuncuları arasında gösterilen Emin, kadroda yer almak için büyük bir savaş vermek zorunda.
FC Schalke - Halil Altıntop: İkizi Hamit'le birlikte Bundesliga'da forma giyen Halil, Schalke'nin Kuranyi ve Farfan'la birlikte en güvendiği golcülerden. Türkiye Milli Takım forması da giyen Halil'den beklentiler bu yıl oldukça fazla. Umuyoruz, bu beklentileri gerek Milli Takım'da gerekse de Schalke'de gerçekleştirir.
Eintracht Frankfurt - Selim Teber: Hoffenheim'ın kaptanlığını da yapan Selim'i bu sezondan itibaren Eintracht Frankfurt formasıyla izleyeceğiz. Bundesliga ve Alman futbolunun kıdemli ismi Selim'in, Frankfurt'ta ilk 11'de oynaması bekleniyor.
Eintracht Frankfurt - Ümit Korkmaz: Türk asıllı Avusturyalı futbolcu Ümit Korkmaz, Rapid Wien'den Alman ekibine 2.5 milyon Euro karşılığında transfer oldu. Golcü oyuncu, Skibbe'nin forvet rotasyonunda sık sık yer alacaktır.
Eintracht Frankfurt - Cenk Tosun: 1991 doğumlu Cenk Tosun Frankfurt altyapısında yetişti. Almanya U-18 takımının formasını da ıslatan genç oyuncu, hava hakimiyeti ile tanınıyor. Ümit Korkmaz'e nazaran forma şansı daha az.
Borussia Dortmund - Nuri Şahin: Sarı-siyahlıların altyapısından yetişen Nuri'den beklentiler bu sezon oldukça fazla. Bundesliga'da ilk 11'de maça başlayan en genç oyuncu unvanına sahip Nuri, takımını bir basamak daha yukarı taşımak için bu sezon çokça çalışmalı. Kişisel kanım, Bundesliga'da bu yıl Nuri adını sık sık duyacağımız yönünde.
Borussia Dortmund - Yasin Öztekin: 1996 yılından bu yana Dortmund'un altyapısında bulunan Yasin'in ilk 11'i zorlayacağı görüşü hakim. Orta saha oyuncusu olan Yasin, defans ve forvette de oynama yetisine sahip. Genç oyunculara ilgisiyle tanınan teknik direktör Jürgen Klopp, O'na forma verirse kimse şaşırmasın.
Bayer Leverkusen - Eren Derdiyok: Bu sezon ilk 11'de seyredebileceğimiz oyunculardan biri de Eren. 1988 doğumlu İsviçre vatandaşı olan oyuncu; Gekas, Stefan Kießling, Helmes'le ciddi bir forma yarışı içinde olacaktır. İsviçre Milli Takımı forması giyen Eren Derdiyok, 7 maçta 1 gol buldu.
Bayer Leverkusen - Burak Kaplan: Leverkusen altyapısından yetişen ve orta saha her iki kanadında da oynayabilen Burak, sezon başında Galatasaray'ın da katıldığı Zeyton Cup'ta dikkat çekti.
TSG 1899 Hoffenheim - Ramazan Özcan: Türk asıllı kaleci Ramazan, Avusturya Milli Takımı'nda da forma giyiyor. Hoffenheim'da Hildebrand'la rekabet halindeki Ramazan Özcan bu sezon da Alman kalecinin arkasında bekleyecek.
FC Nürnberg - İlkay Gündoğan: Almanya Genç Milli Takımı'nda da forma giyen İlkay, orta sahada görev alıyor. Bochum'dan transfer olan genç oyuncunun bu sezon Nürnberg formasını giymesi bekleniyor.
FC Nürnberg - Güngör Kaya: U-19 Milli Takımı'nda forma giyen golcü oyuncu; Boakye, Bunjaku, Charisteas ve Vidosic'le birlikte forvet hattında forma giymek için sırada bekliyor.
Bayern Münih - Hamit Altıntop: O, tartışmasız Bundesliga'nın en kaliteli oyuncuları arasında. Bayern Münih'in 11'inde formasını garanti olan Hamit için bu sezon sonunda Türkiye ve Avrupa'da büyük bir 'kavga' başlayabilir. Çünkü bonservisi boşa düşüyor. Tabii, Bayern Münih'le sezon ortasında mukavele yenilemezse.
Ayıcıklar yetim kaldı
Çocukken (hâlâ çok seviyorum) birçoğumuzun bayılarak yediği, Almanya'dan eş-dost-akraba bavulundan ya da çantasından çıkan Haribo'nun kurucusu Paul Riegel ölmüş.
O renkli ayıcıkları (sonra çok değişik biçimlerde çıktı ama ayıcıklardan başkası yalan) ağzımızın içinde eveyelip gevelemek, her rengi ayrı ayrı tatmak isteği hemen herkesin yaptığı şeylerdir sanırım.
Ben en çok böğürtlenli ve kirazlıyı severdim. Haribo'nun sloganında dediği gibi "Çocuk ya da büyük ol, Haribo'yla mutlu ol."
O renkli ayıcıkları (sonra çok değişik biçimlerde çıktı ama ayıcıklardan başkası yalan) ağzımızın içinde eveyelip gevelemek, her rengi ayrı ayrı tatmak isteği hemen herkesin yaptığı şeylerdir sanırım.
Ben en çok böğürtlenli ve kirazlıyı severdim. Haribo'nun sloganında dediği gibi "Çocuk ya da büyük ol, Haribo'yla mutlu ol."
Futbol izlemek istiyoruz!
Turkcell Süper (sadece adı Süper) Lig, 8 Ağustos Cuma akşamı İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile Beşiktaş arasındaki karşılaşmayla başlayacak.
Televizyonlarda, gazetelerde hemen herkes bu yıl ligin kavgalı-gürültülü bir biçimde geçeceği konusunda sanki hemfikir gibi. Tabii bu fikirlerin, Aziz Yıldırım'ın "3 yılda 3 şampiyonluk vaadi" sonrası gelmesi de ilginç...
Daha Süper Kupa finalinde (haklı ya da haksız) hakem tartışmalarının başlaması, ligin her zamanki kavga-gürültü ikilisine açık olduğunu gösteriyor.
Oysa ki, her sezon öncesinde kulüp başkanlarının ve yöneticilerinin dillendirdiği, iyi niyet mesajları gazete ve televizyonların spor haberlerinin baş köşesinde yer alır.
Futbolu şiddetten uzak, kışkırtmalardan arınmış bir biçimde oynayabilme ve yönetebilme olgunluğuna erişmemiz için önümüzde çok zaman var. Ancak, bu şiddet ve kışkırtmaların futbol üstündeki egemenliği de, aslında çok basit bir oyun olan futbolun rantından beslenen ve kümelenen çevrelerin ekmeğine yağ sürüyor.
"FUTBOLDA BÖYLE ŞEYLER OLUR"
Öyle bir tablo var ki karşımızda, sanki gerilim futbolun olmazsa olmazı, şiddet olmadan futbol olmazmış gibi bir algı ile karşı karşıyayız. Bu çirkinlikleri örtbas etmek içinse, "Futbolun içinde bu tip şeyler olur" kılıfı kullanılıyor. Bu yüzden de, lig başlamadan verilen tüm bu demeçler ve açıklamalar havada kalan sözlerden ibaret.
İlk haftalarda "Hakemler de insan, hata yapar" anlayışı, sonraki haftalarda yerini "Herkes ayağını denk alsın" biçimindeki tehdit kokan cümlelere yerini bırakıyor. Yani buradan çıkardığımız sonuç şu; hakemlerin hata yapma marjı belli bir haftaya kadar.
Futbolun rantından en fazla yararlanan medyada ise durum hemen hemen aynı. Sürekli tansiyonu yükselten manşetler, yangını çıkartacak fitili ateşleme konumundalar. Tansiyonun en tepe noktaya vurduğu anda ise, bir anda sayfalar "çiçekler-kelebekler-böcekler" ya da "Bu işleri buraya yöneticiler getiriyor" teraneleri ile dolup taşıyor.
KRİZ KULÜPLERİ TEĞET GEÇMEDİ
Bu sezon da hemen hemen aynı şeyleri yaşayacağız muhtemelen. Hatta dozu biraz daha yüksek olabilir. Çünkü kulüpler bu yıl, Türkiye ekonomisinin yüzde 13.8 gerilediği yani başka bir deyişle Cumhuriyet tarihinin en büyük gerilemesinin yaşandığı bir yılda transfere hatrı sayılır rakamlar ödedi. (Aslında bu rakamların da bir biçimde araştırılması gerekiyor, renk farkı gözetmeksizin.) Yatırdığınız para oranında beklentileri de yükseltiyorsunuz tabii ki. O yüzden de, şiddet-gerilim ikilisi lige hakim olmasını beklemek çok mantıksız bir görüş değil.
MAKYAVELİZM UZAK DUR BİZDEN!
Bunun yanında, birkaç seneden bu yana kalitesi düşen (ne hikmetse heyecanı artıyor türünden bir görüş hakim) 'Süper' Lig'de Makyavelizm'den olanca hızla kaçınmamız gerek.
Çünkü ciddi anlamda sadece futbol izlemek isteyen bir kitle söz konusu. Evet, hepimiz tuttuğumuz takımların kazanmasını, şampiyonluğa ulaşmasını daha fazla istiyoruz ama öte yandan da doğru düzgün, hırgür'den uzak bir futbol da izlemek istiyoruz.
Murat Kosova'nın o meşhur Arsenal-Middlesborough maçı sırasında "İşte Premier Lig bu" sözünün "İşte Süper Lig bu" şeklinde dillendirilmesi gerekiyor. Yoksa yapay heyecanlar, şişirme derbi gerilimleri ile ne bu ülke sınırlarında oynanan futboldan zevk alacağız, ne de ülke futbolu bir adım ileriye gider. Artık futbol zamanı ve gereksiz konuşanların susma zamanı geldi.
Bu sezon, gereksiz konuşan teknik direktörler, kendini yerden yere atan futbolcular, her hakem hatasında bağıran-çağıran yöneticiler, 'hep haklı biziz' diyen taraftarlar, tansiyonu yükselten demeçler, kavgayı körükleyip sonra aradan çekilen medya, emek hırsızlığı yapan hakem, bir sezonda birkaç takım çalıştıran teknik direktör, bilgisiz cahil yorumcular, şike söylentileri, sıkıcı maçlar, Makyavelist futbol anlayışı İ-S-T-E-M-İ-Y-O-R-U-Z.
Televizyonlarda, gazetelerde hemen herkes bu yıl ligin kavgalı-gürültülü bir biçimde geçeceği konusunda sanki hemfikir gibi. Tabii bu fikirlerin, Aziz Yıldırım'ın "3 yılda 3 şampiyonluk vaadi" sonrası gelmesi de ilginç...
Daha Süper Kupa finalinde (haklı ya da haksız) hakem tartışmalarının başlaması, ligin her zamanki kavga-gürültü ikilisine açık olduğunu gösteriyor.
Oysa ki, her sezon öncesinde kulüp başkanlarının ve yöneticilerinin dillendirdiği, iyi niyet mesajları gazete ve televizyonların spor haberlerinin baş köşesinde yer alır.
Futbolu şiddetten uzak, kışkırtmalardan arınmış bir biçimde oynayabilme ve yönetebilme olgunluğuna erişmemiz için önümüzde çok zaman var. Ancak, bu şiddet ve kışkırtmaların futbol üstündeki egemenliği de, aslında çok basit bir oyun olan futbolun rantından beslenen ve kümelenen çevrelerin ekmeğine yağ sürüyor.
"FUTBOLDA BÖYLE ŞEYLER OLUR"
Öyle bir tablo var ki karşımızda, sanki gerilim futbolun olmazsa olmazı, şiddet olmadan futbol olmazmış gibi bir algı ile karşı karşıyayız. Bu çirkinlikleri örtbas etmek içinse, "Futbolun içinde bu tip şeyler olur" kılıfı kullanılıyor. Bu yüzden de, lig başlamadan verilen tüm bu demeçler ve açıklamalar havada kalan sözlerden ibaret.
İlk haftalarda "Hakemler de insan, hata yapar" anlayışı, sonraki haftalarda yerini "Herkes ayağını denk alsın" biçimindeki tehdit kokan cümlelere yerini bırakıyor. Yani buradan çıkardığımız sonuç şu; hakemlerin hata yapma marjı belli bir haftaya kadar.
Futbolun rantından en fazla yararlanan medyada ise durum hemen hemen aynı. Sürekli tansiyonu yükselten manşetler, yangını çıkartacak fitili ateşleme konumundalar. Tansiyonun en tepe noktaya vurduğu anda ise, bir anda sayfalar "çiçekler-kelebekler-böcekler" ya da "Bu işleri buraya yöneticiler getiriyor" teraneleri ile dolup taşıyor.
KRİZ KULÜPLERİ TEĞET GEÇMEDİ
Bu sezon da hemen hemen aynı şeyleri yaşayacağız muhtemelen. Hatta dozu biraz daha yüksek olabilir. Çünkü kulüpler bu yıl, Türkiye ekonomisinin yüzde 13.8 gerilediği yani başka bir deyişle Cumhuriyet tarihinin en büyük gerilemesinin yaşandığı bir yılda transfere hatrı sayılır rakamlar ödedi. (Aslında bu rakamların da bir biçimde araştırılması gerekiyor, renk farkı gözetmeksizin.) Yatırdığınız para oranında beklentileri de yükseltiyorsunuz tabii ki. O yüzden de, şiddet-gerilim ikilisi lige hakim olmasını beklemek çok mantıksız bir görüş değil.
MAKYAVELİZM UZAK DUR BİZDEN!
Bunun yanında, birkaç seneden bu yana kalitesi düşen (ne hikmetse heyecanı artıyor türünden bir görüş hakim) 'Süper' Lig'de Makyavelizm'den olanca hızla kaçınmamız gerek.
Çünkü ciddi anlamda sadece futbol izlemek isteyen bir kitle söz konusu. Evet, hepimiz tuttuğumuz takımların kazanmasını, şampiyonluğa ulaşmasını daha fazla istiyoruz ama öte yandan da doğru düzgün, hırgür'den uzak bir futbol da izlemek istiyoruz.
Murat Kosova'nın o meşhur Arsenal-Middlesborough maçı sırasında "İşte Premier Lig bu" sözünün "İşte Süper Lig bu" şeklinde dillendirilmesi gerekiyor. Yoksa yapay heyecanlar, şişirme derbi gerilimleri ile ne bu ülke sınırlarında oynanan futboldan zevk alacağız, ne de ülke futbolu bir adım ileriye gider. Artık futbol zamanı ve gereksiz konuşanların susma zamanı geldi.
Bu sezon, gereksiz konuşan teknik direktörler, kendini yerden yere atan futbolcular, her hakem hatasında bağıran-çağıran yöneticiler, 'hep haklı biziz' diyen taraftarlar, tansiyonu yükselten demeçler, kavgayı körükleyip sonra aradan çekilen medya, emek hırsızlığı yapan hakem, bir sezonda birkaç takım çalıştıran teknik direktör, bilgisiz cahil yorumcular, şike söylentileri, sıkıcı maçlar, Makyavelist futbol anlayışı İ-S-T-E-M-İ-Y-O-R-U-Z.