1 Eylül 2009
Özledim be.... # 5
Sören Lerby, deyim yerindeyse taş gibi bir savunma oyuncusuydu. Sol ayağı, kullandığı uzun taç atışları, o dönemi yaşayanların hafızasından asla silinmez muhtemelen.
Aynı gün iki ayrı ülkede iki ayrı maçta oynayacak kadar nefes ve hırs sahibi, yenilgiyi kabullenmeyen bir futbolcuydu. Şimdilerde Avrupa'nın birçok kalburüstü futbolcusunun menajerliğini yapıyor.
Birkaç örnek vermek gerekirse; Van Der Vaart, Wesley Sneijder, Thomas Vermaelen, John Heitinga.
Not: Fotoğraf Hamburg-Bayern Münih maçından. Magath ve Lerby. Ayrı yollar çizdiler kendilerine ama ikisi de çok başarılı..
Avrupa transfere kilitlendi
Avrupa'da transferin son gününde hareketlilik hat safhadaydı. Transferin en hareketli takımı Portsmouth oldu. Gelenler gidenlerle aylardır yaşamadığı aksiyonu yaşadı.
Kim nereden geldi nereye gitti şöyle bir bakalım..
Hasan Yebda, Benfica'dan Porstmouth'a kiralık
sözleşme imzaladı.
Borja Valero, West Bromwich Albion'dan Mallorca'ya 1 yıl kiralık gitti.
Aston Villa'nın savunma oyuncusu Nick Shorey Portsmouth'a transfer oldu.
Manchester City'nin İsrailli defans oyuncusu Tal Ben Haim Portsmouth'la sözleşme imzeledi.
Luka Modriç'in yokluğunda Niko Kranjcar, Portsmouth'tan Tottenham'a yolcu oldu.
Stoke Cityli Danny Collins, Sunderland'le sözleşme imzaladı.
İngilizlerin "Yeni Beckham" dedikleri David Bentley Tottenham'dan Manchester City'ye transfer oldu.
Hertha Berlinin golcüsü Marko Panteliç Ajax'la sözleşme imzaladı.
Ufuk Ceylan, Manisaspor'dan Galatasaray'a transfer oldu.
Hertha Berlin; Florian Kringe, Adrian Ramos ve Cesar'la sözleşme imzaladı.
Stoke City, Uruguaylı Diego Arismendi'yi transfer etti.
Glasgow Rangers, PSG'li Jerome Rothen'i bir yıllığına kiraladı.
İlk kurban; Erhan Altın
TSL'de teknik direktör kıyımı, 4. hafta sonunda resmen başlamıştır. Denizlispor Teknik Direktörü Erhan Altın'ın görevine son verildi.
Tahminim, sezon bitimine kadar 10'un üzerinde teknik adamın görevine son verileceği yönünde. Gerçi Serie A'da da Spaletti'nin görevine son verildi. Ama orada bir birikmişlik söz konusuydu. 4 hafta gerçekten de, bir teknik direktörün ömrü için oldukça kısa.
Bir alttaki postta Brian Clough'un Damnet United filmini mutlaka izlemeniz gerektiğini söylemiştim. Clough'un başka sebeplerden ötürü olsa da Leeds macerasının 44 gün sürmesi onun yeteneksiz ya da kötü bir teknik direktör olduğunu göstermediği gibi, 4 haftada bir teknik adamın neler yapılabileceğinin kestirilmesi de imkânsız.
Eğer Erhan Altın bu işi 4 haftada kotaramayacak kalitedeyse, o zaman bu görevi kendisine verenler hata yapmıştır. Yani görevden alınması ya da ayrılması gereken kişiler yöneticilerdir. Ama tabii bir takımı değiştirmek ya da bir yönetimi değiştirmektense, tek bir adamı yollamak en kolay yol.
'Damned United' ivedilikle izlenmeli
Brian Clough, Ada futbolunun en büyük mucizelerinden biri. İngilizler onun için hâlâ "İngiliz Milli Takımını'nın başına geçmemiş en büyük teknik direktör" diyor. İngiltere'de futbolun şu anki hale gelmesinin en büyük etkenlerinden biri.
David Peace'in aynı adlı romanından uyarlanan Damned United'da, bu efsane ismin Leeds United'daki 44 gününü anlatılmış, geri dönüşlerle kariyerinde bir gezinti yapılarak. Frost/Nixon'dan hatırlayacağımız Michael Sheen canlandırmış Brian Clough'u.
Bir futbol filmi olmasının dışında Clough'un kişiliği, tüm kariyerini birlikte geçirdiği Peter Taylor'la olan ilişkisi harika anlatılmış. Gerçekten de, çok ilginç bir karakter. Hava topuna dayalı Ada futbolunda "Tanrı, futbolun havadan oynanmasını isteseydi, çimleri toprakta değil havada yetiştirirdi" sözü bile, onun ne denli öngörülü ve o dönem için bir devrimci niteliğinde olduğunu gösteriyor.
Bu tip dönem filmleri izlemek, neler olup bittiğini görmek açısından da çok güzel oluyor. Örneğin; futbolcuların soyunma odalarında sigara ve çay içmeleri gibi.
Don Revie ile aralarındaki çekişme ve iki teknik direktörün kariyerlerini birbirlerini alt etmelerine adamaları geçerliliğini hâlâ yitirmemiş günümüz gerçeklerinden birini oluşturuyor.
Bir işçi çocuğu olan Clough'un, futbolda bile emeğin hakkını sonuna kadar savunan ve kendisinin bir Sosyalist olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.
Filmde en çok Peter Taylor'ı canlandıran Timothy Spall'ı beğendim. İkinci adamları hep sevmişimdir zaten.
Bu arada Schumy'e teşekkürler. Mutlaka izleyin derim, hatta zaman geçirmeden izleyin.
Benfica sen ne yaptın öyle: 8-1
Benfica dün gece Vitoria Setubal'ı 8-1 yenmiş. Golleri izleyebilirsiniz efendim. Gayet şık bir hadise yapmışlar. İsteyen buradan da ulaşabilir.
Setubal bir daha kendine gelir mi bilemem ama ben Setubal'de bu maçta forma giyen bir oyuncu olsam, jübile tadında olurdu maç kendi adıma. Tarihi maçın kadroları ve golleri şu şekildedir.
Benfica: Quim, Ruben Amorim, Luisao, David Luiz ve Shaffer; Ramires, Javi Garcia, Di Maria, Aimar, Saviola ve Cardozo.
Yedekler: Moreira, Luis Filipe, Sidney, Fabio Coentrão, César Peixoto, Keirrison ve Nuno Gomes.
V. Setubal: Mario Felgueiras, Sandro, Zarabi, Djikiné Lourenço, Bruno Monteiro, Kazmierczak Alvaro Fernandez, Ruben Lima, Keita ve Helder Barbosa.
Yedekler: Matos, Vasco Varão Luis Carlos, Johnny, Adul, Regula ve Rui Fonte.
Goller: Javi Garcia (15), Luisao (20), Cardozo (28 gp, 64, 74), Aimar (34), Ramires (36), Nuno Gomes (84), Helder Barbosa (90 +2)
Nerede kalmıştık?
Sezona 3 puanla başladık. Herkes Eto'o-Zlatan takasının Barcelona aleyhine geliştiğini ve Zlatan'ın aynı etkiyi gösteremediği konusunda hemfikirdi.
İlk maçlar zor olur, o yüzden İbra için de zor bir maç geçti ama golünü attı artık bu baskıyı yaşamaz. Barcelona kaldığı yerden devam ediyor. Xavi yine 40-50 metrelik paslarla rakibin ciğerine ateşi salıyor.
Zlatan'ın gelişi 4-3-3'ün kanatlarında oynayacaklar için bulunmaz Hint kumaşı niteliğinde. Çünkü her maç başında birden fazla kişi olacak. Henry'yi çok parlak bir yıl bekliyor.
Daha Iniesta yok üstelik. Özlemişim gerçekten de Barcelona'yı ve Nou Camp'ı. Ama artık bitti. Çok eğlenceli bir La Liga izleyeceğimiz ise su götürmez bir gerçek.