18 Eylül 2009

Ankaragücü; siyah-beyaz fotoğraflar



Sağa sola bakındım ama göğüs reklamındaki 'Yorumsuz'un ne olduğunu bulamadım. Kuvvetle muhtemeldir ki, reklam alamadıkları için bir protesto niteliğinde.


Ankaragücü'nin 1981 yılındaki sezon açılışı..


Yıl yine 1981, hafta sonu oynanacak Trabzonspor maçı hazırlıkları.


Kızılcahamam kampı yıl 1982. Sanırım o dönem güreş, antrenmanlarda kullanılıyordu!


Trabzonspor'la oynanan Devlet Başkanlığı Kupası maçı.


Ankaragücü kaptanı Hüsnü ve Trabzonspor kaptanı Turgay. Arka planda efsane hakem Doğan Babacan görülüyor.


Ankaragücü 1981 yılında Devlet Başkanlığı Kupası maçında, Trabzonspor' 1-0 yenerek şampiyon oldu.


Teknik Direktör Sabri Kiraz, futbolcularla konuşuyor. Yıl 1974.


Fatih Terim, Ankaragücü ile Galatasaray karşısında ter döküyor. Yıl 1988.


İşte favori fotoğrafım. Yıl 1972, Ankaragüçlü futbolcular Kent Meyhanesi'nde kulübün balosunda.

Nasıl bir saplantıdır bu?


UEFA Avrupa Ligi'nde Fenerbahçe-Twente maçı öncesi saha ortasında açılan UEFA Avrupa Ligi logosu, taraftarlarca ıslıklandı, haberini okuduğumda hem çok şaşırdım, hem hiç şaşırmadım. Fenerbahçe taraftarlarındaki bu sarı-kırmızı saplantısı, içinden daha da çıkılmayan ve anlaşılmaz hale dönen bir saplantı olma yolunda ilerliyor.

Bununla ilgili ilk hafızamda kalan şey, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın bir üniversite söyleşi sırasında sarı-lacivertli formaya imza atmamasının nedeninin kırmızı bir kalem olması. İlk anda izlediğimde "Hadi canım kesin şakadır bu" diye düşündüm.

Ancak Aziz Yıldırım ciddi ciddi "O kalemle olmaz" deyince kulaklarım ve gözlerim birbiriyle paralel biçimde görüntülere ve seslere inanamadı.

Kırmızı görmüş boğa misali, Fenerbahçe'nin taraftarından, başkanına kadar 'sarı-kırmızı' rahatsızlığı var. Bu insanların bilinçaltı nasıl çalışıyor, hangi düşünceler içinde böylesi bir tavır geliştirmiş bilmiyorum.

Lacivert ya da sarı-lacivert bir nesneyi yuhalayacağımı düşünüyorum bir an için, cidden gülümsüyorum. Formamın altına lacivert bir t-shirt ya da gömlek giydiğim için maça gittiğimde uyarıldığımı düşünüyorum, "Bir dakika durmam o tribünde, çıkar giderim" diyorum.

Tıp dilinde bunun adı saplantı. Obsesyon (saplantı) irade dışı gelen, bireyi tedirgin eden, benliğe yabancı, bilinçli çaba ile kovulamayan, tekrarlayıcı düşünce yani. Bu insanlar da, ama öyle ama böyle sarı-kırmızı saplantısı içindeler.

Şimdi, UEFA Avrupa Ligi logosunu yuhaladınız sarı-kırmızı diye, neden olduğunu da anladık. Eee, paki o zaman formadaki sarı-kırmızıya bir tepkiniz var mı? Ya da sarı-lacivert formaya kırmızı kalemle imza atmayan Aziz Yıldırım, formalarındaki logoyu gördü mü?

Koca koca insanların böylesi tepkiler vermesi, kendi sağlıkları açısından çok da olumlu bir davranış biçimi değil. Tam tersi, davranış bozukluğu. Yahu oyun işte ve o oyun içindeki kendince kabul ettiğin tek rakibin. Ne bu nefret, ne bu içlerde yer etmiş saplantı.

İki bayrak direğine de, bakamıyordur bu insanlar. Ya da hakem, aynı anda hem sarı hem kırmızı kart gösterdiğinde daha bir çıldırıyorlardır. Hakikaten komik bir durum. Renkleri yuhalayacağınıza, Twente maçından bir gün önce "UEFA'da şampiyonluk zor" diyen teknik direktörünüze yönelin, ya da hedef olarak kendine ligden başkasını seçemeyen başkanınıza.

Son söz olarak, söylemeden edemeyeceğim; formanıza çok yakışmış sarı-kırmızı logo...

5'i bir yerde


'Alışmamış kıçta don durmaz' hesabı, 5 hakemi birarada görünce şaşırmadım değil. UEFA jargonuna göre 'ek yardımcı hakemler', topun çizgiyi geçip geçmediğini, hakemleri aldatan oyuncular konusunda hakeme bilgi vermek gibi konulardan sorumlular.

Erman Toroğlu ve onun gibilerine gün doğdu. Eleştirecek ve giydirecek hakem sayısı 5'e yükseldi. Biri olmazsa, diğerine lafı gelişine çakar artık.