7 Mart 2010
Leverkusen serisi ve Bundesliga'da şampiyonluk yarışı
24 maç yenilmezlik serisi, Bundesliga II'ye düşmeme derdindeki Nürnberg maçında sonlandı.
Sezon başında Schalke'nin şampiyon olacağını düşünüyordum, buraya kadar çok iyi geldiler ancak bundan sonraki maçları epey zor.
Schalke'nin bundan sonra önünde kalan maçlar sırasıyla; VfB Stuttgart, Hamburger SV (d), Bayer 04 Leverkusen (d), Bayern Münih, Hannover 96 (d), Borussia M'gladbach, Hertha BSC (d), Werder Bremen, FSV Mainz 05 (d).
Bayern Münih'in ise Freiburg, E. Frankfurt (d), Stuttgart, Schalke 04 (d), Bayer Leverkusen (d), Hannover 96, Borussia M'gladbach (d), Bochum ve Hertha (d).
Leverkusen'e gelince; Hamburger, Borussia Dortmund (d), Schalke 04, Eintracht Frankfurt (d), Bayern Münih, Stuttgart (d), Hannover, Hertha ve Borussia M'gladbach (d).
Aslına bakılırsa hemen hemen aynı takımlarla oynayacaklar. Bayern Münih ve Schalke 5'er deplasman, Leverkusen ise 4 deplasmana gidecek.
Gayet güzel bir şampiyonluk yarışı oluyor. Sezon başı öyle herkesin beklediği gibi Bayern Münih'in sürklase ettiği bir lig yok. Bu da tekrar gösteriyor ki, transfer her zaman şampiyonluğu getirmiyor.
Leverkusen'i de tebrik etmek gerekir. Bir daha kırılması zor bir rekora imza attılar. Jupp Heynckes değişik zamanlarda, çok farklı işler yaptı.
Sadece İstiklal Marşı'na mı takıldık?
Aslında Diyarbakırspor-Bursaspor maçına dair birkaç kelamım var. Şöyle bir etrafa bakındım, herkes Diyarbakırspor'u asmış.
Yapılanların doğru olduğunu düşünmüyorum. Ama ile başlayan cümleler de kurmayacağım. "Perşembe'nin gelişi, Çarşamba'dan belli olur" derler, cuma günü "Diyarbakır-Bursaspor maçı dostça geçer mi?" bu postta yazmıştım, neler olabileceğini. Atla deve değil, yaşanacakları görmek. Tabii amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu için kimsenin umurunda olmadı. Olay çıktıktan sonra yazmak, bolca malzeme toplamak daha kolay ve geçerli bir durum oluşturuyor insanlar için.
Diyarbakırspor'un hiçbir ligde oynamaması gerektiğini söyleyenler, İstiklal Marşı üstünden (Bu konu ile ilgili bir yazı yazmıştım. Neden bu ülkede her maç öncesi İstiklal Marşı bambaşka bir hadise) haklılığını vurgulama çabaları ve alt metni faşizan tavır kokan birçok yazı.
İyi oynatmayın Diyarbakırspor'u hiçbir ligde, hatta gidin Polonya'ya Nazi kamplarında krematoryumlar nasıl oluşturulmuş bir inceleyin, sonra gelip burada uygulayın. Sorunu çözmek yerine, toptan temizlemek daha basit bir yöntem nasılsa.
Berbat görüntülerdi, aslında maçın başında soyunma odasına gidip iş bitirilmeliydi. Mustafa Kamil Abitoğlu tüm iyi niyetini göstererek oynatmak istedi, olmadı.
Kim ne yaptıysa cezasını çekmelidir, buna sonuna kadar inanıyorum.
Ancaaaaaak, Bursa'da yaşanılan her şeyi unutup, vur abalıya yapacaksın. Onu ancak hayatında eline doğru düzgün kitap almamış, bütün gün cep telefonu ile sms atıp, kulağında mp3 çalarla dolaşan, hayata dair hiçbir söyleyecek sözü olmayan, bu ülkede olan yüzlerce çarpıklığa sesini çıkartmayan, tek sözü futbola dair olan, gerizekâlı tayfasına yedirirsin.
Öyle klavye başında oturup "İstiklal Marşımızı yuhaladılar" diyerek, söylenecek söz olmaz. Elindeki tek argüman buysa, beyinsizliğinin skalasını göstermiş olursun.
Daha önce de yazdım, tekrarlayayım. Bu ülkede İstanbul'un göbeğinde İnönü Stadı'nda adam öldürüldü, Olimpiyat Stadı'nda kurşun sıkıldı, İzmir'de taraftar öldürüldü, Trabzon'da sahaya yüzlerce koltuk atıldı, sahaya dalındı; Ali Sami Yen'de 90 dakika süresince sahaya atılmadık şey kalmadı, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda hakemin kafası yarıldı, Bursa'da yüzlerce koltuk atıldı sahaya. Daha sayayım mı? Yeter mi?
Bu kadar olayı görmezden gelmek için aptal olmak lazım. Dünkü olayları sorun haline getiren İstiklal Marşı'nın ıslıklanması mıdır? (Bunun doğru olduğunu filan söylemiyorum, kimse çarpıtmaya kalkmasın.) Yoksa kafalardaki önyargı mıdır?
Kimse inandırıcı değil. Sen önce ülkende neler yaşanıyor ona bir kafanı çevirip bak. Hiçbir şeyi görmeyeceksin ama İstiklal Marşı'nın ıslıklanmasına takılacaksın. Böylesi marşlar, bağımsızlığını kazanmış ülkelerin hakkıdır. Çok değil, üç-beş gün gazete oku (spor sayfası dışında), haber bültenlerini izle. Ülkenin nereye gittiğine bir bak, o zaman bağımsız olup olmadığını anlarsın.
İliklerine kadar yabancı sermayaye bağımlısın, artık satacak fabrikan kalmamış, otoyollarını ve köprülerini satmayı planlıyorsun, toprakların aleni olarak yabancılara satılıyor, ülkede her şeyi, herkesi kamplara bölmüşler, kız arkadaşınla, annenle bile yaptığın konuşma dinleniyor, her önüne gelen imzasız mektuplarla içeri atılıyor ama senin takıldığın şey bu. Aferin size o zaman.