28 Mart 2010
O g*t elbet açılır bir gün
Geçen yıl Hacettepe maçıydı, rakip 10 kişi kalmış Lincoln top sektiriyor. Türkiye'deki televizyon yorumcularının hemen hepsi "Bu terbiyesizliktir, ben olsam ayağını kırardım" tadında yorumlar yaptı.
Bugünkü Galatasaray-Fenerbahçe maçı. Maç bitmiş bu insan taklitçisi yaratık, kendince rakibini aşağılamaya çalışıyor, dalga geçiyor.
"Volkan'ın ayağını kırmak lazım" demiyorum, demem de. Yapılana da bir isim vermekte zorlanıyorum ama bir isimlendirmek de istemiyor değilim tabii.
Kazanmışsın, maç bitmiş, ne bu şimdi? Yüzyıllık rekabet, ezeli dostluk filan hikâye oluyor bir noktadan sonra. İnsan sinirleniyor haliyle.
İki yıl önce, "Lincoln bana ana-avrat küfretti o yüzden sinirlendim" dedin. Bak şimdi insanlar, bu hareketlere sinirleniyor, hiddet yapıyor, küfrediyor.
Ne gerek vardı buna? Götünle topu tuttun, herkesi aşağılayabildin mi? Bütün Galatasaraylıları yerin dibine soktun mu? Yarın sadece bu hareket için Türkiye'deki tüm Galatasaraylılar başı önde mi olacak? Bütün bir futbol kariyerin boyunca götünle tuttuğun bu topla övünecek misin? Takım otobüsünde "Ulan ne makara yaptım, heriflerin hepsini yerin dibine soktum, t*şşağımı geçtim" deyip, kahkahalarla gülecek misin?
Sana söylenecek çok laf var ama anlama yetinin olabileceğini sanmıyorum. İnsan olsan anlardın ama böyle kötü bir insan kopyası şeklinde ortalarda dolanınca anlatılmıyor ağız tadıyla.
Sen, daha bol bol forma giyeceksin bu ülkede. Bu hareketin altı keçeli kalemle çizili bir biçimde duruyor orta yerde. Bugün olmadı yarın, olmadı başka gün tozlu raftan çıkartılır bu hareket, emin ol.
Haaaa, bir de unutmadan iyi kaleci olmanın yanı sıra sağlam götverenmişsin bunu da tekrardan hatırlattın bize. Eyvallah sana...
Fotoğraf: Chaogrey
Atak yapmadan maç kazanmayı becerebilmek
İşte Galatasaray-Fenerbahçe derbileri böyledir. Rakip Fenerbahçe olunca, Galatasaray'ın futbol IQ'su sıfırın altında bir noktada dolanıyor.
Maçın 25. saniyesi Mustafa Sarp kaleciyle karşı karşıya, kaleye vuramıyor, ortaya çıkartıyor topun olduğu noktada tek bir sarı-kırmızılı formalı oyuncu yok.
Maçın 70. dakikası, tıpkı Trabzonsporlu Colman'ın olduğu gibi Galatasaray maçlarının gole abone oyuncusu Selçuk 30 metreden vuruyor, top önce yere sekiyor, sonra kalecinin (kaleci diyorum ben ama pozisyon açısından söylüyorum yoksa sezon başından beri Galatasaray'ın kalesinde bir adam duruyor o kadar) elinden sekiyor ve gol oluyor.
Bu maçın 25. saniyesi ve 70. dakikasının Kadıköy'de yaşandığını düşünürsek o 25. saniyedeki pozisyon gol olur, maç 4'e 5'e gider, 70. dakikadaki pozisyonda dağlara taşlara gider.
Yenilen gole kadar Galatasaray gayet iyi futbol oynadı, sahada yapması gereken her şeyi yaptı. Benim için maçın dönüş anı Arda'nın oyuna girişidir. Gereksiz yere zorlama bir değişiklikti, takımın orta alandaki tüm ahengini ve rimtini bozdu.
Oysa Mehmet Topal gayet iyi ve başarılıydı. En azından rakibin orta alanda rahat top yapmasını engelledi.
Maçın ikinci kırılma anıysa Dos Santos'un yapamadığı goldü. O pozisyon dışarı çıktıktan sonra iç ses olarak "Bu maçı kaybettik" cümlesini gayet net biçimde duydum.
Dedim ya, rakip Fenerbahçe olunca Galatasaray'ın futbol zekâsı kalmıyor, saçmalıyor.
Söylenebilecek bir şey yok. Ligin bu gidişatında her şeyin değişebileceğini görüyoruz fakat o kadar çok bireysel hata yapıyor ki Galatasaray, işte bunlar insanı umutsuzluğa itiyor. Son Trabzonspor ve Fenerbahçe maçlarındaki iki hata 6 puana mal oldu. Elbette, hata yapacak sahada futbol oynayan bu adamlar ama böylesi kilit maçlarda hataları minimize etmezsen, sezon sonu da ligin tepesini göremezsin.
Fenerbahçe'yi tebrik ederim. Hakem, makem hiçbir şey söylenecek maç değildi. Çıkacaksın, alacaksın bu kadar basit.
Aklıma gelmişken, Hakan Balta'nın suyu mu çıktı? Daha önce bir yerlerde söyledim mi bilmiyorum. söylemediysem, söyleyeyim. Caner'den hiç hazzetmiyorum. Saçma sapan ortalar, garip hareketler. Hakan Balta'nın oynamadığı hiçbir maçta bu takımın savunmasına güvenmiyorum.
Son söz tribünlere olsun. 20 dakika boyunca kalecisini yuhalayan taraftar, tek kelimeyle 'rezildir'. Ama bunlara alıştık, taraftar dediğin böyle bir şey. Üç hafta önce Güiza ağlayarak sahadan çıktı, sonra alkışlarla. İki maç kurtarsa Leo Franco (ki, bunu asla yapamaz) herkes omuzlarda taşır.
Böylesi iğrenç bir taraftar kitlesi ile futbol izlemek de, futbol oynamak da mümkün değil. Türkiye'deki insan malzemesi bu. Ne söylesen boş.
Maçın 25. saniyesi Mustafa Sarp kaleciyle karşı karşıya, kaleye vuramıyor, ortaya çıkartıyor topun olduğu noktada tek bir sarı-kırmızılı formalı oyuncu yok.
Maçın 70. dakikası, tıpkı Trabzonsporlu Colman'ın olduğu gibi Galatasaray maçlarının gole abone oyuncusu Selçuk 30 metreden vuruyor, top önce yere sekiyor, sonra kalecinin (kaleci diyorum ben ama pozisyon açısından söylüyorum yoksa sezon başından beri Galatasaray'ın kalesinde bir adam duruyor o kadar) elinden sekiyor ve gol oluyor.
Bu maçın 25. saniyesi ve 70. dakikasının Kadıköy'de yaşandığını düşünürsek o 25. saniyedeki pozisyon gol olur, maç 4'e 5'e gider, 70. dakikadaki pozisyonda dağlara taşlara gider.
Yenilen gole kadar Galatasaray gayet iyi futbol oynadı, sahada yapması gereken her şeyi yaptı. Benim için maçın dönüş anı Arda'nın oyuna girişidir. Gereksiz yere zorlama bir değişiklikti, takımın orta alandaki tüm ahengini ve rimtini bozdu.
Oysa Mehmet Topal gayet iyi ve başarılıydı. En azından rakibin orta alanda rahat top yapmasını engelledi.
Maçın ikinci kırılma anıysa Dos Santos'un yapamadığı goldü. O pozisyon dışarı çıktıktan sonra iç ses olarak "Bu maçı kaybettik" cümlesini gayet net biçimde duydum.
Dedim ya, rakip Fenerbahçe olunca Galatasaray'ın futbol zekâsı kalmıyor, saçmalıyor.
Söylenebilecek bir şey yok. Ligin bu gidişatında her şeyin değişebileceğini görüyoruz fakat o kadar çok bireysel hata yapıyor ki Galatasaray, işte bunlar insanı umutsuzluğa itiyor. Son Trabzonspor ve Fenerbahçe maçlarındaki iki hata 6 puana mal oldu. Elbette, hata yapacak sahada futbol oynayan bu adamlar ama böylesi kilit maçlarda hataları minimize etmezsen, sezon sonu da ligin tepesini göremezsin.
Fenerbahçe'yi tebrik ederim. Hakem, makem hiçbir şey söylenecek maç değildi. Çıkacaksın, alacaksın bu kadar basit.
Aklıma gelmişken, Hakan Balta'nın suyu mu çıktı? Daha önce bir yerlerde söyledim mi bilmiyorum. söylemediysem, söyleyeyim. Caner'den hiç hazzetmiyorum. Saçma sapan ortalar, garip hareketler. Hakan Balta'nın oynamadığı hiçbir maçta bu takımın savunmasına güvenmiyorum.
Son söz tribünlere olsun. 20 dakika boyunca kalecisini yuhalayan taraftar, tek kelimeyle 'rezildir'. Ama bunlara alıştık, taraftar dediğin böyle bir şey. Üç hafta önce Güiza ağlayarak sahadan çıktı, sonra alkışlarla. İki maç kurtarsa Leo Franco (ki, bunu asla yapamaz) herkes omuzlarda taşır.
Böylesi iğrenç bir taraftar kitlesi ile futbol izlemek de, futbol oynamak da mümkün değil. Türkiye'deki insan malzemesi bu. Ne söylesen boş.