30 Mart 2010
O hareketi pankart yapıp asmak lazım
Bugün Vatan gazetesinde Gökmen Özdemir imzalı ilginç bir haber çıktı. Haberin özeti Rijkaard'ın Galatasaray'a oynatmaya çalıştığı futbolun, 5 futbolcu tarafından basına jurnallenmesi en basit biçimiyle.
Haber doğrudur, yalandır bunların hiçbirini tartışmayacağım. Altına imzasını çakmış sonuçta. Ancak haberde ciddi anlamda gariplikler var, bu 5 yeniçeri özentisi adamın ağzından çıkan.
1- "Hoca takımı tahtaya yazdığında herkes birbirine baktı. Şoke olduk. Kimse taktiği anlamadı. Frank Rijkaard ’Çift forvet oynayacağız’ dedi. Keita-Jo forvet oynayacak, Giovani sağdan top getirecek, Elano sol kanadı kapatacaktı. Tek kanatlı 4-4-2 mi olur? Elano ne zaman sol kanat oynamış? Mehmet Topal, Alex’e adam markajı yapacakmış.. Bu zamanda böylesine ilkel bir anlayış olur mu? Bu tercihler sahadaki bütün özgüvenimizi yerlebir etti"
Öncelikle haberin doğru olduğundan yola çıkarak, 5 tane aptal futbolcumuz olduğunu görüyoruz. Tahtaya yazılanın ne olduğunu anlayamayan, kendilerine anlatılanı fark edememiş bir güruh yani. Takımın sahaya nasıl çıkacağını bilemeyen adamdan değil derbi kazanmasını beklemek, hazırlık kampında en dandik Alman 5. lig takımını bile yenmesini beklemek, haliyle bizim aptallığımız oluyor.
Herif bildiğin; o yazılanı, söylenileni algılayamıyor. En kibar haliyle söylüyorum herif ahmak. Biz neyi tartışıyoruz ki. Şu 5 herife "En son hangi kitabı okudun?" diye sorsan "Cin Ali tatilde" diye yanıt verir.
2- "İleride baskı yapmamızı istemedi. Biz kendi kendimize arada baskı başlattık. Zaten ileri ucumuz baskı yapacak bir yapıda değil. Baskı yapmadan Ali Sami Yen’de maç kazanılır mı? O zaman nasıl iç saha avantajını kullanacağız? Hoca hâlâ Türkiye’yi anlayamadı. Bu ligin ne kadar zor ve mücadeleye dayalı olduğunu çözemedi... Bizim tanıdığımız, bize anlatılan Rijkaard bu olamaz. Takım içi adaleti de sağlayamıyor. Elano ve Giovani’ye yer açmak için denemediği taktik kalmadı. Galiba Dünya Kupası için Elano ve Giovani’nin forma garantisi var."
Teknik direktör diyor ki, "İleride baskı yapmayın" ama bu bizim 5 gerizekâlı, kendi kendilerine saha içinde karar alıp baskı yapmaya başlıyor. Bunlar biliyor çünkü takımın nasıl oynaması gerektiğini. Saha avantajı filan nasıl kullanılır hepsini biliyor.
Sonra analiz yapıyorlar; "Rijkaard Türkiye'yi anlayamadı" diye. Jargon birebir Türk basını jargonu. Aynı kelimelerle anlatıyorlar durumu.
Arada Elano ve Dos Santos'a geçiriyorlar. Niye ısrarla oynadıklarını filan sorguluyorlar. Arda sakat, kim oynayacak Dos Santos yerine. Hayatı boyunca pozisyon almasını bilmeden sığır gibi bir sağa bir sola koşturan Barış mı, kanatta oynayabilmesi imkânsız Ayhan mı, Emre Güngör mü? Kim oynayacak peki? Ona yanıt yok, isim söyleseler, jurnalcilikleri dökülüverecek ortaya.
3- "Resmen F.Bahçe’ye benzedik. Bu yabancıları çok mu arıyorlar, merak ediyoruz. Takım sirke döndü. G.Saray karakterli yabancılar, mücadeleci yabancılar getirmek zorunda. Burası zor bir lig. Kimse farkında değil ama kalite burada sökmüyor. Önce mücadele edeceksiniz. Baros ve Neill dışında hiçbiri tempo yapacak mücadele edecek, bize bu anlamda katkı yapacak futbolcu değil. Eğer rakip zayıfsa, maç yumuşaksa şov yapıyorlar. Zor maçlarda kayıplar. Harcanan paralara yazık."
Bak burası kritik işte. Türkiye'deki genel yansımanın bir sonucu. Bir milli takım teknik direktörü seçerken, nasıl milliyet tartışdıysak, takıma gelen yabancı oyuncuları 'sirk malzemesi' olarak gören, 5 kafatasçı beyinsiz var takımda. Zaten ezelden beri, Galatasaray'da Hakan Şükür'ün bayraktarlığını yaptığı bir yabancı düşmanlığı, kafatasçı zihniyet süregelir. Bir götleri Hagi'ye yemedi, onun dışında Lincoln, Felipe filan herkesi yediler.
Adamlar gelecek oyuncunun nasıl olması gerektiğini biliyor. Kalite sökmüyormuş Türkiye'de, mücadele edecekmiş gelen yabancı. Burası da, klasik spor basını jargonu ile söylenmiş kelimeler. Yani sözün özü, bizim 5 gerzek, oturup bütün gün gazete okuyor ve papağan gibi de ezberliyor yazılanları.
4- "Rijkaard bu takımın 4-3-3 oynayamayacağını anlamadıysa artık çok geç. Biz kendimizi biliyoruz, takımı görüyoruz. Böyle oynayamayız. Ali Sami Yen’de de çift forvetle oynamalıyız. Deplasmanda da! G.Saray tek forvetle maça çıkmaz. Orta sahanın göbeğinde bir türlü istikrar sağlayamadık. F.Bahçe maçında Elano dökülürken, Balta’yı sola, Caner’i onun önüne koymayı bile düşünmedi Rijkaard. Bize gerçekten yazık oluyor. Çok rahat şampiyon olacağımız ligde sırf hocanın inadı ve yanlış yabancı tercihleri sebebiyle avantaj kaybettik."
En eğlenceli kısmı burası. Fenerbahçe maçında Elona dökülürken, Balta'yı sola Caner'i de onun önüne koymayı düşünmemiş Rijkaard. Bir önceki hafta Trabzon maçı sonrası Hıncal Uluç'un söylediklerinin birebir aynısı. Anlıyoruz ki, bizim 5 mal sıkı bir Hıncal Uluç takipçisi. Bu 5 benzemez sığır, sahada futbol oynama işini bitirmişler, artık işin taktiği ve tekniğine gelmişler.
Vay anam vay, biz de diyoruz ki; "Bu kadroyla nasıl futbol oynayamıyoruz." Sahada futbol oynayamayan gerizekalıların olduğu bir takım yaratmışız da ondan. Çünkü herifler artık futbolculuktan, teknik direktörlüğe yelken açmışlar. Kimin nerede oynaması gerektiğini, hangi diziliş ve stratejiyle sahaya çıkmamızı filan bu 5 öküzden dinleyeceğiz yani.
En başa döneyim. Eğer bu haber doğruysa, 5 andavalı parasına, puluna, ismine cismine bakmadan yollayacaksın. İsmi Arda'ysa da, Sabri'yse de, Barış'sa da, Ayhan'sa da, Servet'se de yollayacaksın. Kim olduklarının zerre önemi yok.
Sen bunlara hakikaten Ferguson'u getirsen, kıçına teneke bağlayıp yollamak için ellerinden geleni yaparlar. Size yapılacak en iyi şey; o Volkan'ın hareketini tüm tribünlere asıp "Bunu siz hakettiniz" deyip, sezonun geri kalanı boyunca boş tribünlere oynamanız. Çünkü biz hak etmedik.
'58 kurbanları unutulmadı
6 Şubat 1958'de, 7'si Manchester United futbolcusu toplam 21 kişinin hayatını kaybettiği kazanın kurbanları, Şampiyonlar Ligi maçı için Münih'e giden taraftarlarca anıldı.
Lehmann 'Jübile' dedi
Alman Jens Lehmann, Bundesliga'da sezonun sona erdiği 8 Mayıs’ta futbolu bırakacağını açıkladı.
Kariyerine 1989 yılında da Schalke’de başlayan Lehmann, 9 yıl ardından 1998’de Milan'a transfer oldu fakat büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak 5 maç sonunda ülkesinin yolunu tuttu.
1999 yılında geldiği Borussia Dortmund'da 4 yıl süresince oynadı. Bütün Galatasaraylılar Hagi'nin attığı o golü hatırlayacaktır. Kariyerinde yediği en güzel gollerden biridir.
2003'te Arsenal'e transfer oldu ve 5 yıl boyunca kariyerinin en verimli dönemini geçirdi.
Bundan sonra yazacağım kısmı bir kişi hatırlar, ondan da bir tepki bekliyorum. "Lehmannn efsane Almannnn"
Yumruk şova enerji var
Fenerbahçe maçında Arda'yı gösterdi televizyon. Isınıyordu, maça girmek için. Zıplamaya çalıştığında belini tutuyordu, yüzü ekşi mi ekşi.
Maç fotoğraflarına bakarken gördüm. Yumruk şov için havalara zıplamış. Yüzünde en ufak bir ekşime belirtisi yok, zorlanma yok.
Her konuşmasında Galatasaraylılığının tartışılmayacağını söylüyor Arda. İsteyenle karşı karşıya oturup tartışacağını filan. Hoş, ben ve benim gibi milyonlarca adam cebinden para verip Galatasaraylı oluyor, sen üste para alıp Galatasaraylı oluyorsun. Tartışılacak çok şey var, bu seferlik es geçelim.
İki Fenerbahçe maçında belki ufak, belki büyük hiç yapılmaması gereken işler yaptı. Eğer Galatasaraylılığını tartıştırtmamak istiyorsa, sakat olduğunu bile bile oyuna girmemeli ya da yumruk şova harcadığı enerjiyi sahaya yansıtsın.
Söyleneyecek çok şey var, Fenerbahçe maçı kızgınlığı demesinler diye yazmayacağım.