22 Nisan 2010
Yoruldum
An itibariyle bir şöyle orta halli bir semtte kuruyemişçim olsun istedim. Dükkân önünde leblebi kavurayım, komşu esnafla muhabbet ederek.
10-12 yaşları arası fırlamaya yakın bir çırağım olsun, arada çam fıstığı aşırsın, ben fark edeyim ama ses etmeyeyim.
Sabah dükkânı açarken, gözlerimden uyku aksın, "Bugün ne mal gelecek?" endişesi taşıyayım. Berbere tıraşa gideyim, şöyle kallavi bir futbol geyiği çevirelim ama berber Fenerbahçeli olsun, takışalım sürekli tatlı tatlı.
Öğlen oldu mu, o güne özel kendimi şımartayım, bol yanıklı fırın sütlaç da yiyeyim, kuru-pilav sonrası. Ardından bir sigara patlatayım, Niğde gazozuyla birlikte.
Akşama doğru, hareketlensin dükkân, başımı kaşıyacak vaktim olmasın ara ara. Kendi dükkânımdan badem aşırayım, çırağa da iki kocaman avuç vereyim. Mahallenin gençleriyle, mekânın önünde her türden geyiği çevirelim.
Akşam oldu mu, bir sessizlik olsun, öyle çok gelip-giden olmasın. Dükkânın arkasında, evden getirdiğin nevaleyi yiyeyim, sonrasında bir de elma yiyeyim, sulu sulu ısırarak.
Çırağa "Hadi sen erken çık" diyeyim, oradan iki kadeh rakı içmeye gideyim. Öyle tek başıma demlenip, sadece haydari, pilaki ve kavunla rakının gönlünü alayım.
Mekânda bir köşede, Şampiyonlar Ligi maçını izleyeyim, arada kızıp küfür edeyim. Vakitlice eve gidip, ayaklarımı uzatayım, kaldığım yerde uyuyayım.
Yoruldum be, harbiden yoruldum. Niye bu kadar yoruldum onu da bilmiyorum. Lan, hayal kurmak, ne güzel şey.
Taksim hazırlığı
33 yıl aradan sonra Taksim'de kutlanacak 1 Mayıs için, polis şimdiden hazırlıklara başlamış.
Önce hemen belirteyim, birkaç seneden bu yana 1 Mayıs'ın isminin "Emek ve Dayanışma Günü" diye, son derece kıçtan çıkmış, yumuşatma, şeklini ve şemalini değiştirme çabaları ciddi anlamda aptalca. Bütün dünyada kutlanan, evrensel bir günün Türkiye'ye 'özel' bir biçimde, yapısının ve anlamının değiştirilmeye çalışılması, eylemlilikten kopmuş insanlardan bile korkulduğunu gösteriyor.
Neyse, konunun özüne döneyim ben. Taksim'de bu yıl 20 bin polis görev yapacak ve hazırlıklara çoktan başlamışlar. Kelepçeleme, gözaltı, çembere alma gibi eğitimlerden geçiyormuş, polisler.
20 bin polis rakamı, 1 Mayıs'ın şimdiden çok sayıda katılımlı olduğunu gösteriyor. Dünyada 20 bin kişilik ordusu olmayan onlarca ülke varken, bu kadar polisin bir alan ve o alan etrafında konuşlanması 'savaş' görüntülerinin yaşanmasını olası kılıyor.
Sanki, daha şimdiden "Madem Taksim kazanımını elde ettiniz, o zaman size zehir ederiz" anlayışı güdülüyor gibi.
Bırakın insanlar, doğru düzgün bir biçimde taleplerini dile getirsin, bırakın her köşe başında polis görmek zorunda kalmayalım.
Bu korku, bu telaş neden? Kendi halkına bu kadar düşman olmak, bu denli nefret etmek, böylesine eğitilmek....
Oradayız, dilerse 200 bin polis gelsin...