4 Mayıs 2010
Et Balık Kurumu'nun ihalesini kim kazandı?
İthal ete onay çıkmıştı ya. Bugün Et ve Balık Kurumu'nun açtığı ilk ihaleyi kazanan şirketin ismini yazıyorum. Hiç kasmayacağım yorum yapmak için. İsmi zaten her şeyi açıklıyor.
Hacılar Helal Et
O maaşallah, suyundan da koy.
Malız biz yemin ediyorum. İthal Et'e onay verileceği belliydi. Açacaktık yurtdışında bir şirket, çekecektik bankadan kredi, koyacaktık ismini "Hacı Fethullah Et Kıblesi" diye bir isim, şimdi köşeydik.
İmzasız eleştiri şerefsizliktir
Nedir abi bu ekşisözlük'ün misyonu? Aç içini, gir bak; eleştirilmeyen kişi yok, eleştirilmeyen herhangi bir konu yok. Ama söz bu arkadaşlara gelince, bu kim olduğu bilinmeyen klavye azmanlarına gelince, herkes aslan kesiliveriyor.
Kimse eleştiride bulunamaz, kimse laf edemez, kimse olumsuz bir söz söyleyemez. Sen otur 24 saat klavye başında, canın istediğine geçir, canın istediğine bindir, sen dokunulmaz ol. Nasıl oluyorsun? İmzasız yazıyla.
En pespaye, en bayağı, en iğrenç biçimlerde seksist yazılar yaz; kadını alabildiğine aşağıla, porno kültürüne ait en aşağılık örnekleri sun, sonra ortalarda "Kutsal bilgi kaynağı" olarak dolaş. Evet çok kutsal, hatta o kadar kutsal ki, yüzlerce hatayı bir saat bakınsan bulabilecek derecede.
Sanal dünyanın, haşin kahramanı olabilmek adına, yanındaki üç-beş embesile "Ulan amma da koydum lafı", "Hahahaha, nasıl geçirdim ama" diyebilmek için bir nevi beyinsel mastürbasyon icra eden bu 'arkadaşların'; hayata bakışlarının, duruşlarının ne olduğunu bilmek zor. Neden? Çünkü işin çıkışı başlı başına yanlış. Herifin ya da hatunun kim olduğunu bilmiyorsun, ne yaptığını bilmiyorsun, nasıl biri olduğunu bilmiyorsun.
Bu, daha baştan karşı tarafın 1-0 önde olmasını sağlıyor. O karşıdan vurabildiği kadar bel altı vuracak, çünkü ben açıktayım, kim olduğum biliniyor ama ben hiçbir şey söyleyemeyeceğim. Neden? Söylersem komik olurum. Kim olduğunu bilmiyorum ki.
Ben toprakta misket oynadım, çivi oynadım, top peşinde koşturdum. Büyüme sürecim karanlık bir odada, elinde cips, kola, bira üçlemesiyle geçmedi. Sokakta ne, nasıl olur bilirim, nasıl davranacağım konusunda fikrim vardır.
Ama yaşamlarını sanal duvarlarla örmüş, kendini bir nevi korumaya almış bu tiplerin karşısında nasıl davranılacağını bilmem. Çık ortaya, "Ben buyum" de; oturalım, konuşalım o zaman "ak göt kara göt" belli olur. Birikimin nedir, hayata karşı nasıl bir duruşun var, görmüş ve öğrenmiş oluruz.
Kimse kusura bakmayacak, kimliği gizli, meçhul insanların oturduğu yerde istediğini söylemeye hakkı yok.
İnönü hadisesinden çıktı bu muhabbet o zaman direkt oradan anlatayım derdimi. Adam, bir ülkenin bağımsızlığı için cephe cephe savaşacak, doğru ya da yanlış imzalar atacak, fabrikalar kuracak, hayatını adayacak (ama doğru ama yanlış kararlar); sen oturduğun yerden "Hee, İnönü zaten faşistti" diyeceksin. İnönü'nün söylediğini söyleyeyim. "Hadi canım sen de".
Ulan sümüklü herifler, "Bu ülke için siz ne yaptınız?". Hayatta, ekşisözlük'ten başka bir varolma noktanı var mı? Kimsiniz oğlum siz?
"İnönü diktatör" deniyor. Götünüz yiyorsa "Atatürk de diktatördü" desenize. Hatta şöyle söyleyeyim; "Recep Tayyip Erdoğan bir diktatördür" diyebiliyor musunuz?
Lamı cimi yok. Cumhuriyetin 2. adamına, birinci adamına verip veriştiremediğin için ve alt metinde aslında birinci adama verip veriştirmek için "Diktatör" diyeceksin, ben bunun üstüne, bu sözü söyleyenle aynı üslupla, bel altından vuracağım, "Sığ, çocukça" olacak yazdığım şey.
Ve aslında daha da ilginç olan, bunu ekşisözlük eleştirisi yüzünden yazacaksın. Yok canım olmaz öyle. Bir kere, o ekşisözlük denen mecrada yazan insanlar, alta nicklerini değil, isimlerini (kafa kâğıdında bulunan) yazacak. Bakalım herkes ismiyle yazdığında, bu kadar rahat atıp tutabiliyor mu?
Postun başlığını tekrar yazayım, "İmzasız eleştiri şerefsizliktir".
Not: Sakın bir akıllı çıkıp, o kadar postun var ama ismin yazmıyor demesin. Gir Google'a, yaz blog ismini 30 saniyede bulursun. Haaaa; bulamadın, çok istedin yazarım.
Kimse eleştiride bulunamaz, kimse laf edemez, kimse olumsuz bir söz söyleyemez. Sen otur 24 saat klavye başında, canın istediğine geçir, canın istediğine bindir, sen dokunulmaz ol. Nasıl oluyorsun? İmzasız yazıyla.
En pespaye, en bayağı, en iğrenç biçimlerde seksist yazılar yaz; kadını alabildiğine aşağıla, porno kültürüne ait en aşağılık örnekleri sun, sonra ortalarda "Kutsal bilgi kaynağı" olarak dolaş. Evet çok kutsal, hatta o kadar kutsal ki, yüzlerce hatayı bir saat bakınsan bulabilecek derecede.
Sanal dünyanın, haşin kahramanı olabilmek adına, yanındaki üç-beş embesile "Ulan amma da koydum lafı", "Hahahaha, nasıl geçirdim ama" diyebilmek için bir nevi beyinsel mastürbasyon icra eden bu 'arkadaşların'; hayata bakışlarının, duruşlarının ne olduğunu bilmek zor. Neden? Çünkü işin çıkışı başlı başına yanlış. Herifin ya da hatunun kim olduğunu bilmiyorsun, ne yaptığını bilmiyorsun, nasıl biri olduğunu bilmiyorsun.
Bu, daha baştan karşı tarafın 1-0 önde olmasını sağlıyor. O karşıdan vurabildiği kadar bel altı vuracak, çünkü ben açıktayım, kim olduğum biliniyor ama ben hiçbir şey söyleyemeyeceğim. Neden? Söylersem komik olurum. Kim olduğunu bilmiyorum ki.
Ben toprakta misket oynadım, çivi oynadım, top peşinde koşturdum. Büyüme sürecim karanlık bir odada, elinde cips, kola, bira üçlemesiyle geçmedi. Sokakta ne, nasıl olur bilirim, nasıl davranacağım konusunda fikrim vardır.
Ama yaşamlarını sanal duvarlarla örmüş, kendini bir nevi korumaya almış bu tiplerin karşısında nasıl davranılacağını bilmem. Çık ortaya, "Ben buyum" de; oturalım, konuşalım o zaman "ak göt kara göt" belli olur. Birikimin nedir, hayata karşı nasıl bir duruşun var, görmüş ve öğrenmiş oluruz.
Kimse kusura bakmayacak, kimliği gizli, meçhul insanların oturduğu yerde istediğini söylemeye hakkı yok.
İnönü hadisesinden çıktı bu muhabbet o zaman direkt oradan anlatayım derdimi. Adam, bir ülkenin bağımsızlığı için cephe cephe savaşacak, doğru ya da yanlış imzalar atacak, fabrikalar kuracak, hayatını adayacak (ama doğru ama yanlış kararlar); sen oturduğun yerden "Hee, İnönü zaten faşistti" diyeceksin. İnönü'nün söylediğini söyleyeyim. "Hadi canım sen de".
Ulan sümüklü herifler, "Bu ülke için siz ne yaptınız?". Hayatta, ekşisözlük'ten başka bir varolma noktanı var mı? Kimsiniz oğlum siz?
"İnönü diktatör" deniyor. Götünüz yiyorsa "Atatürk de diktatördü" desenize. Hatta şöyle söyleyeyim; "Recep Tayyip Erdoğan bir diktatördür" diyebiliyor musunuz?
Lamı cimi yok. Cumhuriyetin 2. adamına, birinci adamına verip veriştiremediğin için ve alt metinde aslında birinci adama verip veriştirmek için "Diktatör" diyeceksin, ben bunun üstüne, bu sözü söyleyenle aynı üslupla, bel altından vuracağım, "Sığ, çocukça" olacak yazdığım şey.
Ve aslında daha da ilginç olan, bunu ekşisözlük eleştirisi yüzünden yazacaksın. Yok canım olmaz öyle. Bir kere, o ekşisözlük denen mecrada yazan insanlar, alta nicklerini değil, isimlerini (kafa kâğıdında bulunan) yazacak. Bakalım herkes ismiyle yazdığında, bu kadar rahat atıp tutabiliyor mu?
Postun başlığını tekrar yazayım, "İmzasız eleştiri şerefsizliktir".
Not: Sakın bir akıllı çıkıp, o kadar postun var ama ismin yazmıyor demesin. Gir Google'a, yaz blog ismini 30 saniyede bulursun. Haaaa; bulamadın, çok istedin yazarım.