22 Mayıs 2010
Artık sessiz Galatasaraylı'yım
Bu yazı sadece bir futbolcunun gönderilmesi ile ilintili değildir, biriken öfkenin patlamasıdır.
Hayatımda hiçbir futbolcu için böylesi bir tavırda bulunacağımı sanmıyordum ama bireysel olarak, eğer Kewell gönderilirse hiçbir biçimde Galatasaray ürünleri almayacağım, maçlarına gitmeyeceğim ve takip etmeyeceğim. Taa ki, bu yönetim gidene, Galatasaray'da Adnan'lar diktatörlüğü sona erene kadar.
Kendi basiretsizliklerini, beceriksizliklerini, üniversitelerde tez (!) olacak aptallıktaki transferlerini örtbas etmek için kendi kendilerine kurban seçenlere, o kurbanı iğrenç bir biçimde yaftalayanları hiçbir biçimde destekleyemem, onlarla aynı noktada olamam.
'Sakat' diye futbolcu göndermeye çalışırken, bütün spor yaşamı 'sakat'lıklarla dolu olan Gökhan Zan'a, bonservisi 'beleş' diye bel bağlamak sahtekârlıkla eşdeğerdir.
Yönetim olarak, bugüne dek sesimizi çıkarmadım, hatta belki destekledim de ancak yeter artık. Hoş, devre arasında yapılan transferlerden sonra bütün şevkim zaten kaçmıştı. Çünkü yaptıkları popülizm ve taraftar goygoyculuğundan başka bir şey değildi.
Her geleni kurban etmek, kendi kıçlarını kurtarmak için sürekli olarak birilerini taraftarın önüne atmak bu yönetimin geleneği haline geldi.
Sarı-kırmızı formayı terletirken, sakatlanan bir adamı, kullanılmış bir tuvalet kağıdı gibi atıp, üstüne sifon çekemez.
Valla kimse kusura bakmasın ama herkesin ağzına geleni söylediği Özhan Canaydın kadar başkanlık yapamamıştır bu yönetim. Benim adıma ilkeler, başarıdan önemlidir.
Bu terbiyesizliği, bu ahlâksızlığa sessiz kalmak, kişisel olarak insanlık suçu gibi geliyor bana.
Kimse çıkıp "Sen nasıl Galatasaraylı'sın? Bir futbolcu için mi bunların hepsi?" demesin. Erozyona uğratılan, taraftar gruplarıyla iç içe geçmiş, onları yemleyen yönetimlerin başarılarının ardında 'temiz' bir gelecek bekleyemem.
Benim renklerine aşık olduğum takım; Muhammet trafik kazası geçirdiğinde sonu belirsizken imza attırandır, Okan'ın ayağı kırıldığında 3 yıl bekleyendir. Edu'yu Washington'u ilk sakatlıklarında yer açmak adına gönderen zihniyet değildir.
Bundan sonra "Sessiz Galatasaraylı'yım."
Hepimiz sakat ve yaşlıyız -Atları da vururlar-
Yazıyı okuduktan sonra "Çok sinirli olduğun için bunları yazmışsın" demesin kimse çünkü gayet serinkanlı ve sakin bir biçimde yazıyorum.
Haldun Üstünel: Sakatlığı ve yaşı itibariyle, gelecek süreçte Galatasaray formasıyla düşünülmeyen isimlerden biri.
Öncelikle sakat olan, sizin beyinlerinizin içi. Sadece bu açıklamadan ötürü bile, sezon ortasında Kewell'ı gönderemeyip, Nonda'yı postalamanızın taraftarı karşınıza almamak için olduğu anlaşılıyor.
Madem bu adam 'sakat ve yaşlı'ydı, o zaman sezon ortasında neden gönderemediniz. 6 ay geçince çok mu yaşlandı?
Akil insanların hepsi bas bas bağırıyor, "Kewell bir futbolcudan öte" diye. Kewell, bu takımın aklı, zekâsı, gülüşü, pozitif enerjisi yani aslında bu takım için çok önemli bir isim.
Hepsini bir kenara bıraktım, bir futbolcu için 'sakat ve yaşlı' nitelemesi yapılması fazlasıyla çirkin. Terbiyesizlikten başka bir şey değil şu iki kelime. Yaşlı olmadığını herkes biliyor, sakatlığının boyutlarını ise sizin 'gerizekâlı' Sağlık Kurulunuz biliyor.
Ama o iki kelimeyi yan yana getirince, akıllarda yer eden etki daha bir fazlalaşıyor, daha bir inandırıcı oluyor.
Göt ata ata almaya çalıştığınız Guti, 20'lik genç sanki. Karşınızda gerizekâlı sürüsü var, onları güdüyorsunuz değil mi?
Umuyorum Kewell, Beşiktaş ya da Fenerbahçe'ye gider, umuyorum Kewell o gittiği yerde sizi utandırır ve umuyorum sizin koltuklarınızdaki yerlerinizin darmadağın olmasını sağlar.
Bu yönetimden zaten çok az umudum vardı, şu 'yaşlı ve sakat' ifadesinden sonra zerresi bile kalmadı.
Bunları gönderme kararı için değil, o iki kelime için söylüyorum. Kewell, nereye giderse gitsin, her gol attığında havaya zıplayacağım.