5 Haziran 2010
Fethullah Gülen ne demek istedi?
Fethullah Gülen'in Wall Street Journal'a verdiği demeç, bugün Türk basınını oldukça meşgul etti. Yansımaları ve tartışmaları gündemin düşmesiyle daha da fazla yer bulacaktır.
Muhtemelen kimse Fethullah Gülen'den böylesi bir açıklama beklemiyordu. Söyledikleri, kendisine inananları bile şüpheye düşürecek, belki kendisine karşı olan saygıyı zedeleyebilecek konumdadır. Bugün değilse bile ileride olması beklenen bir durum bu.
Öncelikle baştan söylemek gerekir ki, Gülen "İsrail'den izin alınmalıydı" sözüyle yaşanan krizi ve can kayıplarının tüm sorumluluğunu İHH'ye yüklüyor. Ve yine, bu sözüyle birkaç günden bu yana olup bitenden huzursuz olduğunu açık ediyor.
Üstü kapalı bir biçimde kendi destekçilerine, bu gibi eylemlere katılmamaları gerektiğini anlatıyor.
Aslında Deniz Baykal'ın istifasını açıkladığı basın toplantısında sarf ettiği "Komployu ayıplar gibi yapanlar aslında bizzat ayıbı işleyenlerdir. Bu çerçevede başka bir sorumlu arayışına çıkacaklara yardımcı olmak üzere, ABD’den, Pensillvanya’dan aldığım üzüntü ve destek mesajlarının samimiyetine inandığımı da belirtmek isterim" cümle, Fethullah Gülen ve hareketinin (ya da cemaat her neyse) siyasi açıdan kaymalar gösterdiğini, var olan siyasi iktidarla aralarında bir gerginlik olduğunun kanıtıydı.
Çünkü Gülen, şunu gayet iyi biliyor; Akp, iktidarı süresince sistemin temel taşlarını ya değiştirdi ya da başkalarıyla yedekledi. Bu konuda en basit örnek YÖK. Erdoğan Teziç'in görevde kaldığı süre içinde sürekli kavgalı olunan kurum, Yusuf Ziya Özcan'ın işbaşını getirilmesiyle, iktidarla 'uyum' içinde çalışan bir kurul haline geldi.
Neredeyse her gün kavga ettikleri yargı, yarın "Benim yargım"a dönüşecektir. İktidarın sorunu kurumlarla değil, kurumların kendilerine aidiyetini belirtmemesinden kaynaklanıyor. Bugün yargı, Akp iktidarına desteğini sunsa yargıyla aralarında bir fark kalmayacaktır.
Zerre kadar sevmesem de, gayet zeki bir adam olan Gülen'in korkusu; kendisine alternatif üretilecek yapılanma. Hükümetin, 'alaşağı' etme imkânı gün geçtikçe artarken, Gülen bir gün kendisinin ve hareketinin de bundan nasibini alacağını gayet iyi biliyor. O yüzden, iktidardan bir adım ötesindekilere çok açık bir mesaj veriyor, yaptığı açıklamayla.
İktidarda, bu denli güçlü ve kendi ekseni ve kontrolünden kayabilecek bir yapılanmayı bölmeyi planlıyor. Çünkü o zaman kontrol etmek, kendi adına basite indirgenmiş olacak.
Tabii bunun dışında ortada bir 'kontrol' kavgası var. Bugüne dek, kendi yönlendirdiği insanların, başka yönlere kaymasından endişe duyuyor.
"İsrail'den izin alınmalıydı" cümlesinin bir başka özelliği ise birilerine 'işaret' göndermek. Bugüne dek, 'Ilımlı İslam' çizgisiyle varolan ve tüm dünyada bu nedenle sempati toplayan Fethullah Gülen, İHH ve destekçilerini uluslararası kamuoyuna bir nevi jurnallemektedir bu cümleyle. Ben bu konuda gayet eminim ki, İHH Başkanı Bülent Yıldırım'la ilgili pek çok 'bilgi' ortaya çıkacak yakın zamanda. Bu 'bilgi'ler terör destekçiliği ve bağlantısına kadar gider.
Bir 'yardım' harekâtı sonrasında ortaya çıkanlar, Türkiye'de ne gibi güç oyunları döndüğünün kanıtıdır. Gülen bahçesine giren 'misafir'den rahatsız oldu. O 'misafir'in bir gün 'evsahibi' olma ihtimali kendisini ürküttü.
Muhtemelen kimse Fethullah Gülen'den böylesi bir açıklama beklemiyordu. Söyledikleri, kendisine inananları bile şüpheye düşürecek, belki kendisine karşı olan saygıyı zedeleyebilecek konumdadır. Bugün değilse bile ileride olması beklenen bir durum bu.
Öncelikle baştan söylemek gerekir ki, Gülen "İsrail'den izin alınmalıydı" sözüyle yaşanan krizi ve can kayıplarının tüm sorumluluğunu İHH'ye yüklüyor. Ve yine, bu sözüyle birkaç günden bu yana olup bitenden huzursuz olduğunu açık ediyor.
Üstü kapalı bir biçimde kendi destekçilerine, bu gibi eylemlere katılmamaları gerektiğini anlatıyor.
Aslında Deniz Baykal'ın istifasını açıkladığı basın toplantısında sarf ettiği "Komployu ayıplar gibi yapanlar aslında bizzat ayıbı işleyenlerdir. Bu çerçevede başka bir sorumlu arayışına çıkacaklara yardımcı olmak üzere, ABD’den, Pensillvanya’dan aldığım üzüntü ve destek mesajlarının samimiyetine inandığımı da belirtmek isterim" cümle, Fethullah Gülen ve hareketinin (ya da cemaat her neyse) siyasi açıdan kaymalar gösterdiğini, var olan siyasi iktidarla aralarında bir gerginlik olduğunun kanıtıydı.
Çünkü Gülen, şunu gayet iyi biliyor; Akp, iktidarı süresince sistemin temel taşlarını ya değiştirdi ya da başkalarıyla yedekledi. Bu konuda en basit örnek YÖK. Erdoğan Teziç'in görevde kaldığı süre içinde sürekli kavgalı olunan kurum, Yusuf Ziya Özcan'ın işbaşını getirilmesiyle, iktidarla 'uyum' içinde çalışan bir kurul haline geldi.
Neredeyse her gün kavga ettikleri yargı, yarın "Benim yargım"a dönüşecektir. İktidarın sorunu kurumlarla değil, kurumların kendilerine aidiyetini belirtmemesinden kaynaklanıyor. Bugün yargı, Akp iktidarına desteğini sunsa yargıyla aralarında bir fark kalmayacaktır.
Zerre kadar sevmesem de, gayet zeki bir adam olan Gülen'in korkusu; kendisine alternatif üretilecek yapılanma. Hükümetin, 'alaşağı' etme imkânı gün geçtikçe artarken, Gülen bir gün kendisinin ve hareketinin de bundan nasibini alacağını gayet iyi biliyor. O yüzden, iktidardan bir adım ötesindekilere çok açık bir mesaj veriyor, yaptığı açıklamayla.
İktidarda, bu denli güçlü ve kendi ekseni ve kontrolünden kayabilecek bir yapılanmayı bölmeyi planlıyor. Çünkü o zaman kontrol etmek, kendi adına basite indirgenmiş olacak.
Tabii bunun dışında ortada bir 'kontrol' kavgası var. Bugüne dek, kendi yönlendirdiği insanların, başka yönlere kaymasından endişe duyuyor.
"İsrail'den izin alınmalıydı" cümlesinin bir başka özelliği ise birilerine 'işaret' göndermek. Bugüne dek, 'Ilımlı İslam' çizgisiyle varolan ve tüm dünyada bu nedenle sempati toplayan Fethullah Gülen, İHH ve destekçilerini uluslararası kamuoyuna bir nevi jurnallemektedir bu cümleyle. Ben bu konuda gayet eminim ki, İHH Başkanı Bülent Yıldırım'la ilgili pek çok 'bilgi' ortaya çıkacak yakın zamanda. Bu 'bilgi'ler terör destekçiliği ve bağlantısına kadar gider.
Bir 'yardım' harekâtı sonrasında ortaya çıkanlar, Türkiye'de ne gibi güç oyunları döndüğünün kanıtıdır. Gülen bahçesine giren 'misafir'den rahatsız oldu. O 'misafir'in bir gün 'evsahibi' olma ihtimali kendisini ürküttü.