2010 Dünya Kupası'nın ilk gününde A Grubu'nda kazanan çıkmadı. İki maçta aklımda kalan iki şey oldu. Birincisi; Dos Santos'un günün en iyisi olduğu ikincisi ise Lugano'nun çirkeflikte kıta, yer, mekân, zaman tanımadığı.
Günün ilk maçında Güney Afrika ve Meksika arasındaki maç, grubun diğer maçına nazaran daha heyecanlı geçti. 45 dakika Meksika, 45 dakika Güney Afrika'nın etkili olduğu bir maç izledik. Kişisel olarak fikrim, Güney Afrika'nın galibiyeti kaçırdığıydı. Hele ki, 90. dakikada Mphela'nın topunun direkten döndüğü düşünülürse.
"Galatasaray'da kalsın mı, gitsin mi? O para eder mi etmez mi?" denilen Gio, ilk yarıda maçı tek başına sürklase etti. Meksika'nın tüm tehlike geliştirdiği ataklarda O'nun parmağı vardı. Kuvvetle muhtemeldir ki, Stoch hadisesi sonrası Galatasaray Dos Santos için daha önce almış olduğu kararı gözden geçirecektir. Hele de, bir sonraki maçta benzer bir performans sergilerse.
İkinci maçta ise Uruguay ve Fransa karşı karşıya geldi. Nedenini bilmediğim bir biçimde etrafta bir Uruguay efsanesi dönüyor. Bugün işyerinde "Yarı finale çıkar" diyene bile rastladım. Gruptan çıkamayacağını düşünüyordum, bu maç daha da perçinledi fikrimi.
Forlan ismini dışarıda tutarak soruyorum, böyle rezil oynayan Fransa karşısında izlediğiniz Uruguay'dan hangi oyuncunun takımınızda oynamasını istersiniz? Çok net cevap vereyim; Suarez dahil kimseyi istemezdim.
Lugano'yu izlemek ciddi anlamda işkence. Futbol mentalitesi rakibiyle didişmek, rakibinin sinirlerini yıpratmak olan bir adamı izlemeye katlanamıyorum çünkü. Herif Toulalan'la, hakemle tartıştı, Henry oyuna girdi 30 saniye de onunla da takıştı.
Kırmızı kart gören Lodeiro'yu özel olarak tebrik etmek istiyorum. Oyuna yedek girip, 15 dakikada kırmızı kart görmek her babayiğidin harcı değildir.
Fransa'ya gelince, böylesi yetenekli adamlardan oluşan bir takıma, şu izlediğimiz futbolu oynatmayı başaracak, dünya üstünde kaç tane teknik direktör var? Yemin ediyorum Fransız olsam, Domenech'i 'Ergenekoncu' diye içeri attıracak noktaya bile gelirim.
İzlemek bir işkence haliyde iki takımı da, işkence en nihayetinde bitti.
Şöyle bir bloglarda gezindim, televizyonlarda yorumları dinledim, herkesin şikâyeti 'Vuvuzela'. Valla hiç rahatsız olmadım, olmayı da düşünmüyorum. Adamların kültüründe var olan bir şey sonuçta. Sen de yap dünya kupası, 50 bin tane saz çal, olmadı cura çal, hiç mi olmadı cümbüş çal. Bu kadar büyütülecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Arı sıra rutinin dışına çıkmak gerekir.
Netice itibariyle ilk gün pek tatsız ve tuzsuz geçti ama turnuva genelinin böyle olacağını sanmıyorum. Bol gollü maçların bizi beklediğine eminim.
11 Haziran 2010
Günlük maç tahminleri vol.1
Madem Dünya Kupası başladı, bahis tadında olmayan maç tahminlerini vereyim diye düşündüm.
Aslında, sizden çok kendim için yaptığım bir şey olacak. Kaç maçım tam skorunu bileceğim, kaç maçta maymun olacağım ona bakacağım. İsteyen katılsın, birlikte görelim bakalım....
Güney Afrika-Meksika: Evsahipleri kolay yıkılmaz ilk turda. O yüzden bu maçı Güney Afrika'nın kazanacağı yönünde bir fikrim var. Maç skoru olarak içimden geçen skor 2-1.
Meksika'nın golünü Hernandez atar, Güney Afrika'nın golleri ise Kagisho Dikgacoi ve Katlego Mphela'dan gelir.
Uruguay-Fransa: Dünya kupalarına gelen takımlar, eğer ağır-aksak geliyorsa bilin ki, o takım sahtekârdır. Fransızların Çin, Kosta Rika maçlarına aldanmam asla. Bu maçı rahat bir biçimde alacaklarını düşünüyorum. İçimden geçen skor 3-1.
Golleri kim atar derseniz; Forlan, Anelka (2) ve Gourcuff'dan gelir diyorum.
Not: Kardeş blogda taze fotoğraflar bulabilirsiniz. Şimdidin açılış töreni fotoğraflarını koymaya başladım..
Şampiyon Bursa'nın yaptıkları
Doğrusu bana çok ilginç geldiği için paylaşmak istedim. Bursaspor'un şampiyonluğu sonrasında Erkan Kentsü isimli bir taraftar, 4 yıl önce kaybettiği babasının mezar taşını böyle değiştirmiş.
Bir şehir için, şampiyonluğun anlamının ne kadar farklı olduğunu gösteriyor.