17 Ekim 2010
O utancı yaşayacağınız yerde...
Neyse maçı filan geçelim. Bugün Taksim'de yaşanan bir hadiseyi esgeçmeyelim.
Beyoğlu Galatasaray Meydanı'nda yasa dışı dinlemelere ilişkin basın açıklaması yapmak isteyen ÖDP'li gruba, Kasımpaşa maçına gidecek olan Trabzonsporlu taraftarlar saldırdı.
Trabzon cinayetleriyle, katilleriyle ünlü bir kent olma şerefine (!) erişeli epey olmuştu. Bu embesillerin sıkıntısı nedir bilmiyorum ama bu ülkede en basit protesto hakkı bile "PKK dışarı" gibi jargonlarla protesto ediliyor. Hele hele konu Trabzon olunca. Daha önce linç noktasına gelen TAYAD'lıları da unutmuş değilim elbet.
Hayır, maça gidiyorsun, eyvallah anladık orasını. Biraz da kafaları çekmişsin, ona da tamam. Ama insanlara saldırmak, şişe fırlatmak neyin nesi.
Be ibne, ekmeğe kol gibi zam gelmiş; her tür yemeğin içine konan, her yemek masasında bulunan domates olmuş 10 TL; muhtemelen eti senede 3-5 kez ya görüyorsun ya görmüyorsun, ülkenin cari açığı 4 milyar 361 milyon dolar olmuş yani sözün özü giren sana çıkan sana milletin protesto eylemini terörize etmenin anlamı ne?
Cidden bak merak ediyorum, bu herifler beyin yerine ne taşıyor? Muhtemelen içinde bir şey var ama beyin değil. Ya da bunların beyinleri normal insan beyni gibi çalışmıyor. Başka bir açıklaması olmasa gerek.
Şehrinden çıkmış bir katilin utancını yaşayacağı yerde, "Ogün Samast oley" diye bağırmak, adi bir katilin ismini coşkuyla haykırmak, sağlıklı insanların yapabileceği türden şeyler değil. Nefret uyandırıyor Trabzon halkının bir bölümünün bu iğrenç noktadaki faşist tutumu. Trabzonlu olsaydım, Ogün Samast ismini her duyduğumda başımı öne eğerdim ama bunlar gurur duyuyor bir pislikle.
Vatanınızı çok seviyorsanız, götünüze giren çıkanın hesabını yaparsınız önce ama dediğim gibi temel bir beyin sorunları var bu tipteki arkadaşların.
Yine de, ben Trabzon'u Şenol Güneş gibi aydınlık bir insanla hatırlamayı tercih ediyorum. Böylesi pisliklerin yanında Şenol Güneş çöldeki serap gibi çünkü.
Fatma Nine'ye şu futbolu layık gören Baros hariç herkesin a.k.
Böylesi durumlarda maç yazısı filan olmaz. Ben de yazmayı düşünmüyorum. Sahada Servet diye bir adam vardı. 90 dakika boyunca dikkatle izledim. Bir takım nasıl sabote edilir, nasıl bir teknik direktör gönderilir müthiş örnekler sundu. Şimdi bahanesi hazırdır "Yüzümde maske vardı" diye.
'Delikanlı' filan diyorlar ya Servet için, ben onun delikanlılığını sikeyim.
Sabri'den tut, Ayhan'a; Pino'dan, Hakan Balta'ya, Aykut'undan Aydın'ı da kadar hepiniz siktirip gidin, bu takımdan.
Birinizde Baros kadar onur yok, birinizde Baros'taki yürek yok, birinizde Baros'taki hırs yok. Hepinizin aldığı para dibine kadar haram olsun, içinde bir kuruş hakkım varsa. O bir kuruşu da helal etmiyorum kimseye.
İki tane ibne, kırmızı kart görmeye çalışıyor Fenerbahçe derbisinde oynamamak için. Servet denen kişiliksiz Fatih Terim göreve gelsin diye götünü yırtıyor. Mustafa Sarp denen yeteneksiz, bir adım ötesindeki adama pas vermekten aciz. Sabri denen adam 10 yıldır futbol oynuyor hâlâ orta yapmayı bilmiyor. Say say nereye kadar lan.
Tribünlerden yükselen "Fatih Terim" seslerini duyunca, televizyonu kırmamak için hızla uzaklaştım. Zaten alayı ya sürüdeki koyun, ya üç-beş bilete kendini satan piçlerden oluşuyor.
Arda konusunda Aziz Yıldırım'ın gösterdiği dirayeti gösteremeyen bir adam tarafından yönetiliyor bu kulüp. Futbol dışındaki tüm branşlarda, önüne atılan kemiklere tamah ederek yaşıyorsun, futbolda Feldkamp, Skibbe, Bülent Korkmaz ve şimdi de Frank Rijkaard'ı gönderme çabasındalar. Fatih Terim mi gelecek? Bu kulübün bu denli borca girmesini sağlayan adam yani. İyi yanına Mehmet Ağar'ı da getirmeyi unutmayın o zaman. Terim'in bonusu nasılsa kendisi.
Üstüne gelmeyen kalmamış, üç kuruşluk herifler "Amına koyduk" bile demiş, sesini çıkartamıyorsun. Üstelik heriflerin ayağına kadar gidip röportaj veriyorsun. Sizin yönetiminizi de sikeyim.
Madem transferleri Adnan Sezgin yapacak, ne gerek var ki, Rijkaard'a Neeskens'e? Bak hem ne güzel Adnan Sezgin'le 6 haftada şampiyonluk da yaşadın. Değil mi ama?
Sezon başında başımıza gelecekleri tahmin ediyordum ve o yüzden bu takımdan "Bir bok olmaz" diye yazmıştım. Görünen köy kılavuz istemez. Sorun Servet, Rijkaard, Pino sorunu değildir. Sorun Galatasaray'ın benim hatırladığın ve gördüğüm 30 yıldan bu yana kulübün en kötü biçimde yönetilmesidir.
Adnan Polat bu kulüpten gitmediği sürece, Adnan Sezgin denen herif bu kulübün etrafında olduğu müddetçe Galatasaray dibin dibini görecektir, bundan emin olur.
Başarı, sonuç, skor filan istemiyorum. İte-köpeğe boyun eğmeyen bir, onların kucağına düşmeyen, kaptanına adam gibi sahip çıkan bir yönetim ve başkan istiyorum.
Şu kadına, 105 yaşındaki Fatma Nine'ye gösterdiğiniz futbol için Baros hariç hepinizin amına koyayım.
Rooney şutlandı
Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olurmuş. Son bir aydan bu yana keman yayı gibi gerilen Ferguson-Rooney ilişkisi bugün itibariyle koptu.
Rooney, Ocak ayında Manchester United'dan ayrılıyor. Eleman önce eşini kaybetti, şimdi işini kaybediyor. Rooney'nin yükselişi hızlıydı, tahminim düşüşü de hızlı olur.
Yeni bir Gazza vakası olursa şaşırmam. Şimdilik bu kadar bilgi yeter, nasılsa herkes yazar, çizer okursunuz.
9 TL olmuş lan!
Fiyatı 9 TL. Bildiğin 9 lira yani.
Ağzına sıçtığımın ülkesinde HSYK, türban gibi embesil muhabbetlerle meşgulüz.
Her yıl bir şeylerin fiyatı olağanın dışında artıyor. Bu artış öncesinde o ürünle ilgili birtakım iddialar ortaya atılıyor. (Bkz: YÖK Başkanı'nın İsrail'in domatesle Türkiye'nin soyunu yok edebileceği açıklaması)
Sonra fiyatları düşürüyoruz ayağına ithalatın önü açılıyor. İthalat başladığı andan itibaren fiyatlar normal seyrine dönüyor.
Yemeyin abi domates. Hayatta aramam, yemezsem. Kahvaltıda da yemem. Kahvaltıda domates yiyen insanı da sevmem.
Kimse domates yemesin, koymayın yemeğinizin içine, yemeğinizin kırmızı görünmesi şart değil.
Bu ülkenin olanca yakıcılığıyla duran onlarca sorunu varken, bize bambaşka şeyler tartıştırmaya çalıştırmaları ve bunu her seferinde becerebilmeleri, ülke yönetenlerinin yegâne başarısıdır.
9 TL olmuş diyorum lan! Hâlâ türban diyorsunuz siz.