28 Aralık 2010
Faşizm mi, faşizan uygulamalar mı?
outlaw, şahane bir yazı yazmış FAŞİSTİM, FAŞİSTSİN, FAŞİST! diye. Fırsatı olan mutlaka bir okusun derim.
Tam bu yazının üstüne denk geldi İstanbul Üniversitesi'ndeki 'uygulama'.
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, savcılığa başvurarak, okulun ilçe sınırlarında -yani Fatih'in tamamında- polisin her üniversite binasında hatta çevresinde istediği zaman, istediği öğrencinin çantasını, poşetini, kağıtlarını v.s. v.s. arama yetkisi verilmesini istemiş. Mahkeme bu isteği geri çevirir mi hiç. Tabii ki İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'nün bu isteği hemen yerine getirilmiş.
Artık polis 1 yıl boyunca, -1 yıl diyorum bak, dikkatini çekerim- Fatih'te hangi genci görse, kimliğinden kıçındaki donuna kadar arama hakkına sahip olacak.
Böylesi bir skandal kararın alınmasının yanı sıra, arama izninin 1 yıl olması ayrıca kendi içinde daha büyük bir skandal. Dünyanın neresinde polise sınırsız bir arama izni ile birlikte 1 yıllık zaman verilir acaba?
Haa bak şimdi derdim ne? İleri demokrasi hikâyelerini zaten geçtim, bunun koskoca bir yalan olduğunu aptal olmayan herkes görüyor. Bu karara kim, nasıl tepki verecek onu merak ediyorum.
Üniversitelerde gerçekten özgürlük isteyenler ve özgürlüğü duruma göre isteyenlerin ortaya çıkacağı bir süreç olacak.
Öğrencilerin açtığı karşı davadan eğer bir sonuç çıkmazsa, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'nün bu isteği pek çok üniversiteye de ilham (!) kaynağı olacaktır. Özelllikle Anadolu'daki üniversitelerde var olan baskıları düşündüğümüzde bir nevi kabir azabına dönüşecektir.
Şu kesin ki, iktidar ve onun atadığı rektörler, üniversitelerde kendisini göstermeye başlayan. hafif hafif kıpırdanan öğrenci eylemlerinden fazlasıyla rahatsız. Her iktidar gibi polisin devreye sokulmasıyla bu olayların bastırılabileceği düşünülüyor, ki bu düşüncede doğruluk payı yok değil.
Son 7 yılda 140 bin olan polis sayısı 250 bine gelmiş durumda. Hayatın her alanında polisin fazlasıyla hakim olduğu bir ülke haline geliyoruz. Bugün kimse konuşmuyor ama mahremiyet denen olgu yok olmaya başladı. Her sokakta, her cadde başında güvenlik gerekçesiyle konulmuş MOBESE kameraları, polisin her yerde gözümüze çarpması, öğrenci-sendika başkanı ayırt etmeden istediğini coplayabilmesi can sıkıca bir hal almaya başladı.
Özgürlük, özgürlük diye kıçını yırtan öğrencilerin bu süreçte nasıl bir tavır takınacağını görebileceğiz.
Ne yazık ki, Türkiye'de faşizmin ayak sesleri duyulmaya başlandı. Hayatın her alanında faşizan uygulamalar, siyasi iktidar ve onun atadığı, göreve getirdiği kişiler tarafından hayata geçiriliyor.
Toplum ekonomik ve siyasi yönden sıkıştırılmış durumda. Kafasını yukarı çıkartanlar içinse hazırlanmış bir plan var mutlaka.
NOT: Tam bu yazının üstüne şu haber eklenince durumun ne kadar vahim olduğu daha bir ortaya çıkıyor. Buyurun okuyun
POLİS ŞİDDETİ LİSEDE