5 Ocak 2011
İnsana benzeyeni bulursanız, ödül var!
Arada kaynamasın. Domuz bağı ile adam öldüren Hizbullahçılar serbest kaldı. Fotoğraflara bakarken, aklıma geldi. Şu görüntüdeki tiplerden, hangisi insana benziyor diye.
Hiçbiri insana rastlamıyor, sanki bir başka türün temsilcileri gibi.
Artık anlamış bulunuyoruz ki, bu ülkede serbest kalmanın kriterleri başka.
Serbest kalmak için "Allah Allah" nidalarıyla insan yakabilirsin, Allah adına domuz bağıyla insan öldürebilirsin, Allah için para toplayıp milleti tokatlayabilirsin.
Bu ülkede bir suç işleyeceksiniz sıfat olarak başına ya Allah ekleyin, ya Müslümanlık. O zaman her şey serbest.
Allah adına olmasa da, devlet adına yapabilirsiniz her şeyi. Çünkü nasılsa devlet adına kurşun atan, cinayet işleyen, infazlarda parmağı bulunan, toplu katliamlara imza atanların hepsi birer birer çıkıyor.
Adaletten söz ediyorlar, Allah'ın adaletinden. İçimden geçirdim ama buraya yazmayacağım infial çıkar yoksa.
Ülke iyiden iyiye zıvanadan çıktı. Freni patlamış kamyondan da beteriz. Hep birlikte yuvarlana yuvarlana gidiyoruz.
Ya hakikaten şu cinslerden hangisi insana benziyor, biri anlatsın bana. Bu kadar iğrenç tipler gördünüz mü siz?
BAŞKALDIRIYORUZ
Yine protesto yine polis dayağı. ODTÜ'lü öğrenciler AK Parti binasına yürümek istedi ama polis biber gazları ve tazyikli sularla öğrencilerin karşısına dikildi.
Aslında haber tamamen bundan ibaret. Ama Anadolu Ajansı haberi aynen şu şekilde geçti:
Polisin üniversitelere müdahalesini protesto etmek için Ak Parti Genel Merkezi'ne yürümek isteyen öğrenciler, polise taş ve sopalarla saldırdı.
Polis barikatını aşmak isteyen öğrencilerin taş ve sopalarla saldırması üzerine polis ekipleri tazyikli suyla müdahalede bulundu. Polis, taş atmaya devam eden öğrencilere biber gazı sıktı. Dağılarak kampüse kaçan öğrenciler, tekrar toplanarak polis noktasına doğru yürüyüşe geçti. Öğrenciler, burada da polise taş ve sopalı saldırılarını sürdürdü. Polisin tazyikli su ve biber gazıyla müdahalesi de devam etti.
Devletin tüm kurumlarının aynasıdır Anadolu Ajansı. Daha fazla üstüne cümle kurmak istemiyorum. Çünkü artık mide bulandırır noktaya geldiler.
Bu ülke "İleri demokrasiye" geçti, başbakana bakılırsa. İleri demokrasi gereğince her geçen gün polis sayısı artırılıyor. Polis her öğrenci eylemine bir öncekinden daha fazla şiddet göstererek bastırıyor.
Yürümek yasak, protesto hakkı yasak, işçinin sokağa çıkması yasak, memurun hakkını araması yasak. Yasaklarla örülü bir ülke. Ama kime yasak?
Mavi Marmara için binlerce kişi karşılama töreni yapmak isterse onlara yasak değil. Çünkü onlar 'şehitlerini' karşılıyor.
Ama iş öğrenciye geldi mi her şey farklılaşıveriyor. Polis tekmelerle bebek düşünüyor, öğrenciler terörist oluyor.
Memur Torba Yasa protestosu için sokağa çıkıyor, karşılarında binlerce polis buluyor.
İğrenç bir faşizmle yoğruluyoruz. Ülke türban sarmalından çıkmışken, şimdi herkesin elinde ikidillilik var. Seçime kadar tartışacağımız bir konumuz daha oluverdi.
Pinpon topuyla enflasyon hesaplanıyor, insanların maaşlarına zam yapmamak için ülkede eksi enflasyon çıkartılıyor ama biz tabelada Kürtçe yazılmış mı yazılmamış mı onu tartışıyoruz.
Birkaç arkadaş "Bu konuda niye yorum yapmıyorsun?" diye sormuştu. Fikirlerim bellidir, isteyen kızsın, isteyen sinirlensin ama Ulusların Kaderlerini Tayın Hakkı'nı savunuyorum. Bir ülkenin bölünmez olduğunu kabul etmiyorum. Bunu kabul edersek, tarihi sırtımızı dönmüş oluruz. O zaman oturalım Osmanlı'nın topraklarını geri kazanmaya çalışalım. Eğer Kürtler kendilerini yönetmek istiyorsa, bunu yapabileceklerini düşünüyorlarsa, tabii ki yapabilirler.
Bu ülkede insanlar intihar ederken, milyonlarca kişi işsizken, sokaklardan yoğun bir faşizm ve polis devleti kokusu gelirken, konuşacağımız konunun ikidillilik olduğunu düşünmüyorum. Konuşmak isteyen, buyursun konuşsun. Eğer açlığı, yokluğa, yoksulluğa çare olacağını düşünüyorsanız, siz de tartışmaya devam edin.
Bu arada ODTÜ'lü arkadaşlara tekrardan teşekkürler. Eyleme Hacettepe ve Anhkara Üniversiteleri'nden de katılım olmuş. O yüzden eyleme katılan tüm öğrenci arkadaşlara helal olsun diyelim.
Bravo size, gücünüz emekçiye yetiyor
Gücünüz şu gariban işçiye yetiyor değil mi? Fenerbahçe flaması açtığı için işten kovduğunuz şu adamın, çoluk çocuğunun boğazından geçirmeye çalıştığı 3 kuruşluk maaşı elinden alarak, ahlaklı Galatasaray duruşu gösterdiniz değil mi?
Tipik iğrenç Aziz Yıldırım tavırları bunlar. Sarı ile kırmızının yan yana gelmesinden bile rahatsızlık duyan tipik iğrenç Fenerbahçe taraftarı davranışları.
Bir emekçinin işsiz kalmasını sağlayarak, ne büyük bir iş yaptınız. Helal olsun be!
Ne büyük adamlarsınız, ne büyük Galatasaraylılık duruşu bu böyle.
Ulan neye elinizi atsanız kuruttunuz, yavşaklar. Bir tane işçinin Fenerbahçe flamasını açmasıyla, kooooooooskoca Galatasaray'ın büyüklüğüne gölge düşecek değil mi?
Aferin o kararı alanlara, aferin sizlere büyük Galatasaray'ın yapılanmasına sunduğunuz katkı için.
Kulüp başkanı her gün teşrifatçı gibi stat gezdiriyor konuklara. Arkadaş başkan değil Kabe sorumlusu amına koyayım. Gelene, gidene tavaf ettiriyor stadı.
Çok uzatmadan söyleyeyim mi? Pek çoğunuz kısacaksınız biliyorum ama böyle düşünüyorum.
RTE'nin emriyle yaptırılmış, devletin kaynaklarıyla stat haline getirilmiş bir yerdir orası. Lamı cimi yoktur bunun. Bunlara kalsa, çivi bile çakamazlardı. Bugün çıkarttığı işçilere aylarca paralarını ödeyemediler. TOKİ işe girişmese ne o stadı yaptırabilirdiniz, ne de her gün millete teşrifatçılık yapardınız.
Övündüğünüz o stat, ulufeden başka bir şey değildir. RTE'nin emriyle, TOKİ'nin yaptırdığı o stada ancak Colin Kazım, Fatih Tekke gibi futbolcularla Adnan Polat gibi başkanlar yakışır.
O formayı Kazım'a giydirirsek, hepimize yazıklar olsun
Herkes atıp tutuyor şöyle Galatasaraylıyım, böyle Galatasaraylıyım diye.
Eğer ki, bu kulübün taraftarında zerre adamlık varsa şu herife o formayı giydirmez.
TT Arena, Galatasaray Bonus, Galatasaray Dergisi Galatasaray TV, Galatasaray Store, ot, bok her ne varsa boykot kararı alalım.
İsteyen telefon açsın, isteyen mail yollasın ama bir yolu bulunsun ve taraftar bir duruş göstersin.
Her şeye eyvallah mı diyeceğiz, yetti lan. Metin Oktay'ın üstüne giydiği formayı Kazım giydiği gün, Galatasaraylılığımın bittiği gündür.
O formayı Kazım'ın üstüne giydirirsek, hepimize yazıklar olsun.
Kulüp Merkezi
Genel Sekreterlik
Selçuk Rıza İren
Tel: (212) 273 28 50
İdari İşler Faks: (212) 273 28 58
Mali İşler Faks: (212) 273 28 59
Reklam ve Pazarlama Tel: (212) 274 45 55
Reklam ve Pazarlama Faks: (212) 274 96 36
Galatasaray Dergisi/Yazı İşleri
Tel: 0 212 260 40 00
Faks: 0212 258 72 69
e-mail: dergi@galatasaray.org