6 Şubat 2011
Kış güneşi mi yoksa baharın ilk güneşi mi?
24 gol atmış Galatasaray, bunun 7'si Eskişehirspor'a. Averaj hâlâ eksi fakat oyuna bakınca bir pozitiflik yok değil. Haftalardır izlediğim en iyi Galatasaray'dı ama "Yeterli mi?" diye sorarsanız, "değil" yanıtını veririm.
Ama'lı cümleleri sevmiyorum ama söz konusu Galatasaray olunca mecburen cümlenin bir tarafına sıkıştırmak zorunda kalıyorum. O yüzden bol amalı bir yazı olabilir.
Şans belki de ilk kez Galatasaray'dan yana esti. Sabri'nin Ivesa'ya giden şutuna Cana'nın uzattığı kafa, bu sezon talih kuşunun, aslanın kafasına konmasına neden oldu.
Akabinde COK'un ortasına Stancu'nun sızıntısal hareketi ile skor 2-0'a gelince, bu sezon Galatasaray'ı ızdırapla izleyen bir Galatasaraylı olarak "İnanılmaz ama gerçek 2-0 öne geçtik, hem de 20 dakika dolmadan" cümlesi ağzımdan döküldü.
Sabri-Culio-Neill 3'lüsünden oluşan orta alan, Eskişehirspor'un iki pas bile yapmasını engelledi. Neill ve Cana'nın rok usulü değişiminin Cana kısmına ben de şerh koymuştum, Gaziantepspor maçında. Bu konuda ısrarımı halen sürdürüyorum. Neill oynadığı bölgede hiç mi hiç sırıtmıyor.
Kestiği topların yanı sıra rakibe oynayacak alan bırakmaması da, Hagi'nin devre arası ısrarla istediği "Biglia" transferinin gerçekleşmemesine uyguladığı panzehir misali. Ama Cana'nın stopere çekilmesi olmayacak gibi. Hava toplarında bir stoper zamanlaması yok, hamlelerinde genellikle hata yapıyor.
Galatasaray'ın bugün kazanmasının temel nedeni orta alanının uyguladığı baskıydı ve tabii ki COK, Stancu ve Kewell'ın da katılımıyla. Orta sahası olan bir takımın neler yapabileceğini göstermesi açısından önemli bir maç oldu. Üstelik stoperden devşirme bir oyuncu varken.
Şiirsel nitelikteki Culio pasını heba etmeyerek asiste çeviren Hakan Balta'nın hakkını vermek gerek. Bu yıl boyunca izlediğim en iyi Hakan Balta'ydı.
Stancu acayip bir herif. Bende Ilie-Kubilay Türkyılmaz arası bir adam izlenimi yarattı. Çektiği şutların neredeyse tamamına yakını kaleyi buluyor, hiç beklenmedik yerlerde karede beliriyor, açık alanda rakibi bezdirecek kadar çabuk süratleniyor ve en önemlisi geriye gelip orta alana ve savunmaya yardım ediyor.
Umarım çabuk karar vermiş değilimdir ama Galatasaray ilk kez transferde bu kadar isabet sağlamış gibi görünüyor.
Kewell'a ayrıca bir paragraf açmaya gerek yok. Bu takımın gerçek anlamda kalitesi ve oyun zekâsı. Onun kalibresinde 2 oyuncu daha olsa bugün Galatasaray şu noktada bulunmazdı.
Zapata'yı halen anlayabilmiş değilim. İki maçta 5 gol yedi ama neler yapabileceğine dair pek bir görüntü vermedi. Biraz daha izlemek lazım.
3-0'dan sonra Mustafa Sarp'ı almasıyla skorun 3-2'ye gelmesi tesadüf değil gibi. Gaziantepspor maçında da, takım 1-1 öndeyken oyuna alınmıştı ve skor 3-2'ye gelmişti. Biz mi kötü niyetliyiz yoksa bu adam da mı bir şey var belli değil. Yine de Barış-Ayhan ve Mustafa Sarp olmadan maç izlemek çok daha katlanabilir ve izlenebilir bir oyun sağlıyor bizlere.
Şimdi amaların hasına gelelim. Gerek Gaziantepspor karşılaşmasında 2-1'den 3-2 geriye düşmek, gerekse de bu maç da skorun 3-0'dan 3-2'ye gelmesi, Galatasaray fotoğrafının flu olduğunu gösteriyor.
Elbette sezon boyunca ilk kez 4 gol atılmış, uzun zamandan sonra futbol oynanmış, takım halinde savunma gayreti var ama kısa sürede nakavt pozisyonuna gelinmesi pek sevimli bir durum değil.
Bu oyun bir kış güneşi mi yoksa baharın ilk güneşi mi bunu biraz daha izledikten sonra karar vereceğiz. Yine de galibiyet güzel şey insan mutlu oluyor. Her ne kadar liderin 15 puan gerisinde olsak da...
Haaa unutmadan, Cüneyt Çakır'ı götünden verdiği frikik kararı nedeniyle de ayrıca tebrik ediyorum. Ama Abitoğlu'nun yanında bizim Cüneyt'in kararı masumane kalıyor, o da ayrı mesele...
80 numara iyi oynadı, galibiyette payı yadsınmayacak kadar. Ama o benim için Galatasaray futbolcusu değil tıpkı suikastçi 76 gibi.
Sayılarla Adnan Polat'ın başarıları (!)
Adnan Polat'ın yöneticilik başarısına (!) dair birkaç rakam vereceğim. Ne kadar başarılı bir başkan ve yönetici olduğu görülsün istedim.
Galatasaray kulüp tarihinde 1905 ve 2011 yılları arasında tam 60 teknik direktör göreve gelmiş.
Basit matematik hesabıyla, Galatasaray'ın 106 yıllık tarihine 1,76 senede yeni hocayla çalışılmış.
Adnan Polat'ın yöneticilik ve başkanlık yaptığı dönemlerde çalışılan teknik direktörlere ve sayılarına bakalım:
1992-1996 (Futbol Şube Sorumlusu-Yönetici)
1. Mustafa Denizli
2. Karl-Heinz Feldkamp
3. Reiner Hollmann
4. Reinhard Saftig
5. Graeme Souness
2006-2008 (Asbaşkan)
1. Eric Gerets
2. Karl-Heinz Feldkamp
3. Cevat Güler
2008- (Başkan)
1. Michael Skibbe
2. Bülent Korkmaz
3. Frank Rijkaard
4. Gheorghe Hagi-Tugay Kerimoğlu
Adnan Polat, görev yaptığı 9 yılda 12 teknik direktörle çalışmış ve 11'ini yollamış.
Adnan Polat'ın, teknik direktörlerle çalışma ortalaması ise 0,75 yıl.
Galatasaray tarihinde görev alan 60 teknik direktörün 12 tanesi Adnan Polat döneminde göreve alınmış. Yine basit bir matematik hesabıyla; 106 yıllık kulüp tarihinde teknik direktörlerin yüzde 20'sini kendisi göreve getirmiş.
Fakat 106 yıllık kulüp tarihinde Adnan Polat'ın görev süresi yüzde 8.5'e denk düşüyor.
İkinci rakama ise dün Blogdellospor'da rastladım. Şu linke basarak rakamları daha iyi görebilirsiniz.
Özetle son 5 yılda Galatasaray'ın transferde kâr-zarar tablosu bulunuyor.
İşte Galatasaray'ı yöneten zihniyet budur ve Galatasaray bu zihniyet ürünleri ile bugün bulunduğu noktadadır.
Dikkat ederseniz sadece futboldan söz ettim. Basketbol, voleybol, kürek gibi amatör sporlardan söz etmiyorum bile. Nitekim orada Galatasaray'a dağıtılan ulufeler ile hayatımızı idame ettiriyor.
Büyük Başkan (!) Adnan Polat'la geçen her yıl, Galatasaray'ın biraz daha küçülmesine neden olmaktadır.
Çok özür dilerim unuttum; GS Bonus var, GS TV var, GS Bilyoner var, Riva var, TT Arena var, varoğlu var.
Ah be Adnan, sana çok sözüm var ama çok yoruldum.
Not: Yukarıdaki başkanlık yılları ve teknik direktör süresi hadisesi için Sercan Sevinç'e teşekkür ederim.