9 Şubat 2011
Senin gibi tipleri spatulayla kazımak gerekir
Milli Takım'dan çok hazzetmem, izlemem genelde. Akşam akşam can sıkıntısından biraz da, kafamdaki "Nasıl bir Milli Takım?" sorusunun yanıtını bulmak için izleyeyim dedim. 60. dakikada aldım ağzımın payını.
Yalan söylemeyeceğim, istediği kadar yetenekli olsa da kalede o canlı olduğu ve milli takım kaptanı o psikopat bücür olduğu sürece başarılı olmalarını istemiyorum da. Hele hele Arda'nın Rijkaard'ın bağıra-çağıra söylemesine karşın sakatlanmasından ardından Milli Takım defterini ilelebet kapattım.
Dostluk maçı yapıyorsun, üstüne milli takımın kaptanısın ama hesap kapatmaya çalışıyorsun.
2 dakika arayla gerçekleşen pozisyonda Koo Ja-cheoul ile psikopat bücür arasında gelişen ilk olayda, her iki futbolcu da benzer davranışlarda bulundu. Koo Ja-cheoul olay yerinden ayrıldı, bu salak hâlâ peşinden gidiyor. Yetmedi hakeme dert yanıyor, "Faul bana yapıldı ne diye sarı kart görüyorum" diye.
Aptal herif, yerde birbirinizi tekmeliyorsunuz, sarı kartı o yüzden gördün. Tabii bir de tansiyon düşürmek için. Dön arkana çek git. Olur mu? Olmaz. Neden olmaz? Delikanlı ya o, hesap soracak.
Pozisyonun üstünden 2 dakika bile geçmeden, Koo Ja-cheoul'un diz kapağına tekme atmaya çalıştı. Neyse ki aptal bir herif o yüzden beceremedi.
Nasıl bir geçmişi vardır bilmiyorum. Belki tanıyanlar kendisi için "Melek gibi çocuk" gibi diyebilir ama hem terbiyesiz, hem ahlaksız hem de hain bir herif.
Lafı biraz dolandırayım. Güney Kore ile Türkiye arasındaki dostluk taaa 1950'li yıllara gidiyor. İki halkın da birbirine ciddi anlamda büyük bir sempatisi var. 2002 Dünya Kupası'ndaki 3.'lük maçından hemen hemen hiç yaşanmamış görüntüler var. Bütün dünya ayakta alkışlamış. Bunu neden anlattım, hadi maç Kıbrıs Rum Kesimi'yle filan olur, bazı tipler tarafından olumlanabilir. Burada o da yok.
Ama bir tane gerizekâlı çıkıyor, hiçbir puan kaygısı olmayan maçta, saha ortasında kuştan ödünç aldığı beyinle olay çıkartıyor.
"Yaptıklarını sayayım" desem, onlarca vukuatı var. Ne olduğu, nasıl bir ruh hali içinde olduğu, insan müsveddeliğini gösterir.
Çok yaşanabilir bir durum değil, insanların milli takım kaptanını ıslıklaması. Hele de Trabzon gibi bir şehirde. Çıkarken ıslıklanıyor.
Tabii bu psikopat herife sahip çıkacaklardır. Nasıl basına kol gösterdikten sonra sahip çıkıldıysa, nasıl saha içinde bir rakibinin boğazını kesmekle tehdik ettikten sonra sahip çıkıldıysa, nasıl maç bitiminde İsviçreli futbolcu kovaladıktan sonra sahip çıkıldıysa, bugün de sahip çıkan birileri olur.
Türkiye burası, yapanın yaptığı yanında kâr kalan ülke yani. Katili, tecavüzcüsü, gaspçısı, hırsızı, katliamcısı, yaptığıyla kalır. O yüzden bu tip de sürekli ve daimi olarak bunları yapıyor.
Daha önce yazmıştım cidden, bugün futbol izleyen bir çocuğum olsa; Fenerbahçe, Galatasaray ya da Milli Takım fark etmez, bu psikopatın oynadığı hiçbir maçı izlettirmem kendisine. Herif film karakteri filan değil, gerçek hayattan bir 'kahraman' çocuklar için. Bunu izledikten sonra nasıl sağlıklı kalabilir ki.
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz.... Hiç bitmek tükenmek bilmeyen bir nefreti var herifin. Herkese karşı; rakibe, takım arkadaşına, yöneticiye v.s. v.s.
Türkiye'de birileri temiz futbol istiyorsa önce bu tipleri temizleyecek yeşil sahalardan. Böyle adamlar olduğu sürece kimse temiz futbol beklemesin.
Spatulayla kazır gibi kazıyacaksın kökünü. Herkese ibret olsun diye, yaşı 20 bile olsa futbol hayatını bitireceksin, ki bir daha kimse bu tip şeyleri yapmaya kalkmasın.
Ama bu psikopat bücüre, yaptığı onca şeyi yok sayıp milli takım kaptanlığı ile ödüllendirirsen, yarın başka manyaklar türemeye başlar.
Cidden yeter artık. İyiden iyiye kabak tadı verdi bu iğrenç tipin yaptıkları. Bir sonraki maç koluna kaptanlık bandı verenin de ta amına koyayım.
Yakınlarına da tavsiyem, acilen bir psikiyatrist ile randevu alsınlar. Çünkü hiç mi hiç sağlıklı bir ruh hali yok. Herifin yakında çocuğu olacak -oldu mu bilmiyorum- o babadan topluma sağlıklı bir çocuk yetişmez. O yüzden hızla bir doktora görünsün.
Ya ayrıca, daha ne kadar bu herife kol kanat gerilecek anlamıyorum. Vedat, yanılmıyorsam Ankaragücü oyuncusu Faruk'un sırtını ısırmıştı, herife futbolu bıraktırttılar.
Anasını sattığımın ülkesinde Galatasaray'da oynarken 'katil' olan tip, şimdi Türk futbolunun vazgeçilmezi oldu. "Kaç kere söyledik olmaz" dışında bir şey söylenmiyor. Bir zahmet yaptırımda bulunulsun.
Lan hakikaten kendi kendimi gaza getiriyorum bazen. Herif "Milli Takımı bırakacağım" diye açıklama yapmıştı, ulan o formayı sana verenin ta amına koyayım ben zaten. Bıracakmış, yavşak!!!
Ulan bu ülkede Fethullahçı mı olmak gerekiyor her şeyden sıyırmak için. Şu psikopatın çıkarttığı olayların binde birini bir başka futbolcu yapsa aforoz edilirdi, futbol ortamından.
Köpekler istedi diye atlar ölmez
Beşiktaş yönetimi fikstüre isyan etmiş. Yönetici Sinan Vardar, Türkiye’yi Avrupa’da temsil eden tek takım olduklarını belirterek, "Pazar günü Ankaragücü ile deplasmanda oynayacağız. Ardından da 17 Şubat’ta hayati Dinamo Kiev maçımız var. Ardından da 20 Şubat’ta ezeli rakibimiz Fenerbahçe ile evimizde oynayacağız. Federasyon, Avrupa maçımızı dikkate almalıydı. 3 günde bir maç oynayacağız. Takım dinlenme fırsatı bulamayacak. Bizimle dalga mı geçiyor bu Federasyon" diye konuşmuş.
Fil hafızalıyımdır bazı konularda, o yüzden unutmam yapılanları; hele de yavşaklıkları.
Lucescu söylemişti bu Rumen atasözünü: Köpekler istedi diye atlar ölmez.
Peki neden söylemişti?
Galatasaray hafta içinde Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde Real Madrid ile karşılaşacaktır. Fakat maçtan üç gün önce Beşiktaş ile derbi maçı vardır.
Galatasaray yönetimi, Real Madrid maçı öncesindeki Beşiktaş derbisinin ertelenmesi için başvuruda bulunur. Hatta o maçta cezalı Emre Belözoğlu'nun, maç ileri tarihe alınırsa, cezasının bitmesine karşın oynatılmayacağını da söylerler ama reddedilir.
O dönemki Beşiktaş yönetimi ertelemenin olmaması için elinden geleni yapar. Ehh, başarırlar da.
Mircea Lucescu da bu durumun üstüne, "Köpekler istedi diye atlar ölmez" der. Hem Beşiktaş'ı, hem de Real Madrid'i yener Galatasaray.
Demek ki, ana fikir neymiş? Ana fikir; 'Keser döner sap döner, gün gelir hesap dönermiş.'
Herkes yaptıklarından sorumludur. Keşke şu maç Galatasaray'la olsaydı ve Galatasaray yönetimi de erteleme isteğine olumlu yanıt verseydi ve maç ertelenseydi. En güzel yanıt bu olurdu.
Unutmamak lazım hayatta hiçbir şeyi. Bize unutturulmaya çalışanlara inat yapmalıyız bunu. Al sana bir ana fikir daha.
Beşiktaş o kadroyla bir zahmet çıkıp, herkesi yenmeye çalışsın. Ve Lucescu'nun antrenmanda yaptığı o açıklamayı unutmasın. Söz için değil, isteği geri çevirdikleri için.
Sabah sabah kıssadan hisse olsun bu da.