14 Şubat 2011
Bugün susanlar dünün fahişeleriydi
Askerler, bürokratlar, gazeteciler, hukukçular, sendikacılar, bilim insanları, siyasetçiler...
Ses kayıtları, gizli kamera kayıtları, fotoğraflar...
Sokaklarda memurlara, öğrencilera, işçilere baskı ve dayak...
Binlerce sayfalık içeriğini çıkartanları bile bilmediği yasalar...
Toplumun büyük bir kısmı bugün hapishanelerde ve hapishane yollarında. Siyasi iktidarın yanında, yakınında bulunmayan kim varsa tek tek yok ediliyor.
Maliye'nin kestiği vergi cezaları vasıtasıyla satılmaya zorlanan medya kuruluşları, devlet kanalıyla satın alınan medya kuruluşları, gücün tek bir tarafa odaklanmasının önemli sac ayaklarından biri.
Bir diğer sac ayağı iktidarın deyimiyle "Rejimin teminatı" olan polis.
Her tür operasyonu incelikle yürüten, birtakım davalarda 'yanlışlıkla' kayıt değiştiren, bilgi ekleyen polis yani.
Yeni bir Türkiye'nin şekillendirildiği, bu yapılırken de ülkedeki tüm iktidar muhaliflerinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı artık su götürmez bir gerçek. Koskoca toplumda Ergenekon adı verilen ve kendisine örgüt yakıştırılması yapılan oluşumda yer almayan kimse yok gibi; gözaltılara, tutukluluklara, davalara, iddialara bakılacak olunursa.
Lafı eveleyip gevelemeyeceğim. Bugüne kadar nasıl net konuştuysam, yine aynı şeyi yapacağım. Türkiye ABD destekli Fethullahçı yapılanma ve ona yardımcı olan başka cemaatler tarafından dönüştürülmektedir.
Türkiye'de bugün belli bir kesim dışında hiç kimse kendisini güvende hissetmiyor. İnsanların kendisini güvende hissetmelerini sağlayan yegane şeyse, olan biten her şeye seyirci kalmalarıdır.
Çünkü herkes gayet iyi biliyor ki, sustuğunuz sürece size kimse dokunmayacak.
Çok bilinir ama unutanlar için hatırlatayım istedim.
Önce Yahudiler için geldiler
Sesimi çıkarmadım –
Çünkü ben Yahudi değildim
Sonra komünistler için geldiler
Sesimi çıkarmadım –
Çünkü ben komünist değildim
Sonra sendikacılar için geldiler
Sesimi çıkarmadım –
Çünkü ben sendikacı değildim
Sonra benim için geldiler
Ve artık ses çıkaracak kimse kalmamıştı...
(Papaz Martin Niemöller'in günlüğünden)
Şunu herkes iyi anlasın, bugün oturduğu yerden sisin kalkmasını bekleyenler ve ona göre hareket edecek insanlar, bu toplumun asalakları olarak anılmaya mahkûmdur. Çünkü sustuğumuz her dakika, sıranın bir gün bize gelecek olmasını geciktirmekten başka bir işe yaramıyor.
Bir gün er ya da geç, eğer tüm şerefsizliğimiz ve onursuzluğumuzla Türkiye'nin bulunduğu kabın şeklini almamışsanız sıra size gelecek. Bunu aklınızın bir kenarına mutlaka yazın.
Türkiye'nin bugününe bakın ve eğer biraz tarih okumuşsanız Nazi Almanyası'nın nasıl vücut bulduğuna bakın. Ne kadar çok benzerlik bulduğunuza inanamayacaksınız bile.
Son söz ben dahil herkese gitsin; bugün Türkiye'de olup biten her şeye sessiz kalanlar, kafasını gömdüğü kumdan çıkartamayanlar, Nazilerle yatan Hollandalı ve Fransız fahişelerden farksızdır.
Susmaya devam edin orospular ya da size verilen afyonlarla eğlenmeye devam edin...
Oda TV baskını sonrası neler yaşanır?
Oda TV'ye baskın düzenlendi yarım saat kadar önce. Soner Yalçın, Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Haber Müdürü Barış Terkoğlu'nun evleri de aranıyor.
Yakın dönemde medyada çok büyük değişimler olacak. Bu değişimlerin sessiz ve sedasız yürümesi için düğmeye basıldı.
Ergenekon'un medya ayağı bu operasyonla başlamıştır, kişisel tahminime göre. Tabii ki, her şey daha net belirecektir ilerleyen günlerde. Seçime giden yol çok şeye gebedir.
'Demokrasi' çığlıklarıyla, karanlığa gömülmeye hazır olun. Hatta zifiri karanlığa...
Vaktim olursa ilerleyen saatlerde bir şeyler yazacağım.
Not: Arama kararı "Ergenekon terör örgütü üyeliği ve bu kapsamda halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" suçlamasıymış.
Artık gayet eminim, Ergenekon'un basın ayağı başlatılmıştır. Çok insan gözaltına alınır. 4 kişiyle sınırlı kalmaz.