28 Şubat 2011
Twitter'da dolanan asi ruhlara
Bir şey ararken denk geldim şu mesaja; "27 şubat 1972 Deniz Gezmiş ve arkadaşları için idam mecliste onaylandı.. imza atanlardan biri Erbakan...ve bugün Deniz'in doğumgünü..."
Twitter kullananlar muhtemelen hemen işi anlayacaktır. Çünkü dün twitter'da dolanmış da dolanmış. Aptalca yazım hatalarını es geçerek derdimi anlatayım.
Türkiye'de Deniz Gezmiş'in bu kadar çok 'sevildiğini' bilmek ve görmek tabii insanın gözlerini yaşartıyor.
Şimdi bu twit'leri sağa sola yollayan tiplerden 100'ünü seçsem ve desem ki, Deniz'in sansürlenin son sözleri;
"Yaşasın tam bağımsız Türkiye!
Yaşasın Marksizm Leninizmin yüce ideolojisi!
Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi!
Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın işçiler, köylüler!" söylemlerini destekliyor musunuz? diye bir soru yöneltsem ne yanıt verirler acaba.
Marksiszmin ve Leninizmin yüce bir ideoloji olduğu konusunda hemfikirler mi?
Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesini destekliyorlar mı?
Hayatlarında hiç Adana'da pamuk, Ege'de tütün, Rize'de fındık topladılar mı?
Emperyalizmin kahrolması için ne düşünüyorlar?
Sosyalizmin yaşanması için bir mücadeleye girerler mi?
Sorular uzar gider...
Daha önce de bununla ilgili bir şeyler yazmıştım fakat bu kez yine dayanamadım.
Benim bu konudaki temel savunmam, şu twitter'da bu twit'leri bir bokmuş gibi yazan, paylaşan arkadaşlara "Yürüyün yarın Tandoğan'da eylem var", "Taksim Meydanı'nda gösteri düzenlenecek, katılım bekliyoruz" desem, 10 tane insan bulamam. Bundan adım gibi de eminim.
Böyle sanal asi ruh gösterileri, Deniz Gezmiş'i olabildiğince romantikleştirmiş ve tüm devrimci ruhundan arındırın biçimde üstelik de bir bok bilmeden yapmak hakikaten bende anlatılmaz bir mide bulantısı ve kusma hissine yol açıyor.
Özenti noktasındaki, sanal asi ruh gösterileri ile hiçbir noktaya varılamaz.
Eylem yeri sokaklardır,
asilik sokakta vücut bulur,
protesto bir eylem biçimidir ve sanal kalmamalı.
Sokağa çıkmaya kork, eyleme gitmeye çekin, hatta hatta ulu orta konuşurken bile tırs ama iş internete gelince devrimci ve aslan kesil. Yok öyle şey!
Her şeyi bir kenara bıraktım. Şu twit'lerden yollayan varsa, kaç kişi "Türk ve Kürt halkının bağımsızlığını" savunuyor merak ediyorum.
Bu ülke cidden aptallar ve daha büyük oranda kendini akıllı sanan aptallarla kaynıyor, insan buna üzülüyor.
Ayrıca Yusuf ve Hüseyin'in de idam edildiğini bir ara hatırlamak lazım. 'Deniz ve arkadaşları' değil, "Deniz, Hüseyin, Yusuf" şeklinde anmak gerekir.
Baltaların sapını sokmak için 'baltalar elimizde'
Minik Ogün, Çocuk Mahkemeleri'nde yargılanmaya başlandı.
Kendisine istirahat mekânı Kandıra Cezaevi'nde kum havuzu, kürek, kova temin edilmesi, odasına play station3, Wi, Xbox gibi cihazların getirilmesi, öğlenleri külahta dondurma, elma şekeri, akşamları ise yemeklerden sonra sütlü tatlı seviyorsa sütlaç, keşkül, eğer seçimi şerbetli tatlıysa şekerpare, vezir parmağı, baklama verilmesi konusunda hepimizin üstüne düşenler var.
Adalet Bakanlığı'nı elektronik postalara boğmamız gerekiyor, bunların gerçekleştirilmesi için.
Bir minik evladımızın, cezaevlerinde boynu bükük durmasına daha ne kadar müsamaha göstereceğiz?
Lan milletin gözüne baka baka dalga geçiyor pezevenkler. İkimiz yan yana gelsek yemin ediyorum, abim gibi görünür. Kemikleri iri yavrucağızın muhtemelen.
Türkiye dışında kaç tane ülkede cinayet işleyip, içeride paşa paşa bakarlar adama acaba. Yavşak içeride semirdikçe semirdi. Girdiği kilo ile şimdiki kilosu arasında +20 fark vardır.
Devlet sahip çıkıyor, kullandıklarına, takdir etmek lazım. İşini gördürüp, sonra kaderine terk etmiyor (!)
Nasıl bir memlekette yaşıyoruz, anlam verebilmekte güçlük çekiyorum. Ne kadar katil varsa dışarıda, suçu ispat edilememiş ne kadar adam varsa da içeride.
Minik Ogün'ün istirahatgahında, 5 yıldan fazla kalacağını düşünen var mı?
Düşündükçe çıldırasım geliyor, bir kitlenin 'delikanlı' dediği, bir orospu çocuğu; sinsice, kallleşçe, arkadan ateş ederek cinayet işliyor.
Bu orospu çocuklarının 'delikanlılık' kavramı da ancak bu kadar oluyor.
Şimdi bildiğiniz tüm çocuk şarkılarını Minik Ogün için okuyalım.
Ben "Baltalar elimizde"yi tercih ediyorum. Baltanın sapını bu piçlerin götüne sokmak için...
Bu asalak çetesi ortadan kaldırılmalı
Yaşım 37'ye gelmek üzere, çocukluğumdan bu yana maçlara gelip giderim. Ama genel anlamda 'tribün kültürü'ne haiz değilim. Maça giderim, oturur bir köşede izlerim.
Bundan seneler önce nasıl kurulmuştur, kimler kurmuştur en ufak bir bilgim bile yok, umrumda da olmadı.
Ultraslan'dan söz ediyorum. Galatasaray'ın içinde bulunduğu durumun sorumlularından olan iğrenç, mide bulandırıcı gruptan yani.
Şu son İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçında tribünlerden yükselen "Misimoviç, Keita" sesleri ile birlikte "4, 4" diye tempo tutulmaya başlayınca, kendi açımdan dayanılmaz bir noktaya getirdi beni.
Galatasaray'ın en temel sorunlarından biri haline geldikleri aşikâr. İş artık, kendini Galatasaray'dan büyük görme noktasına kadar geldi. İstemedikleri, benimsemedikleri herkese 'siktir' çekip, yönetimlerle birbirlerine göbekten bağlı bu grubun temel işlevi büyük bir rant üstüne kurulmuştur.
Son birkaç ayda yaşananlar aslında nasıl bir grup olduklarının ipuçlarını verir nitelikte. Ama tabii bundan önce de yaptıkları, söyledikleriyle ne denli boktan olduklarını kanıtladılar.
Tribünlerde gerizekâlı gibi sağa-sola sallanarak "Ultraslan, Ultraslan" diye bağırmalarını halen çözebilmiş değilim. Sadece bu beyinsizce hareket bile onlara karşı nefret beslememe neden olabilir.
Ama temel neden tabii ki bu değil. Bugün hemen herkes gayet iyi biliyor ki, bu tipler yönetimler tarafından biletle besleniyor. Üstelik sadece yönetimler de değil bu tipleri besleyenler. Örneğin; Nonda'nın attığı golle 1-0 Fenerbahçe'yi yendiğimiz maçta Ümit Karan bu arkadaşlara elden 5 bin bilet vermiştir, bedelsiz olarak. Karaborsada bu biletlerin satıldığı rakamları hatırlarsanız, ortada ne kadar büyük bir rantın döndüğünü anlayabilirsiniz.
Takım sevgisi adı altında, milyonlarla liralık bir rantın orta yerinde bulunan bu grup, her dönemin, her yönetimin uşaklığını yaparak, kendi çarklarını bir biçimde döndürüyor.
Çok eğip, bükmeden söyleyeyim; Ultraslan denen grup organize bir çetedir. Ciddi bir polis kovuşturması yapıldığı taktirde aslında sıvaları dökülecektir. Ancak herkes gayet iyi biliyor ki, polisin bu tip gruplarla işi olmaz, ta ki siyasal güce protestoda bulunulmadığı sürede.
Kamuoyunda tartışılmaya, koltukları sallanmaya başlandığı andan itibaren insanları ölümle tehdit etme noktasına kadar giden bu iğrenç tiplerden acilen kurtulmak gerekiyor.
Bunlar vücudun dışarıya atmaya çalıştığı iğrenç irinlerden başka bir şey değil çünkü. Geldiğimiz noktada kendilerini Galatasaray'ın dahi üstünde görmeye başlayan, Galatasaray üstünden para kazanan, Galatasaray ismi sayesinde hayatlarını sürdüren bu iğrenç yaratıkların, saha içi ve dışında her şeylerini borçlu oldukları kulübe karşı takındıkları tavır tahammül edilebilir bir noktada değil.
Kommensalist yapılı canlılar gibi yönetimler ve bu taraftar grubu birbirini beslemekte. Biri diğerini tetikçilik için beslerken, diğeri de beslendiği yönetim sayesinde para kazanmaktadır.
Ciddi anlamda işin boku çıkmaya başladı. Kendi takımı aleyhine "4, 4" diye bağırmanın, istemediği her kişi ya da kuruma saydırmanın taraftarlıkla ilgisi bile yoktur.
Bu parazitler sadece Galatasaray'dan değil, Türk futbolundan kurtarılmalıdır. Kendi bekalarının devamı için adam öldürmekten bile çekinmeyen, tribünlerde terör estiren, kendilerini Galatasaray'dan üstün gören, ne idüğü belirsiz tiplerden oluşan bu grubun temizlenme vakti gelmiştir.
Eğer Galatasaray kendisine kurtuluş yolu arıyorsa, bu yollardan biri de bu pisliklerin temizlenmesidir. Bu asalaklardan kurtulunmadığı sürece, Galatasaray'ın başarılı olmasının imkânı yoktur.
Şu yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz bayrakların hangisinde Galatasaray ismi var? Bunların Galatasaray sevgisi (!) ortadaki rantla doğru orantılı.
Bu çete dağıtılmalı ya da ortadan kaldırılmalı. Başlarında bulunanların sadece banka hesaplarına bakılsa, her şey kabak gibi ortaya çıkar.