Yarın saat 12.00'de gazeteciler Taksim Meydanı'nda haksız gözaltılar ve tutuklamalar için yürüyüş yapacak.
Sessiz kalmak istemeyen, adaletsizliklere, haksızlıklara karşı çıkmak isteyen herkesi oraya bekliyoruz....
3 Mart 2011
İslam aleminin Papa'sı, Türkiye'nin sahibi 'Gülen imam'
Fethullah Gülen; kim ona dokunmaya kalkarsa içeriye atıyorlar. Türkiye'nin nasıl bir ülke olduğunun göstergesi. Basit, sıradan bir imam Allah muamelesi görüyor.
Emniyette yapılandı, devlette yapılandı, TSK'da yapılanması sürüyor. Bütün bir ülke ABD'de yaşayan bu imamın emrinde.
Hakkında ortaya iddia getiren, yazı yazan, kitap hazırlayan bütün gazeteciler teker teker içeriye alınıyor.
Bataklıktaki sineklere ellerde yelpazelerle vurmaya çabalarken, bir imam ülkenin kaderini çiziyor, her tür operasyonu emrindeki resmi üniformalılarla yürütüyor.
Senelerdir ABD'de. Elini, eteğini öpüp etkilenmeyen yok. Ve yine elini, eteğini öpüp yükselmeyen kimse kalmadı. Emniyetçisi, gazetecisi, sanayicisi, kumaşçısı v.s. v.s.
CIA eski ulusal istihbarat konseyi başkan yardımcısı Graham Fuller, onun yeşil kart alması için tavsiye mektubu yazıyor.
İmamlığı dışında hiçbir dini sıfatı olmamasına karşın Papa ile görüşüyor.
ABD destekli kurulması için şu an Ortadoğu'da temelleri atılan yeni tip İslam'ın 'Papa'sı olacak.
Herkese gösterilen model ülke Türkiye, Fethullah Gülen de o model ülkenin dini lideri.
Bu sürecin biteceğini sanmıyorum. Çok daha yoğunluklu bir biçimde sürdürülecek. Hatta medyadan çok flaş 2 ya da 3 isim tutuklanacak.
Ülkede kontrol altına almadıkları hiçbir şey kalmadı. Sıra medyaya geldi.
Hürriyet, Milliyet, Posta, Vatan, Radikal, CNN Türk, Kanal D ve Star Tv'nin satın alınması için şu an yoğun bir pazarlık süreci yaşanıyor. Pazarlık Kanal D, Posta ve Hürriyet'te kilitlendi.
Bugüne kadar bambaşka işlerle meşgul olan Ülker Grubu, ABD'li bir şirketle birlikte bunların hepsini almak istiyor. Dediğim gibi, pazarlığın kilitlendiği bazı gazete ve TV'ler var.
Bunların hepsi Fethullah Gülen, daha doğrusu, perdenin arkasından ipleri tutanların emriyle gerçekleştiriliyor.
Yeni bir Türkiye çok yakın....
Emniyette yapılandı, devlette yapılandı, TSK'da yapılanması sürüyor. Bütün bir ülke ABD'de yaşayan bu imamın emrinde.
Hakkında ortaya iddia getiren, yazı yazan, kitap hazırlayan bütün gazeteciler teker teker içeriye alınıyor.
Bataklıktaki sineklere ellerde yelpazelerle vurmaya çabalarken, bir imam ülkenin kaderini çiziyor, her tür operasyonu emrindeki resmi üniformalılarla yürütüyor.
Senelerdir ABD'de. Elini, eteğini öpüp etkilenmeyen yok. Ve yine elini, eteğini öpüp yükselmeyen kimse kalmadı. Emniyetçisi, gazetecisi, sanayicisi, kumaşçısı v.s. v.s.
CIA eski ulusal istihbarat konseyi başkan yardımcısı Graham Fuller, onun yeşil kart alması için tavsiye mektubu yazıyor.
İmamlığı dışında hiçbir dini sıfatı olmamasına karşın Papa ile görüşüyor.
ABD destekli kurulması için şu an Ortadoğu'da temelleri atılan yeni tip İslam'ın 'Papa'sı olacak.
Herkese gösterilen model ülke Türkiye, Fethullah Gülen de o model ülkenin dini lideri.
Bu sürecin biteceğini sanmıyorum. Çok daha yoğunluklu bir biçimde sürdürülecek. Hatta medyadan çok flaş 2 ya da 3 isim tutuklanacak.
Ülkede kontrol altına almadıkları hiçbir şey kalmadı. Sıra medyaya geldi.
Hürriyet, Milliyet, Posta, Vatan, Radikal, CNN Türk, Kanal D ve Star Tv'nin satın alınması için şu an yoğun bir pazarlık süreci yaşanıyor. Pazarlık Kanal D, Posta ve Hürriyet'te kilitlendi.
Bugüne kadar bambaşka işlerle meşgul olan Ülker Grubu, ABD'li bir şirketle birlikte bunların hepsini almak istiyor. Dediğim gibi, pazarlığın kilitlendiği bazı gazete ve TV'ler var.
Bunların hepsi Fethullah Gülen, daha doğrusu, perdenin arkasından ipleri tutanların emriyle gerçekleştiriliyor.
Yeni bir Türkiye çok yakın....
Siktirin gidin!!!!!!!
Bir siktirin gidin. Türkiye'de milyon tane şey yasak, işin ucu kendine dokununca sesinizi çıkartın ancak. Hem de yöntem olarak twitter'dan bilmemneyime dokunma diye bir zımbırtıya tık'layarak.
Sahtekârsınız alayınız ve korkaksınız.
Bu ülkede sikindirik futbol muhabbetini, genç kız triplerini, yazamadınız diye mi bütün derdiniz? Lan bu ülkede insanlar haber yazamıyor, hanginiz ses çıkarttınız bugüne kadar? Bu ülkede muhalif basının kapılarında polis bekler, çalışanların evlerine kadar polisler takip eder, istediklerinde baskınlar düzenlerler kimsenin ruhu bile duymaz.
"Bizim siyasetle işimiz olmaz, biz futbol yazıyoruz" diye, kendinize saçma sapan bahaneler üretin, kıçınız ayrı başınız ayrı oynasın, sonra "Blogger'ıma dokunma" diye ağlayıp sızlayın.
Umarım açılmaz bir daha, hatta özgürlük saydığınız şeyler daha da sarsın her tarafınızı. Belki o zaman bu ülkedeki gerçek özgürlük kısıtlamalarının farkına varabilirsiniz.
Korkaksınız çünkü sokaklara çıkamıyorsunuz. Birileri sizin için çıkar nasılsa. Başlatalım bir eylem, her hafta Taksim'de buluşalım.
Kaç tane blogger var? Minimum 50 bin tane vardır.
10 bini bulur muyuz? Bok buluruz.
İşi sadece blogger değil, tüm özgürlüklerin kısıtlanması konusuna taşıyalım.
Var mısınız? Bok varsınız.
Ağlamaya devam edin,
"siyaset yapmamaya" devam edin,
suya sabuna karışmadan, yırtma planları yapın,
birilerinin canı yanarken, uzaktan izlemeyi sürdürün,
size dokunmayan yılana "Çok yaşa" diye tempo tutun.
Kendinizi kandırmaya devam edin ve siktirin gidin, asalak sürüsü. Nasıl, kuyruğunuza basılmadan önce 3 maymunu oynadıysanız, size verilen rolü üstlenmeye devam edin. Bu kadar çok ağlayınca belki insafa gelirler, siz de "direndik, kazandık" edebiyatı yaparsınız.
Evden dışarı çıkmadan, mail göndermeye devam edin. Yegâne tepkiniz bu olsun. En zararsız olanı hem de vicdanen mastürbasyon etkisi yaratıyor değil mi?
Lan hâlâ twitter'dan medet umuyorsunuz ya embesilin önde gidenisiniz. Yarın öbür gün twitter'ın erişimi kapatılınca merak ediyorum ne yapacaksınız?
Sahtekârsınız alayınız ve korkaksınız.
Bu ülkede sikindirik futbol muhabbetini, genç kız triplerini, yazamadınız diye mi bütün derdiniz? Lan bu ülkede insanlar haber yazamıyor, hanginiz ses çıkarttınız bugüne kadar? Bu ülkede muhalif basının kapılarında polis bekler, çalışanların evlerine kadar polisler takip eder, istediklerinde baskınlar düzenlerler kimsenin ruhu bile duymaz.
"Bizim siyasetle işimiz olmaz, biz futbol yazıyoruz" diye, kendinize saçma sapan bahaneler üretin, kıçınız ayrı başınız ayrı oynasın, sonra "Blogger'ıma dokunma" diye ağlayıp sızlayın.
Umarım açılmaz bir daha, hatta özgürlük saydığınız şeyler daha da sarsın her tarafınızı. Belki o zaman bu ülkedeki gerçek özgürlük kısıtlamalarının farkına varabilirsiniz.
Korkaksınız çünkü sokaklara çıkamıyorsunuz. Birileri sizin için çıkar nasılsa. Başlatalım bir eylem, her hafta Taksim'de buluşalım.
Kaç tane blogger var? Minimum 50 bin tane vardır.
10 bini bulur muyuz? Bok buluruz.
İşi sadece blogger değil, tüm özgürlüklerin kısıtlanması konusuna taşıyalım.
Var mısınız? Bok varsınız.
Ağlamaya devam edin,
"siyaset yapmamaya" devam edin,
suya sabuna karışmadan, yırtma planları yapın,
birilerinin canı yanarken, uzaktan izlemeyi sürdürün,
size dokunmayan yılana "Çok yaşa" diye tempo tutun.
Kendinizi kandırmaya devam edin ve siktirin gidin, asalak sürüsü. Nasıl, kuyruğunuza basılmadan önce 3 maymunu oynadıysanız, size verilen rolü üstlenmeye devam edin. Bu kadar çok ağlayınca belki insafa gelirler, siz de "direndik, kazandık" edebiyatı yaparsınız.
Evden dışarı çıkmadan, mail göndermeye devam edin. Yegâne tepkiniz bu olsun. En zararsız olanı hem de vicdanen mastürbasyon etkisi yaratıyor değil mi?
Lan hâlâ twitter'dan medet umuyorsunuz ya embesilin önde gidenisiniz. Yarın öbür gün twitter'ın erişimi kapatılınca merak ediyorum ne yapacaksınız?