4 Nisan 2011
Pollyannacılık oynamaya ne dersiniz?
Seneye Digitürk'e verilecek paralar yerine beleş TRT'den Galatasaray'ı izleme şansımız var.
Galatasaray'ın artan borçlarını indirmek için, yüksek bedelli oyuncular yerine çaptan düşmüş 30 ve üzeri yıldızları transfer etme imkânı.
Kaybolan özgüven eksikliğini; Güngören Belediyespor, Akhisar Belediyespor ve bilimum Bilmem ne sikim Belediyespor gibi takımlar karşısına favori çıkarak tazeleme şansı.
Teknik direktör değiştirme konusunda bir sezonda 4 isimle çalışma şansı. Listeye Ekrem Al, Coşkun Demirbakan, Levent Eriş, Reha Kapsal, Hüsnü Özkara ve Ömer Kadri Özcan gibi isimler eklenebilir. Ayrıca bu isimler gönderilince tazminatları düşük de olur.
Yabancı transferi 2'yle sınırlı olduğundan kadrodakilerin hepsi gönderilip yerlerine maksimum 300 bin Euro'luk futbolcular alınabilir. Hatta gerekirse tezlere konu da olabilir.
Senelik 1 milyon dolar kira istenen TT Arena yerine, Şenlikköy Stadı gibi Florya'ya yakın bir stat da maçlar yapılabilir. Futbolcular stada yürüyerek gidip geleceğinden, otobüs ücreti, benzin gibi masraflardan kısılmış olur.
Bank Asya'da oynamak istemeyen futbolcuların satışından gelecek paralarla şampiyon takımın temelleri atılabilir.
Kulübe gelir getirmek için Florya'daki tesislerin bir bölümü İstanbul Büyükşehir Belediye ya da başka İstanbul takımlarına kiralanabilir.
Daha çok avantaj var. Saymakla bitmiyor. "Süper Lig, Süper Lig" dediler, daha bir numarasını göremedik. Hiç de öyle 'Süper' filan değil.
Seneye şu takımda kalıp da, 500 bin Euro'nun bir lira üstünde para alacak hangi oyuncu varsa şimdiden dokuz sülalesine saydırmaya hazırım.
Halı sahada 6'ya 6 maç yapsak sadece top sahibi olduğu için oynayacak adamlar var. Hatta gider basarım parayı, Barış'ı, Mustafa Sarp'ı, Serkan'ı, Aykut'u oynatmam.
Oturup kalkıp dua etsinler, Buca-Konya-Kasımpaşa'nın erkenden havlu atmalarına. Yoksa ciddi anlamda bu takım küme düşme adayıdır. Oynadığı futbolla, saha içindeki duruşlarıyla, olmayan yetenekleriyle, kazanmak için gram efor sarf etmemeleriyle.
Ama unuttum, Adnan Başkan açıklama yapacak. Ne yumurtlayacak merak ediyorum. "Mali olarak tabloyu düzelttik fakat futbolda istenilen başarıyı elde edemedik mi?" diyecek.
Kim istiyorsa gidebilir bu takımdan. Ağlayacak, sızlayacak adamlarla top oynuyoruz. Yeteneğini siktiğimin Barış'ı çıkar açıklama yapar "Artık gitme zamanı geldi" diye. Ulan! Seni bugüne kadar yollamayanların geçmişini sikeyim.
Arda çıkar millete kol sokar. Şimdi o havaya kaldırdığın kolunu, takımı bu hale getirenlerin hepsiyle birlikte, sahadaki arkadaşlarına, tribündeki yavşaklara, televizyonlara çıkıp soytarılık yapan orospu çocuklarına, takımın eski genel menajerinden, başkanına kadar kim var kim yok, hepsine sokabilirsin.
Şerefsiz pezevenkler, milli takımda üç kaplan gücünde oynarlar, üstlerine sarı-kırmızı forma geçirdiklerinde süt dökmüş kediye dönerler.
Hanginiz Galatasaray'dan büyüksünüz lan! Hepinizin ebesinin amına kadar yolu var. Sizde gram şeref, onur, haysiyet varsa, seneye bir kuruş para almadan oynarsınız.
İşin kötüsü, şu gidişata 'dur' diyecek, yönetim yok. Takımın ağzını ortasına sıçan Adnan Polat, "Ne yapar ederim de başkanlık koltuğunda otururum" diye bin takla atıyor.
Amına koyduğumun koltuğuna çok oturmak istiyorsan, 23 Nisan'da git Aziz'in kucağında otur. Bir dizine Adnan Sezgin otursun, diğer dizine de sen otur. Aziz Başkan gıdınızdan makas alır, siz de ekikiki-kikiki diye gülersiniz.
Gidin lan amına koyayım, gidin, siktirip gidin.
Bunları yakmak için odun-kömür dayanmaz
Ali Hoca'nın (hocalık, profesör unvanından ötürü değil) özellikle saçlarının esiriyim. Muhtemelen saçlarının sadece ıslanması için yaklaşık 45 dakika duşta kalıyordur.
Bak diyorum ki, "sadece ıslanması için", yıkamak için ne kadar süre kalacak, gerisini siz düşünün.
Sınavın ilk bombası Eyüp Silahtarağa İlköğretim Okulu'ndaki adayların tamamının kızlardan oluşmasıydı. Ali Hocamız, bir ilki başararak tamamı kızlardan oluşan YGS adaylarını bir okula doluşturdu.
Ortaya çıktıktan sonra Ali Hoca'ya sordular, "Hocam bu nasıl iştir?" diye. Ali Hocamız da, "Tesadüftür, bir daha olmaz" diye yanıtladı.
Neyse sınav yapıldı. Sınavdan çıkan gençlerin neredeyse tamamına yakını, kendilerine verilen silgilerden şikâyet etti. Gençlerin tamamı, isminin silgi ama işlevinin silmemek üzerine kurulu bu silgilerden illallah ettiler. Bir bakınmak lazım, o ihale kimlere verilmiş, kim o boktan silgileri, kaça kakalamış diye.
Neyse sınav bitti, daha üstünde dumanı tüterken, Artvinli bir dersane sahibi, bombayı patlattı: YGS'deki soruların şifresi kırıldı.
İki gün itiş-kakış geçti. Dün Ali Hocamız basın karşısına geçti. "Ik-mık, evele-üvele" dedi, soruların can alıcı kısımlarına yanıtlayamadı.
Ali Hocamıza kızmamak lazım, adamın lakabı "Gümüşsuyu Müftüsü", kendisi emir kulu.
Şimdi sırayla sınavdan önce neler olmuş bir bakalım. Pis kokular aslında sınavdan çok daha önceleri geliyordu.
Önce ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan, cemaat tipi dezenformasyonla itibarı kaybettirildi, istifaya zorlandı ve istenen kişinin göreve getirilmesi için düğmeye basıldı.
'Gümüşsuyu Müftüsü' Ali Hocamız göreve getirildi.
Sınav için düğmeye basıldı.
Sınavdan birkaç ay önce, eskiden bütün basına dağıtılan soruların sadece TRT'de yayınlanacağı açıklandı. Ki, TRT'nin nasıl bir kurum olduğunu hiç söylemiyorum bile.
Bazı sınav salonlarında harem-selamlık uygulama olduğu ortaya çıktı.
Sınavda soruların şifreli olduğu belirlendi.
Tabii bu kadar şeyden önce sınav sistemi değişti, her şey birbirinin içine girdi. Şu sınav sistemini girenler dahil kaç kişi iyi biliyor merak ediyorum.
Bu tıpkı Ergenekon davası gibi. Balyoz-Suga-Oraj-Sakal gibi bir dolu eylem planı var. Hepsi iç içe girdi. Kimse hangi planın ne olduğunu bilmiyor ama bunların toplamı Ergenekon oluyor. Her şeyi karmaşıklaştırıp, kimsenin anlamayacağı bir hale getirip, sonra istediğin şekle dönüştür. Nasılsa kimse anlamıyor, kimse bilmiyor.
Ya aslında bu kadar yazdım, Sağlık Bakanı'nın bir açıklaması bu zihniyeti çok iyi açıklıyor. Sağlık Bakanı diyorum lan, ismi üstünde Sağlık.
"Bundan sonra obez yerine şişko diyelim, o zaman caydırıcı olabilir"
Sağlık Bakanı'nın obeziteye önlem olarak düşündüğü şey bu.
Bu açıklamadan sonra bazı kişileri anmak için "Embesil, mal, sik kafası, götveren" diyeceğim, belki o zaman caydırıcı olabilir.
Öyle göte böyle yarrak efendim....
O değil de, bunlar 'Müslümanım' diye yırtınıyorlar ya, yemin ediyorum odun-kömür yetişmeyecek öte tarafta bunlara. Valilere, kaymakamlara söylesinler de, biraz stok yapsınlar, yoksa bunları birbiriyle tutuşturmak zorunda kalacaklar.