6 Nisan 2011
Melih Türkçe öğrensin
Türkiye'nin başkentinin belediye başkanının twitter'ından, bazı kelimelerin nasıl yazıldığını merak ettim baktım.
Ülkenin başkentinin ismini küçük harfle yazıp, tırnakla ayırmak, -de ve -mi eklerini birleşik yazmak gibi yetenekleri var.
Melih, ankara değil Ankara olacak. Milletle bir dönem sidik yarıştırmış, her türden eleştiriye "Mahkemede hesaplaşırız" tehdinini savurmuş ya da CHP'li yaftası yapıştırmış.
İnsanların Melih'le sidik yarışına girmesi bir tarafta, Melih'in Türkçe bilmemesi ayrıca ilginç bir durum. Böyle yazan -yani yazamayan- bir adamla konuşacak tek kelimem olmaz.
Adama "Lan oğlum sen önce Ankara'nın nasıl yazılacağını öğren de, sonra sidik yarışına gir" derler.
Sorsan, "Niye böyle yazıyorsun evladım?" diye, her boka yanıtı olduğu için elbet bir yanıt verir.
Ülkede kimse dilini bilmiyor. 4-5 yıldan beri fotoğraf diyene rastlamadım, herkes resim diyor. Açıklama olarak da, "Dijital çekiliyor da ondan" diye eveleyip geveliyorlar.
İnsanlar, "Geleceğim, yapacağım, öğreneceğim" yazmaktan aciz. Pek çok kelimenin yazılışı ufaktan değişime uğradı.
TDK da, bazı kelimeleri -örn; "ahçı, aşçı"- iki halde de kabul ediyor. Çünkü doğrusunu söyleyen kalmadı.
Melih'ten girdik, çıkamadık. Dünyada daha gereksiz bir siyasetçi var mıdır bilmiyorum. Ota boka dava açıyor. Bir yerden denk gelip bu yazıyı da okursa, bana da dava açsın isterse.
Böyle bir yöntemleri var: "Dava açarım haaa!" Her şeye dava açıyorlar. Yerli-yersiz, gerekli-gereksiz. Maksat korku salmak, insanların her şeyi söylemesini engellemek.
İpimle kuşağım, sikimle taşağım. Korkunun ecele faydası yok, hele ki kendi dilini bilmeyen bir tipten hiç korkulmaz.
Otursun önce Ankara'nın nasıl yazılacağını öğrensin, sonra mahkeme yollarına düşsün.
Lan oğlum başkanısın oranın. 'ankara' diye yazılır mı? İnsan her şeyde hata yapar, Ankara'da hata yapmaz.