12 Nisan 2011
Türban benim sorunum değil
Türban, türban, türban, türban...
Ben miyim, hatunu eş diye koynuma alıp, toplumdan soyutlayan?
Ben miyim, siyasette kadınları ev ev dolaştırıp, bütün enerjilerini kullanıp, listeler açıklandığında listelerde yer vermeyen?
Ben miyim, türbanlı kadınların topluma entegre olmasını engelleyen?
Ben miyim, türbanlı kadınlarla evlenen, sonra onunla yetinmeyip yanına 2. ya da 3.yü alan?
Ben miyim, altımda Mercedes'le, jiple dolaşıp, karıyı eve kapatıp, Başakşehir'de diğer hatuna ikinci ev açıp, gönül eğlendiren?
Ben miyim, türbanlı genç kızların sendikasız, sigortasız çalışmasına göz yuman?
Ben miyim, namus diye diye ortalarda dolanıp, milletin çocuk yaşta kızlarını taciz eden, tecavüze yeltenen?
Bırakın artık şu orta oyununu. Sorunu ısıtıp ısıtıp milletin önüne koymaktan vazgeçin.
Bu bir sorunsa, eşi, kızı türbanlı olan Başbakan çözecek. İktidarda olup, muhalefetmiş gibi davranmayacak. Ben mi çözeceğim bu sorunu?
7 koca yıl geçti, 7. Bu sorun 7 yılda çözülmeyecek de, ne zaman çözülecek?
Ama tabii mis gibi oy deposu. Oyun hamuru gibi. Ne zaman sıkışsan, al eline oyna. Evir-çevir, kıvır kıvır oyna.
Türban benim için sorun değil; türban, türbana sorun diyenlerin sorunu.
Bir daha da asla konuşmam şu boktan bez parçasını. Ne önemliymiş.
Sokaklarda aç yatan insanlara, türbanlı-türbansız diye bakmıyorum.
Emekçi kadınları türbanlı-türbansız diye ayırmıyorum.
Eve hapsedilen, toplumla bağları kopartılan kadınları türbanlı-türbansız diye nitelendirmiyorum.
Sorun, sermaye-emek çelişkisidir.
Sorun, kapitalizmin, fakir halkı açlığa-yoksulluğa-ölüme mahkûm edilmesidir.
Sorun, bu boktan düzenin yıkılmasıdır.
Sorun, hiçbir zaman türban olmadı.
Sorun şu fotoğrafta gördüğünüz genç kızların, sendikasız, sigortasız çalıştırılıp, varoşlara hapsedilmesi ve onlara birey olarak değil de oy potansiyeli olarak bakılmasıdır.
Sorun, ezilen halkı türbanlı-türbansız diye ayıranlardadır, türbanlı ya da türbansız kadınlarda değil.
Dediğim gibi türban benim özelimde, bu sayfada bir daha yer almayacaktır.