Bizim ÖSYM Başkanı Ali Demir'in kopyaya çok uzak olmadığı ortaya çıktı. Eleman Alman Peter Latzke'nin yazdığı makaleleri 1990 yılında Teknik ve Tekstil adlı dergide dokuz bölüm süren bir yazı dizisinde kendi yazmış gibi göstermiş.
Leeds Üniversitesi'nden Mike Denton isimli bir profesör, bu yazıların, Tatminatör Ali'ye ait olmadığını fark etmiş.
Loughborough Üniversitesi yönetimine başvurarak, konu Tekstil Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gordon Wray'a iletilmiş,
Neredeyse tamamına yakını tercüme olan yazı dizisini, akademik ahlak açısından kabul edilmez bulan Dr. Wray soruşturma başlatıyor ve Cin Ali'ye Teknik ve Tekstil dergisinde bir özür yazısı yayımlatıyor.
Kopyaya uzak olmadığını anlamış bulunuyoruz. Bunların alayının hırsız olması yeni bir durum değil.
Cin Ali, bütün Türkiye'yi tatmin ettikten sonra, bize düşen, kendisini akademik onuruyla (!) başbaşa bırakmaktır.
Ali'den daha etkili performanslar bekliyoruz. Yakın zamanda ÖSYM'ye şöyle en afillisinden Enigma aleti getirip, fonda da, Mea Culpa dinletsin, şifrecilere.
Ulan ironiye bak sen. Mea Culpa, günahları imgeliyor. Kendisini günahları ile başbaşa bırakıyoruz. Kopyadır, kopyacılıktır, hak yemek, artık aklınıza ne gelirse.
Cin Alim, öte taraf sıcak olacak, sen üstüne rahat bir şeyler al, hadi canım.
19 Nisan 2011
Sporda Şiddet Yasası'nın ilk zanlısı
Senelerce yediler bizi "Erkek vandaldır, kadın narindir" diye.
Al sana işte.
Ablanın ismi Nurşen Balcı. Yeni çıkan Sporda Şiddet Yasası'nın ilk zanlısı oldu ve tarihe geçti.
Suçu mu? Fotoğrafta görüldüğü üzere meşale yakmak.
Sonuç mu? Serbest bırakıldı ama ilk zanlı olarak tarihe geçti.
Meşale yakmak neden suçsa....
18 Nisan YSK Darbesi -Alçak Seçim Kurulu-
Hatip Dicle, Leyla Zana, Gültan Kışanak, Sabahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, Harun Özcan, Abdullah Kızılsoy, Salih Yıldız, İsa Gürbüz, Çiçek Otlu, Mesir Sincar ve Şerafettin Efe.
Yüksek Seçim Kurulu bu isimlerin eski mahkûmiyetleri nedeniyle sabıka kayıtları bulunduğunu tespit ederek, adaylıklarını veto etti.
Hiç kıvırmadan, lafı eveleyip, gevelemeden söylemek lazım: Bu çok açık ve net biçimde darbedir.
Bu karar kalleş bir darbe olmasının yanı sıra, Kürtlerin ve sosyalistlerin sandık vicdanlarına vurulmuş bir prangadır da aynı zamanda.
Eğer bu topraklarda barış isteniyorsa, parti gözetmeden söylüyorum bu kanunsuzluğa karşı çıkmayan tüm partiler, darbenin destekçisi olacaktır.
İş artık öylesine komik bir hal almış ki, hiçbir adli kaydı bulunmayan Abdullah Kızılay, Diyarbakır'dan aday olduğu için yasaklı listesine alınıyor.
YSK'nın çifte standardı Başbakan Erdoğan ve yasaklı isimlerden belli oluyor. Ülkenin başbakanı mahkûm olmadı mı? Hapiste yatmadı mı? Peki o halde neden Hatip Dicle'ye Leyla Zana'ya konan yasak, kendisine konmuyor?
Çünkü onlar Kürt.
Sedat Bucak, Mehmet Ağar ya da Ökkeş Kengirler gibilerinin TBMM'ye girmesinde hiçbir sakınca görmeyen Yüksek Seçim Kurulu; Ertuğrul Kürkçü, Leyla Zana, Sabahat Tuncel'e 'dur' diyor.
Bu Meclis'e Sedat Bucak, Ökkeş Kengirler yakışır zaten. Fazlasını beklememek gerekir.
Umuyorum bu darbeye birileri karşı gelir. Yoksa bu YSK denen kurumun yaratacağı tahribat, cüssesinden büyük olacaktır.
Bakalım demokrasi havarisi Ak Parti ve CHP nasıl bir tepki verecek, olan bitene.
Fotoğraftakiler mi ne? Onlar BDP Cizre binasına atılan gaz bombaları.
Demokrasimiz hakikaten çok 'bomba'.
Unutulmuş Not: ÖDP'nin seçimlere alınmaması başlı başına rezalettir. Herkes ileri demokrasi ile ne kadar övünse azdır.