2 Haziran 2011
İnsanlığınızı sikeyim
Yandaş medyası, candaş medyasıyla birlikte alayınızın vicdanını sikeyim.
Paçalarından akıyor iktidar yalakalığı. Hepsi bokun başına üşüşmüş sinekler gibi, etrafından fır dönüyor başbakanlarının. Diyarbakır'da ne demiş, ne söylemiş, ne vaatte bulunmuş, kime laf geçirmiş, kimi övmüş v.s. v.s.
Eleştiremiyorlar, laf söyleyemiyorlar, karşılarına almaya korkuyorlar. Hepsi gücün köpeği. Köşelerinde edebiyat parçalarlar, incitmeden laf söylemeye çabalarlar.
Bu ülkenin medyası bir tek ağızdan, şu adamın söylediği laflara karşı dik duruş gösteremeyecek mi?
Bir insanın ölümünün hiç önemi yok nasılsa. Çok var bizde onlardan. Zaten ölen adam da sosyalistmiş, Dev-Genç bayrağıyla gömülmüş, biber gazından etkilenmiş, cinnet geçirmiş.
Orospu çocukları, Metin Göktepe öldüğünde de, işkence değildi zaten. Hepsi çıkıp, polis açıklamalarını verdiler; "banktan düştü, duvardan düştü".
Hayata Dönüş Operasyonu'nda insanlar yakılırken, üstlerine benzin dökülürken, hepsi çıkıp "Bunlar kendilerini yaktı" dediler. Aradan yıllar geçti, birden hidayete erdiler, geçmişi eleştirmeye başladılar.
Onursuz, korkak, aşağılık götverenler. İnsanlık, vicdan; zamana, mekâna, lidere göre mi değişiyor.
Mavi Marmara için aylarca ağıtlar yakan orospu çocuklarından bir tanesi çıkıp da, bir insanın böylesi ölümüne karşı sesini çıkartamıyor.
Asıl sinirlendiğim şey, insanların suratına baka baka, "Darbelerle hesaplaşıyoruz" diye konuşan orospu çocukları. Ulan orospu analılar, ülkede zaten fiili olarak darbe yaşanıyor, en sivilinden...
Ulan!!! Hepinizin imanını sikeyim sizin. İnsanlığınızı sikeyim. Olmayan vicdanınızı sikeyim.
Sevdan genç ölünecek kadar güzel
Bir Akşam Üstüdür
Bir akşam üstüdür sarabî
Bahçeler ve dağlar üzre hükümran;
Tam dünyayı dolaşmak saatindesin.
Ay ışığı su içer birazdan.
Kızarmış kalçalarını çanlar
Alabildiğine vurur.
Sen çocuk tulumunda
Matbaa mürekkebi
Rüsva olmuş ellerinin emeği,
Manşetlerde kilometre kilometre yalan
Sallanır durur.
Bir akşam üstüdür katil, muhteşem
Alıp götürmüşler dost dediğini
Almış rüzgârlar içini,
Ümide benzer, sevdaya benzer...
Soğuk bir namludur kör ve pusuda
Ense kökünde zulüm,
Ve sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur
Burnun dibine hürriyet.
Seviyorum mümkün değil;
Aranızda kurşun, yasak bölge var
Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel
Kanunu yapanlar ihtiyar.
Ahmet Arif
"Sevdan genç ölünecek kadar güzel", nasıl güzel bir cümledir...
20 yıl olmuş, göçüp gideli. İyi ki yaşamışsın be Usta...
Alın size ntvspor haberciliği
Kindar polis, dindar polis
Ankara'da, Hopa'daki olayları protesto eden gruptan olan Dilşat Aktaş, görüldüğü gibi panzerin üstüne çıkıyor.
Olaylar bitiyor, kalabalık dağılıyor ve sivil polisler Dilşat'ı takip etmeye başlıyor. 'Uygun' bir yerde kıstırıp, dakikalarda dövüyorlar Dilşat'ı. Olayı gören vatandaşlar "yeter" diye feryat etmese, yeni bir Metin Göktepe vakasının yaşanması içten bile değil.
20 polis, büyük bir hınçla vuruyor Dilşat'a, öldüresiye, acımasızca. Üstelik olaylar bittikten sonra.
Devlet dediğin olgu kindar olmaz, hele vatandaşına hiç kin tutmaz. Ama bugünkü tabloda devletin memuru kin tutuyor. Memuru tutuyor, Başbakanı tutmuyor mu? Kendisini protesto ettiği için öldürülen Metin Lokumcu için çıkıp "Bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durmaya da gerek duymuyorum. Kalp krizi sonucu ölmüş" diyebiliyor.
Her fırsatta "Yaradılanı yaradandan ötürü severiz" diye nutuklar atıp, söylevler çeken Erdoğan, bir vatandaşı için böylesi küstahça bir cümleyi, kan donduran bir sakinlik ifadesiyle büyük bir toplantıda söylemekten çekinmiyor.
Bu kibir, bu küstahlık gün geçtikçe daha da büyüyor, iktidar ve çevresindekilerde. Hemen savunmaya geçiliyor, "Ama kalp krizinden ölmüş" diye. Yani gaz sıkmak gayet doğal ve rutin bir davranış, artık içimize sindirdik ve kabullendik.
Devletin başındaki zat, vatandaşının öldürüldüğünü hiçe saydığı yetmiyor gibi, cesedini çiğneyip, üstüne tükürüyor adeta. Nefretle, kinle, kaba bir küstahlık içinde.
Sokakta bir genç kızı takip edip, yerlerde sürükleyen ve 20 kişi döven polisler dindar, ülkeyi yöneten ekipler dindar, ülkenin başbakanlık koltuğunda oturan kişi dindar ama bu kadar dindar biraraya gelince kindar olmaya başlıyor.
İleri demokrasinin altını böyle çiziyorlar. Nasıl bir şey olduğunu dosta düşmana gösteriyorlar. Hopa'da emekli öğretmeni öldürüp, onun anmasına giden genç kızı da takip ederek sokak ortasında işkence yapıyorlar.
İşkence artık sokaklarda hiç çekinmeden yapılıyor. İleri demokrasinin vardığı en ileri nokta olsa gerek.
Dindar devlet kindarlaştıkça, sokak da kindarlaşmaya başlıyor. Bunu görmek zor olmamalı.
Akp kinder sürpriz yumurta gibi iktidara yerleşti. Yumurtanın içinden oyuncak yerine, her yanımızı kesmeye başlayan bıçağa dönüştü. O bıçak ters dönecektir, kendine zarar vermeye başlayacaktır ya da biz hiçbir şeye aldırmadan bıçağı elimizle kavrayıp, ters çevirip sahibine sokacağız.
İşkencenin de hesabı verilecek, Metin Lokumcu'nun da, Dilşat'ın da. Hepsinin hesabı verilecek...
ntvspor'unki kötü niyet değil, zeka seviyesinden kaynaklı
Bugün saat 15.00 sularında bir arkadaş bana şu yukarıda gördüğünüz haberi söyledi. Sanıyorum twitter'da dolanan bir geyikmiş. Baktıktan sonra "Bundan haber olmaz" dedim ve hiç ilgilenmedim. Zaten Erdoğan'ın Diyarbakır mitingi nedeniyle de ilgilenebilecek durumda değildim.
Bir ara TFF'nin sitesine baktım. Hakikaten durum bu minvaldeydi. Muhtemelen ntvspor'daki kuş beyinliler twitter'da dolanan bu muhabbet üzerine harekete geçti ve böyle bir haber yapmaya gerk gördü. Gerisini herkes biliyor zaten.
Bu konuda 4-5 kez yazdım. Gazeteciliğin çok bileni değilim, kompedanı da değilim. Mesleğe minimum 20-30 yılını vermiş insanlarla çalıştığım için, böyle bir ukalalık yapma lüksünü kendimde görmüyorum. İşimi yapmaya çalışıyorum sadece.
Tabii bazı durumlar karşısında da, insan celallenmiyor değil. Şu sosyal medya hadisesi artık ciddi anlamda gazeteciler için bilgi kaynağı olmaya başladı. Her ne kadar benimsemesem de, bunu yadırgayacak değilim. Ama kişisel olarak sorarsanız, durum ne olursa olsun, twitter'da dönen bir şeyi de haber yapmam, zorda kalmadıktan sonra.
Şimdi sporda çalıştığımı varsayıyorum, bu twitter geyiğinin önüme geldiğini de o varsayımlar dahiline sokuyorum. Ben ne yaparım?
Yapılacak şey şudur. Madem bundan bir haber çıkar diye düşünüyorum. O zaman TFF'nin internet sitesindeki bir bilgiyi salt haber olarak kabul etmem.
Niye? Çünkü aptal değilim.
Çalıştığın masanın sağında ya da solunda bir telefon vardır. Alırsın eline telefonu, kaldırırsın ahizeyi ve önce TFF'yi ararsın. Dersin ki, "Biz internet sitenizde böyle bir bilgi gördük. Bu güncelleme yeni mi yapıldı?"
Hadi diyelim ki, TFF'den bir sonuç alamadın. Bütün gün sadece arkadaşlarınla, eşle dostla geyik yaptığın o telefonu yine alırsın ve ahizeyi kaldırıp Galatasaray Kulübü'nü ararsın. "Beyefendi iyi günler, biz Baros'un sözleşmesinin feshedildiğine yönelik bir bilgi gördük TFF sitesinde. Acaba bu doğru mu?"
Karşındaki adamdan yanıtı alırsın ve haberini ona göre yaparsın. Ama bu aptallar yapmamış.
Neden? Çünkü bunlar gazeteci filan değil. Öyle gayri ihtiyari bir biçimde internetspor, sikimkervanı gibi bir sitede işe girmişler. İnternet başındaki adam bilmez, bir haberin nasıl yapıldığını. Ajanstan geçtiği hali nasıldır, nicedir, düzeltme yapılmış mı, elden geçmiş mi v.s. v.s. Bunların hiçbirisiin bilmez. O yüzden de bu duble gerizekâlı kişilikler, alırlar önlerindeki ajanslardan ve ilk geçtiği bölümünü spot, diğer bölümleri de alta haber olarak koyarlar ve kendilerini gazeteci sanırlar. Herife sorduğunda "Sen ne iş yapıyorsun?" diye, pişkin pişkin ve biraz da ukala bir tavırla "Gazeteci" der.
Hah işte, yarrak gazetecisin sen. Sen oturduğun yerden bütün gün NTV DSF'leriyle, önünde anlaşmalı olduğu ajanstan haberleri birebir koyarsın. En ufak bir değişiklik bile yapmadan. Onun adına gazeteci denilmiyor.
Şu anlayıştaki 'gazeteci' arkadaşların, birini getir gazeteye koy, garantisini veririm. Eline 3 ay haber vermezler.
Bu internet gazeteciliği denen hadisenin o yüzden boku çıkmıştır. Bilgisayar kullanabilen herkes bu işi yapar. Yaptığın en büyük atraksiyon başlık atmaktır. Ve inanın bana o başlıkların yüzde 70'i de ajanstan gelen haliyle aynıdır.
İsterseniz şunu yarın deneyelim. Bana sağdan-solda 30 tane haberi mail olarak atın. Ben size tek tek ajanslardan geçmiş halini vereyim. Ne kadar değişiklik olduğunu görün.
İnsanlar ntvspor'a tepkili, özellikle de Galatasaraylılar. Emin olun şu olayda bir kötü niyet yok. Bu tamamen oradaki embesillerin, beyin kapasiteleriyle ilintili bir durum. O yüzden hemen sinirlenmeyin.
Türkiye'de her ortamda olduğu gibi gazetecilik de erozyona uğramaktadır. Hele hele internet gazeteciliği denen kol, tamamen aptal bir düzen içinde ilerlemektedir. Daha halen yasası bile yoktur, devlet yasal olarak gazeteci kabul etmez, 212'li olamazlar v.s. v.s.
3 kuruş daha düşük para vereceğim diye, çoluk çocuğu geçirirsen masa başına bu işler daha bolca olur.
Murat Yığcı gibi bir adam ntvmsnbc'de sporun başındaydı. İnanın bana şu an bulunan kişiyle yan yana bile getiremezsiniz. Ama oraya Yığcı'yı geçirmeye kalkarsan öyle 2 bin lirayla oturtamazsın, adam gibi para vermen lazım. O yüzden 2-3 bin liraya ancak bu kadar iş çıkıyor. Ne kadar ekmek o kadar köfte hesabı.
Seçici olacaksınız, okumayacaksınız. Verilebilecek en büyük ceza budur. Hem bin tane laf söyleyip, hem her gün okumaya devam ederseniz, size de müstehaktır bunlar.
Kıssadan hisse Baros'un attığı gol kadar, siksinler bunları. Cidden böyle durumlarda faşistleşiveriyorum çok zaman. "Madem öyle haber yaptın, Baros'un attığı bütün gollerin hangi takımlara, hangi sezonlarda, kaçıncı dakikalarda gol attığını iki saatte ezberlemezseniz, kendinize iş arayın" diyeceksin.
Twitter'dan haber yapmak nedir arkadaş ayrıca. Önünde zilyon bilgi kaynağı var. Sırrı Süreyya'nın bugün söylediği gibi; "Bir adamın IQ'su, ayakkabı numarasından büyük olmalı." En fazla 44 numara ayakkabı giyiyor olsalar, siz hesaplayın artık zekâ seviyelerini.
Durmak yok aptallığı devam gençler...