5 Haziran 2011
Kalabalıkların anlamı
Akp İzmir mitingi.
CHP İstanbul mitingi.
BDP Diyarbakır mitingi -Blok da diyebiliriz-.
Kalabalık meselesi, insanları vahşileştiriyor. Biri "Ben 1 milyondum" diye, diğeri "İzmir'de sizden fazlaydık" öteki "Devlet destekli mitingten daha fazla kişi topladık" diye böbürleniyor.
Adı bile bilinmeyen, yapayalnız insanlar. Ülkenin çoğunluğunu oluşturmaya başladılar.
Birkaç yıl önce şu çift kollu çöp toplama zımbırtılarını kullananların hemen hepsi erkekti. Sadece bugün 3 kadın gördüm. Biri çocuğuyla topluyordu.
İşe gittiğim yolun üstünde tek odalı gecekondu bile denemeyecek barakalar var. Birkaç kez içlerini geçerken şöyle bir gördüm. En az 6-7 kişi ve tek oda.
Akşam karanlığında kadınların çürük çarık elmaları poşete doldurması, çıplak ayaklı çocukların annelerinin ya da belki ablalarının yanında yerde herkesin basıp geçtiği domatesleri bir fileye doldurması.
Trafik ışıklarında ellerinde boktan bir bez veya birkaç mendille birkaç kuruş için koşturan çocukları görüyorum.
Ne yapıyorlar, nasıl geçiniyorlar, ne yiyorlar, ne içiyorlar v.s. v.s. Sadece, bir 1 dakika düşünmeye çabalayın, insan çıldıracak gibi oluyor, nefes alamıyor.
Şu kalabalıklar, bu insanları düşündüğünde, bu insanların yaşamasını sağladığında anlam bulacaktır. Yoksa şu an hiçbir anlamı yok.
Çok boktan şey şu siyaset. Umarım şu kalabalıklar, vicdanlarının esiri* olmayı başarabilirler bir gün.
Farkındayım, pazar günü itibariyle iç bunaltıcı bir yazı ama bu ülkenin gerçeklerini görmezden gelmek mümkün değil.
*İradene hakim ol, fakat vicdanına esir ol/Aristo