19 Temmuz 2011
Dost arayan var mı?
Akşamüstü eve gelirken, çocukların elinden aldım şu veledi. En fazla 20 günlüktür, daha büyük olmasına imkân yok.
Ne yazık ki, benim kızım dünyanın en asosyal canlısı olduğu için yanına bile yaklaşmadı. Hatta şu an ortalarda görünmüyor bile. Yanına geldi, kokladı ve toz.
Şu an uyumaktan başka bir şey yapmıyor, Yarın bir veterinere göstereceğim, hastalığı var mıdır, yok mudur, durumu nedir diye.
Şu an biraz kirliyiz, bu kir pas ondan ama piremiz yok. Bir sudan geçirdim, yıkadım ama iki çitilemek gerekir. Yarına kendisini mis yaparım.
Kendisine dost, arkadaş, yaren arayan varsa bana ulaşsın. Bu güzelliği bir yuva sahibi yapalım.
İlgilenen olursa kurupiyaz@gmail.coma yazıversin.
Recep Abimiz, TFF Başkanı olsun
3. Lige düşen Gebzespor taraftarı, kulübe zorla girerek tüm belge ve dosyalara el koymuş.
İnternette örgütlenerek biraraya gelen taraftar grubu, adına konuşan, Recep Avcı,
"Kulüp yönetimine iyi bir ekip gelene kadar, kulübü biz yöneteceğiz" demiş.
Recep Avcı, "Bir aydır kulübe gelen giden yok. Futbolculara yemek verilmiyordu. Gebze esnafı futbolculara sahip çıkarak kendi imkanlarıyla çocuklarımıza destek olmaya çalışıyor.
Gebzespor Kulübü’ne taraftar grubu olarak el koyuyoruz. Amacımız kulübe zarar vermek değil, birleştirici olmaktır" diye de eklemiş.
Başkan ve yönetim odasına giren grup, resmi dosya ve evrak ile kulübün ve stadın anahtarlarını aldı.
Mehmet Ali Aydınlar yönetimi yerine kendilerini Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığına öneriyorum. Galatasaray'ın açıklama yapmasının hemen ardından kendince had bildiren Türkiye Futbol Federasyonu'nun bugünkü sessizliğine anlam vermek güç tabii.
O yüzden Recep abimize, Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığı yolunda sonuna kadar destekliyorum. Adam en azından taşın altına elini koyuyor. Şimdiki pısırıklar gibi günü kurtarma peşinde değil.
Bir karış toprak için canını verirmiş!
Şu görüntü, dünyanın en harikulade kumsallarından biri olan Ölüdeniz'den.
Tekneler sintine atıklarını boşaltmaya başlamış ve ciddi bir kirlilik başlamış.
Tarihine, doğasına, geçmişine, geleceğine düşman bir ülkeyiz. Lafa gelince kimse mangalda kül bırakmaz, herkes çok sever bu ülkeyi, herkes canını verir güya.
Gel gör ki, git Ürgüp'e bütün mozaikler sökülmüştür, git Bodrum'a Marmaris'e yeşil yerine binalarla çevrilmiştir, Karadeniz yakın bir zamanda HES'lere boğulacak.
Yarınını düşünmeyen, insanlıktan nasibini almamış, 'Benden sonrası tufan' diye düşünen asalak bir toplumuz.
Cennet vatan, cennet vatan diye diye cenneti cehenneme çevirmeyi başardık. Üç-beş tane yavşak teknesiyle gelip keyif çatacak diye, dünyanın en güzel kumsallarının içine sıçmak, tam bize göre bir davranış.
Tatil beldelerinin neredeyse tamamı betonla çevrili. Git İtalya'ya, git Hırvatistan'a, heriflerin sokaklarında 1500'lü yıllardan kalma paket taşları bile öylece duruyor. Otelleri yaparken, doğanın dokusunu bozmamak için denizin dibine ya da ormaın ortasına yapmıyorlar.
Ama biz akıllıyız ya, denizin dibine otel dikiyoruz. Hatta oteli dikip, halka açık olması gereken sahili de heriflerin emrine veriyoruz. Çitle çeviriyor, 'giremezsin' deniyor. "Lan puşt orası sahil" diyen yok.
Her şeyi kabulleniyoruz ve sessiz kalıyoruz. Çok yakın bir zamanda bokumuzla oynamaya başlarız, betona bürünmüş sahillerde.
Elin İngiliz'i, Alman'ı, Rus'u, İsrailli'si parayı basıp çatır çatır toprak satın alıyor. Versene lan hadi. Dünyanın neresinde elin adamına toprak satılır? Git İngiltere'ye bas parayı toprak almaya çalış, bak bakalım ne yanıt veriyorlar sana. Git Almanya'ya "Bende para çok, şurayı çitle çevirin alıyorum" deyin, bak sana nasıl bir hareket çekiyorlar.
Ülkenin toprakları satılıyor, herif hâlâ "Bir karış toprak için canımı veririm" diyor. Karışla değil dönüm dönüm satılıyor, nerede yaşıyor bunlar, hangi kafadalar belli değil.