1 Eylül 2011
Boktan
Günlerdir şuraya ne yazayım diye düşünüyorum. Aklım durmuş gibi, kelimeleri uç uca ekleyip sıralayamıyorum. Ne yazsam, at götünde kelebekmiş hissini duyuyorum içimde.
Bazen duymak istemediğin şeyleri duyarsın ya, sanki fitili o ateşledi içimde. Bir 'samimiyetsiz' kelimesi. Aslında söyleyen insanı da, çok severim ama insan ister istemez sorgulamaya başlıyor, kara kaplıyı açıp.
Geçmiş muhasebesi yapmak konusunda çok başarılı değilim. Hep geceyi çıkartamadan, son uykummuş gibi kafayı yastığa koyarım. O yüzden uyumayı da çok sevmiyorum eskisi gibi.
Parmakların kilitlendiği, beynin çalışamaz hale geldiği zamanlardan birine denk geldim. Az önce acayip sevdiğim bir adam dürttü "Abi çıktın mı tatile, nedir durumlar, haller-keyifler?" diye, o da bardağı taşıran damla oldu içimde.
Yapmak isteyip yapamadığım çok şey, söylemek isteyip söyleyemediğim çok cümle, aramak isteyip arayamadığım çok kişi, gitmek isteyip gidemediğim çok yer var. Ömrün yarısından fazlası geçti. Hatta benim için daha da fazlası ama eksik kalan çok şey var.
Hangisinden başlamak lazım diye, düşünüp duruyorum, bir yerlerde hata yapacağım diye duruyorum, olduğum yerde. Nereden ve nasıl geldi bu hal, tam olarak emin değilim ama atlatmak gerekir.
Bunca yıla bir şeyler sıkıştırmak lazımdı ama geldiğim noktada hayatın içinde sıkışıp kaldım. Birileri gırtlağımdan sıkıyor, nefes alamıyorum.
Elbet vardır bir hal çaresi de, henüz bulabilmiş değilim. Uzun süreli suskunluğun nedeni bu.
Çok boktan be, hakikaten çok boktan.
OZAN
Bir kez olsun dönüp bakmadı
Hoşça kalın da demedi giderken
Sustu ve yanlızca elinden,
yine de sazını elinden bırakmadı
Sonra hiçbir haber çıkmadı
Çıkıp gelmedi apansız bir gün
Gerçi yoktu yolunu bekleyen
ve hiç kimse gözyaşı dökmedi.
Ahmet Telli