Sezonun başı ilginç olmuştu. Mahkemelik olan bir ligimiz var. Bir sezon öncenin şampiyonu kim belli değil. Kulüp başkanları, teknik direktörleri, yöneticileri cezaevinde yatıyor.
Lig başlamasına kısa süre kala, play-off diye bir sistem getiriliyor, yangından mal kaçırılır gibi 40 kusür yıllık sistem değiştiriliveriyor.
Yayıncı kuruluş Lig TV'nin, ligin yönetiminde başak aktörlerden biri olduğu söylentisi ayyuka çıkıyor.
Neyse lig başlıyor, herkes hayatından memnun. Mutlu mesut tablolar çiziliyor. Fenerbahçe iki kazanıyor, üstüne Galatasaray iki galibiyet alıyor, şike, cezaevi, çete suçlamaları unutuluyor.
Bugünkü Galatasaray maçının temel resmidir tüm bunlar. İstemediği play-off zorla kabul ettirildi, değiştirilmeye çalışılan şike yasasının altına imzasını attı kulüp olarak. Ehh bu kadar şeye 'eyvallah' demişken, Abdullah Yılmaz denen adama da boyun eğmeyi bileceksin.
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir misali, sezon başından beri elini 10 santimden yükseğe kaldırıp, hakeme baktın mı sarı kartı basıyorlar. Herifler hakem değil, Tanrı vekili gibi sahanın içinde. Uyanık olanı emekliliğini açıklayıp, kapağı TRT'ye atıyor. Muhtemelen, Grease'den çok etkilenmiş, saçları John Travolta özentisi pezevenk de, Bünyamin'den rol çalmaya çalışıyor. TRT'de para mı yok, Pazar akşamı olmaz, Salı akşamı koyarlar bir spor programı Abdullah götverinini oraya çıkartırlar.
Haa iğneyi başkasına batırırken, çuvaldızı kendimizden eksik etmeyelim. Bunları öyle haybeden centilmenlik çağrıları, entel-dantel görünmek için söylemiyorum. Servet denen sığırın yaptığı affedilir bir hata değil.
Pozisyon kırmızı kart ya da değil, o tartışılır ama sevgili sığırcık, taç çizgisine doğru yol almış bir adamın kolundan ne çekiştiriyorsun? Bırak gitsin herif dönemediysen kalecin var. O da olmazsa en fazla gol olur. 25'te oyuna girip, 44'te kırmızı kart gören adamın zekâsından şüphe bile etmem velakin olmayan şeyi arama gafletinde bulunduğum için gerizekâlının önde gideni yaftasını yapıştırırlar bana. Dakika 90 olur, yaparsın aynı hareketi, gol olsa da herkes seni alkışlar ama 44'te yapılacak iş değil bu üstelik takım 2-1 gerideyken.
Dönelim saha içinde olanlara; şimdi bu söylediğim şey için bir sürü adam yüklenecek bana biliyorum ama çok da umrumda değil. Fatih Teriml'in başında bulunduğu takımların hiçbiri sinirini kontrol edemiyor. Sabri sezon başından beri itirazdan kırmızı yiyor, Ujfaluši keza öyle. Maç 3-2'ye geldikten sonra Melo ve Selçuk'un kırmızı kart görmesi gerekir.
Hepimizin hayatta isyan ettiği şeyler var, kızıyoruz, sinirleniyoruz ama profesyonel bir iş yapıyorsak, bir noktadan sonra sinir kontrolünü yapmak gerekiyor. Sinirlenip, arkadan tekme atmak kimseye yakışır bir hareket değil. Haaa, madem sinirlisin git tekmeyi hakeme at, yardımcıya salla. Sana hiçbir şey yapmamış, topunu oynayan rakibe vurma.
İşler iyi giderken, hiçbir şey batmaz insanın gözüne de, sarpa sarmaya başlayınca ağır ağır batar, bu sinir konusu da böyle bir durum. Madem hakemler böyle bir uygulamaya gitti, o zaman ona göre davranacaksın. Yoksa hakemin saha içinde, dokunulmaz olduğunu filan düşünmüyorum, tam tersi bu yarı Tanrı pozisyonundan herkesten çok şikâyetçiyim.
Hakem iyi niyetli değildi. Neredeyse Tayland ligini bile izliyoruz. Böylesi gerginleşen maçlarda, hakemin iki takımın kaptanını çağırıp, biraz daha sakin olunması yönündeki telkinlerinin her yerde yapıldığını görüyoruz. İşte hakem tam da bunun için kötü niyetliydi.
Mesleki deformasyon (öğretmen kendisi) olsa gerek, saha içinde önüne geleni azarlıyor, bakışlar, tavırlar, iğrenç mi iğrençti. Bir de arkadaş, o saçının her telini ayrı ayrı siksinler e mi?
Başa dönüp, sonlandırayım. Bugüne kadar kimse sesini çıkartmadı olan bitene. "Bu arkadan kurulmuş ligde oynamıyoruz" denmeliydi. "Play-off'u istemiyoruz" deyip, transferlerini sürdürüyorsan samimiyet sorgular noktaya geliyor insan.
İki basın açıklamasıyla olacak şey değildi, geçen yılki iğrenç süreci kınamak. Kimin umrunda bu lig? Kim aynı heyecanla izliyor? Ortadaki pastadan iki dilim de biz alalım diye, bu boktan kurmacanın payendesi olunmaması gerekirdi.
Futbola dair de bir-iki kelam edeyim demek istiyorum ama ne yapsam çıkmıyor. Şu kadarını söyleyeyim, Eboue'den sağ açık, sol açık filan olmaz. Fatih Terim, bu adamın joker olduğunu nereden çıkarttı bilmiyorum ama kendisi kupa 2'li, maça 3, karo 4, hadi bilemedin sinek 6'lısı olur, başka bir şey olmaz. Riera konusunda halen kararsızım, çok çabuk asıldığını düşünüyorum.
Elmander gibi futbolcular lazım, sakinliğini koruyup aynı zamanda futbol oynamaya çalışan.
26 Ekim 2011
Salazar'dan aşağı salıverdim derbiyi!
Portekiz'de diktatör Salazar, otoriter yönetimini nasıl sürdürdüğünü sorduklarında "Halkı 3F ile uyuttum" der. Yani 'Fado, Fatima ve Futbol'la.
Pazar günü Van'da meydana gelen depremden sonra, medya 3 maymunu oynarken, sosyal medyada insanların, bölgedeki duruma ilişkin anlattıkları, konuştukları devletin yetersiz kaldığı gerçeğini ortaya çıkartınca, facebook ve twitter kullanıcıları için "İdeolojik olarak kullanıyorlar" suçlamasında bulunuldu.
Tabii, nasılsa medyaya diz çöktürülmüş, kalemlere emirler verilmiş ve her şeyin yolunda gittiği tablosu çiziliyordu. Daha biraz önce bir köşe yazarının "Bakanım isterseniz, "Yardımlar en geç bir hafta içinde tamamlanacak demeyelim, tepki çeker, biz buna en kısa zaman ifadesini kullanalım' daha iyi olur" konuşmasını dinleyince, midemin bulanmasıyla, yarından sonra çizilecek profilin de ipuçlarını açık açık verdi.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in, "Terör örgütünün bu ülkede ve bu millete karşı mücadelesi dağda silahlı mücadelenin veya şehirde bombalı mücadelenin yanında, bu konularda da yalan haberleri yayarak bir takım asparagas haberleri yayarak, oluşturarak veya Van’da izlediğimiz gözlediğimiz gibi olmayan talebi oluşturarak, talep patlaması yaparak adeta yardımın yetersizliği gibi bir algılamayı oluşturmak şeklinde de devam etmektedir.
Açıktan devletin ve milletin oraya gönderdiği yardımın engellenmesi, engellenmişliği söz konusu değildir. Fark ettirmeden gizlice bir engelleme söz konusudur" açıklaması, devletin yardım konusundaki acizliğini taşeronlaştırmadaki ustalığını da gösteriyor.
Libya'ya havadan uçaklarla yardım yapan Akp iktidarı, kendi halkına yardım etmek konusunda çok açık ve net sınıfta kalmıştır. İktidar kendi beceriksizliğini örtmek için her tür kurum ve kuruluşu suçladı.
Oysa 4. günde halen yardım gitmeyen onlarca köy var, insanlar Van merkezinde bile sokaklarda kalıyor.
Dış yardımlar konusunda süngüsü düşen hükümet tam da "Neden o zaman 3 gün beklediniz?" diye eleştirilmeye başlamışken, Türkiye Futbol Federasyona, Beşiktaş-Fenerbahçe derbisine, sarı-lacivertli taraftarların alınmayacağını duyurdu.
Rakip taraftar için biletleri satılmış bir derbide alınan bu son dakika haberinden sonra, gündem ne oldu peki?
Salazar'ın 3F'inden biri Türkiye'de devrede. Biz de hep birlikte oturup, bu gündem değiştirilme çabalarına ortak oluyoruz.
Bravo bize....