26 Kasım 2011
Sevimsizleşmeyelim mümkünse
Galatasaray'ın saatli bombası Engin, gayet güzel oynadığı maçta, Elmander'in kırmızı karttan sonraki "Aptal mısın?" tepkisini haklı çıkartırcasına, gerçekten de aptalca bir kırmızı kart gördü. Oysa sezon başındaki soru işaretlerini silmişken, sahada pozitif futbol sergilerken, böylesi saçmasapan bir hareketle takımı 10 kişi bırakmak, "Acaba ne zaman, ne yapacak da, takımı eksik bırakacak?" diye, yok olan soru işaretlerini yeniden yerine getiriyor.
Sezonun 12. maçına geldik, kimse kusura bakmasın ama bir maç dışında bu takımın nasıl oynadığını halen çözebilmiş değilim. Haa, bu benim kısıtlı futbol bilgimden de kaynaklanıyor olabilir ancak kanatları çalışmayan, orta sahada çok ama çok basit pas hataları yapan, sadece defansıyla ayakta kalmaya çabalayan bir takım görüntüsü çiziyoruz.
Tamam eksik gedik mevcut ama yedek kulübesine baktığımda, maçı çevirebilecek, girdiğinde durumu başka bir hale getirecek Sercan'dan başka tek bir oyuncu bile yok. Orta sahayı Ayhan'dan başka tutabilecek adam yok, yedek kulübesinde. Servet, Aydın, gibi adamlar hakikaten 'kulübe'ye çeviriyor yedek bankını.
Bilmiyorum, ben mi çok karamsarım ama şu takımın doyurucu bir futbol izlettirdiğine bir yıldan fazla bir zamandır rastlamadım. Bir-iki maçlık anlık patlamalar dışında, hafızamda hep kekremsi bir tat var. Hep bir umut, hep bir beklenti içinde bekliyoruz.
Kırmızı kartlar konusunda Engin'in hareketinde tartışılır bir yan bulunacağını sanmıyorum. Elmander'in pozisyonu da, iyi niyet ya da kötü niyet ama o da kırmızı kart. Hayrettin'in arkadan aşil tendonuna basıyor, o noktadan sonra niyetin ne olduğundan bağımsız kural devreye giriyor ve kural da kırmızı kartı gerektiriyor.
Fakat sezon başında Fatih Terim'in gelmesiyle birlikte içimdeki endişeler de hafif hafif yerini korkuya bırakıyor. Şimdi tam bu noktada "Sen zaten Terim'i sevmiyordun" demesin kimse. Tamam eyvallah, her takımda bu tip şeyler oluyor da, arkadaş ben içime sindiremiyorum Galatasaray forması giyen adamın, kendisini hiçbir sebep yokken, yere bırakmasını. Baros'un penaltıdan önceki pozisyonu, Ayhan'ın son dakikalarda kendini yere bırakması, sevimsiz bir takım izlenimi yaratıyor ben de. Hele hele Engin'in pozisyonu da aynı maçta olunca, hadisenin bokunun çıkmasına ramak kalıyor.
Takım oyunlarında, teknik direktör, hoca, bok-püsür neyse işte, bu adamların karakterlerinin takıma yansıması doğal bir durum ancak o adam Fatih Terim olunca hadise garip bir hal alıyor.
İsteyen kızsım isteyen darılsın da, milli takıma kadar yükselmiş Fatih Akyel, Emre Belözoğlu gibi adamlara bakınca, iş daha çetrefilli bir hal alıyor. Elbet güzel çocuklar da yetişti ama tepe noktaya gelen futbolculardan söz ediyorum.
Tamam futbolcu dediğin kendini atar da, sahtekârlık da yapar anlıyorum ama bunlar minimum noktada olursa çekilir yoksa sahada sevimsiz bir takım seyrederiz.
Taraftar gözlüğünü çıkartmakta fayda var bazı durumlarda, benim bugün izlediğim takım, futbolunun dışında cidden sevimsizdi.
İçine sıçılmış, dışına sıvanmış bu ligde futbol filan oynanmıyor. Ülke sınırlarında sadece Trabzonspor'un Şampiyonlar Ligi maçlarından zevk alıyorum. Hoş, onda da ülke sınırlarından takımlar bulaşıyor.
Küfür etmeyin lan okuyunca. Çok küfür yedim şu son 3 haftadır, edenin de ağzını yüzünü sikeyim...
Fotoğraf: ntvspor.net