7 Ocak 2012
Sabri'de devre 4'te biter
İlginç maç oldu, Sabri oynadığı ve oynamadığı süre içinde maça damgasını vurdu. Sabri'li ilk yarıyı 2-0 geride kapatıp, Sabri'siz ikinci yarıyı 4-2 kazandık. Bütün sorumluluğu Sabri'nin üstüne de yıkmak hoş değil elbet. Uzun süredir oynamıyordu ve hazır değildi. Adam bir de memleketinde deplasmana çıkmış, başında kavak yelleri esiyordur. İkinci golde havada o yelleri arıyor hali vardı. Bordeaux maçında attığı golün hatrına kıyak yapın.
Bazen insan beklemediği cümleler kuruyor, birazdan yazacağım da o türden. Maçı Fatih Terim'in 3 net ve doğru hamlesi 4'e getirdi. Sabri'ye bok atıyoruz da, Melo ve Engin çok mu iyiydi? İkisi de orta alanda döküldü, Samsunspor ilk yarıda bu iki arkadaş sayesinde, Galatasaray orta sahasında Ukrayna'ya vizesiz geçiş yapan Türk genci gibiydi. Her atılan topta 18'e kadar geldiler.
Ehh artık o noktadan sonra da, bırakın da savunmada hata yapılsın. Top oraya gelene kadar, kaç hata birbirine zincirleme eklenmiş, biz en son Sabri'yi görüyoruz. Sabri'yi savunmak adına söylemiyorum ama önümüzdeki görüntü buydu.
Terim'in ikinci yarıda Sabri'yi oyundan çıkartıp, Melo'yu savunmaya kaydırması ve Ujfaluši'yi sağa çekmesi Semih'in erken golüyle birleşince, iki doğru hamle daha yaparak Servet ve Sercan'ı oyuna aldı. O noktada tabii Samsunspor'un ilk yarı bitiminde yapması gereken orta alanı güçlendirmekti. En azından beraberlik kopartabilirlerdi ancak çok geç kaldı ve 2-2'de yaptı o hamleyi.
Sezon başından bu yana yırtınıyorum, yırtınmaya da devam edeceğim. Galatasaray'ın golcüden önce bir orta alan oyuncusuna ihtiyacı var. Engin'in takım içinde garip bir negatif elektiriği var. Sahada şamar oğlanı gibi gelen azarlıyor, giden azarlıyor.
Bu negatiflik dışında, Engin ancak rotasyonda kullanılabilecek bir oyuncu, o bölgede en az Selçuk kadar efektiflik katabilecek birine ihtiyaç var. Sezon başından beri orta alanda her çeşit varyasyon denendi, Engin sadece idare edebilir durumda görünüyor. Yapılabilecek nokta transferle, çok daha ürkütücü bir hal alabilir bu takım.
Fatih Terim'e bir parantez açmak gerekir. Maçın başında ciddi bir hata yaptı fakat takıntılı teknik direktörler gibi 'dediğim dedik, çaldığım düdük' şeklinde davranmadı. Bunu söylemek biraz salakça ama Sabri'yle çıkılacak 2. yarı çok boktan sonuçlar doğurabilirdi.
Teknik direktörler genelde hata yaptıklarını kabul etmez. Hata kabul etmek ciddi bir erdemdir, hele hele egoları bu denli gelişkin bir meslekte daha da önem kazanıyor. O yüzden alınan 3 puanda ciddi bir payı olduğunu söylemek gerekir.
2-0'dan 4-2'ye maç çevirmenin bir başka özelliği de, bundan sonra oynanacak rakiplere gönderilen mesajdır. Futbol dediğin oyunda psikolojinin yadsınamayacak bir yeri var. Şu günkü skor, pek çok rakip için de, sevimsiz gelecektir. Sahaya çıkan takım, biraz daha boynu bükük olacaktır. Ve tabii ki, takım için de ciddi bir güven anlamına geliyor.
Ne yalan söyleyeyim puan kaybı beklediğim bir haftaydı. Devre 2-0 bitince en fazla 2-2 olur diye düşündüm ama Sabri gibi bir faktörü gözardı ederek, eşeklik ettim. Tek başına maçın skorunu belirledi. Bu da ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu gösteriyor.
Küfretmeyin lan, taşak geçmiyorum ama adamı tek başına da günah keçisi yapmamak lazım. Her şeyin seri halde bokunu çıkartıyoruz, adamı o hale getirmenin anlamı yok.
Turgay Şeren gibi konuşmak geliyor lan ara sıra; "Sabri'yi severim iyi çocuktur ama kendisine dikkat etsin. Artık forma aslanın ağzında değil midesinde. Muslera da iyi kaleci ama iki top geldi ikisini de yedi. Selçuk'a da aferin yine sahada basmadık yer bırakmadı. Aferin Fatih, hatandan çabuk döndün."
Bir de Semih gol attı ya, acayip ötesi sevindim. Oğlu gol atmış baba sevinci yaşadım. O denli gururlu, o denli mutlu. Aslanımsın sen benim..
İyidir iyi, kazanmak güzel, deplasmanda kazanmak şahane, 2-0'dan 4-2 maç kazanmak fantastik.