24 Ocak 2012
Soykırım olsa da, olmasa da
Türkiye'de "Ermeni soykırım tasarısı" adı verilen "Soykırım tasarısı"nın tam metni
Aşağıdaki metin, 2008/913/JAI numaralı karar çerçevesini şöyle değiştirmeyi teklif eder:
Kamuoyu önünde soykırım cinayetlerini, insanlığa karşı işlenen cinayetleri kabul etmeyen, reddeden, bayağılaştıranları veya savunanları Uluslararası Ceza Hukuku Statüsünün 6.,7.,8. bentleri ve Uluslararası Askeri Mahkeme'nin 6. bendinde ifade edildiği üzere 1 yıl hapis cezası ve 45.000 euro para cezası ile cezalandırmayı öngörür.
YASA TEKLİFİ
Madde 1: 29 Temmuz 1881 kanunun 24 bis maddesinin birinci bendi, alttaki yeni beş bendle değiştirilmiştir.
"24'üncü maddenin altıncı bendi doğrultusunda, soykırım suçunu veya insanlık ve savaş suçunu savunan, inkar eden veya kamusal alanda onemsizleştirmeye çalışan, altaki tanımlamalara dayalı cezalandırılacaktır:
1) Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsünün 6'inci, 7'inci, 8'inci maddesi
2) Ceza kanunun 211-1 ve 212-1 maddesi
3) Uluslararası Askeri Mahkemesi'nin statüsünün 6. maddesi:
"Ve kanunen tanınmış, Fransa tarafından imzalanmış ve onaylanmış uluslararası bir sözleşmenin, veya uluslararası veya Avrupa kurumlarının nitelikli bir karara bağlı, Fransız yargısı tarafindan nitelendirilmiş, Fransa'da uygulanabilir hale gelir."
Madde 2: 29 Temmuz 1881 basın ozgürlüğüne dayalı kanunun 48-2 maddesi şu şekilde değiştirilmiştir:
1) "sürgün" kelimesinden sonra "ya da soykırım kurbanı, savaş suçu, düşmanla isbirliği ve insanlık suçu kurbanı" eklenmiştir.
2) "Savunma" kelimesinden sonra "soykırımlar" kelimesi eklenmiştir.
Şu Fransa'daki hadise "Ermeni soykırım tasarısı" diye geçiyor ancak kazın ayağı öyle değil. Tasarı, tüm soykırımları kapsamaktadır. Dünyada 'soykırım' olarak kabul edilmiş ne kadar büyük acı varsa, hepsi dahildir.
Tabii işin Türkiye'yi ilgilendiren yönü 1915 olayları. Şu yukarıdaki fotoğrafları 2 yıl önce Anadolu Ajansı geçmişti, o zamandan bu yana arşivimde duruyor.
Soykırım var mıdır, yok mudur diye acayip bir tartışma var. Kimi olayı "O dönemler savaş vardı, insanlar öldürülmüş olabilir ama soykırım yoktu" diye açıklıyor, kimisi tamamen reddediyor, kimi de soykırımın yaşandığına inanıyor.
Ermenilerin bu ülke sınırlarından kovuldukları, yaşadıkları yerlerden sürgün edilmeleri, dükkânlarının yağmalanması, malvarlıklarına el konulması için öyle çok uzaklara gitmeye gerek yok. Bunları söyleyince karşına "Ama ASALA da, diplomatlarımızı öldürdü" savunmas geliyor. Sanki böyle deyince, yapılanlar yapılmamış gibi geliyor. Ya da alttan alta, bir haklılık payı çıkartılıyor.
Bölgede doğmuş, halen yaşayan Ermenilerin ifadeleri var, onları açıp okumak gerekir, insanların neler yaşadıklarını anlamak için.
6-7 Eylül olaylarına bile bakınca, 1915'lerde neler yaşandığı konusunda bir fikri olabiliyor insanın.
Soykırımı kimin yaptığının bir önemi yok; bir insanlık suçudur ve dünyanın her yerinde lanetlenmesi gerekir.
1990'lı yılları anımsıyorum; insanlar "Buralarda katliam yapılıyor" diye bağırıyordu, faili meçhul cinayetlerin ardı arkası kesilmiyordu. Ölümler için haykıranlar, cezaevlerine gönderildi, işkencelerden geçirildi. Şimdi Diyarbakır'da, Batman'da topraktan cesetler fışkırıyor. Daha 20 yıl önce her şeyi reddeden devlet, 20 yıl sonra başka hesaplarla kabulleniyor.
Uludere Katliamı, bugün değil de, 30 yıl önce olsaydı, kimsenin haberi bile olmazdı yaşananlardan. Devletin ajansının geçtiği haberin, canlı yayınlarda sansürlendiğini görmedik mi?
Bu ülkenin topraklarında çok kan var. Gazeteciler, bilim insanları, yurttaşlar öldürüldü. Hepsinin de üstü örtüldü, örtülmeye çalışıldı.
"Soykırım yoktu" demek, yaşanmamış saymak, ölümlere kılıflar hazırlamak, bu ülkenin topraklarındaki kanın kurumasına engel oluyor.
Kim yaptı, neden yaptı, nasıl yaptı, niçin yaptı? Hiçbirinin önemi yok. Tek bir insan bile öldürülmediğini varsayalım. Evinizden, köyünüzden, kasabanızdan, yaşadığınız ilden sürgün edildiğinizi, kovulduğunuzu; ablanıza, kız kardeşinize, annenize tecavüz edildiğini düşünün. Bunlar da yaşanmadı değil mi?
Zaten biz hep temizdik. Bütün bir eğitim boyunca, "Osmanlı İmparatorluğu kimsenin zorla dinini değiştirmedi" denildi. Sonra okumaya başlayınca gördük ki, bize öğretim hayatımız boyunca palavra sıkılmış.
Acıların, ölümlerin, soykırımın bahanesi olmaz.
Bu ülke topraklarında yüzyıllarca birlikte yaşadığımız insanlarla, karşılıklı olarak hâlâ nefret doluyuz, hâlâ düşmanız.
Bir Kızılderili atasözünde söylendiği gibi: "Gözlerde yaş yoksa, ruh gökkuşağına sahip olamaz."
Bu acılar hepimizin ortak acısı, her şeyi reddediyorsanız bile bunu kabul etmek gerekir.