Bu yaşanan ahlaksızlığın ve iğrenç toplumun keşke bir sorumlusu olsa
da, yargılayıversek ve her şey bitiverse. Oysa dün yaşadıklarımız, bugün
yaşadıklarımız, 10 yıl önce yaşadıklarımızın ya da 40 yıl önce
yaşadıklarımızın sorumlusu; sensin, benim, annen, baban, teyzen,
mahalledeki bakkalın, okuldaki sıra arkadaşın, otobüste yan yana
gittiğin tanımadığın adam ve daha milyonlarcası...
Çünkü
bize hep susmak öğretildi, büyüklerine karşı gelmemek, evde ailene,
okulda öğretmenine, işyerinde müdürüne, patronuna karşı gelmemek üzere
koşullandırıldık hepimiz. Sesini çıkarttığında, haykırmaya çalıştığında
hep bir ismin oldu; ya terbiyesizdin, ya küçüktün, ya bölücüydün ya da
asiydin. Senin, benim görevim, sana öğretilenler dışında hareket
etmemek, sürüyü bozan kara koyun olmamaktı.
Şimdi herkes Özgecan Aslan
için timsah gözyaşı döküyor, lanetler okuyor. Zira herkes sesini
çıkarttığında bu kez sürüyü bozan kara koyun sen olabilirsin, terbiyesiz
sıfatı senin yüzüne yapışabilir. Baktın ki herkes feryat figan
bağırıyor, sen daha yüksek sesle bağırıyorsun.
Oysa
Özgecan Aslan'dan önce ismini bile hatırlamadığın yüzlerce kadın
öldürüldü, taciz edildi, tecavüze uğradı. O gün sesini çıkartmadığın
için, bugün sesin daha gür çıkıyor. Çünkü o gün sessiz kaldığın için,
için için kendini yiyorsun, eğer bir parça vicdanın varsa.
Münevver paramparça edildiğinde, medyada eski Türk filminden hallice zengin çocuk-fakir kız senaryosu çizildiğinde, "O kızın ne işi var o çocukla?" dedin. Bunu demediysen de,
dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın "E takip etselermiş kızlarını" demelerine sessiz kaldın.
Daha 3 gün önce, TBMM Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu üyesi AKP'li Murat Göktürk'ün "Kadınlara bir şey verilmemeli, önce bunu hak etmeliler" lafını da duymamışsındır muhtemelen. Bunu söyleyen adama ülkeyi dar etmek, aklının ucundan bile geçmemiştir.
Neden
biliyor musun? O gün sen, Acun'un kanalındaki yarışmadaki kavganın
goygoyunu yapıyordun ya da 4 tane dallamanın futbol diye konuştuğu saçma
sapan muhabbetlerle ilgileniyordun.
Sözümona bugün
herkes Özgecan Aslan'ın vahşice öldürülmesine isyan ediyor. Aptallara
taş çıkartacak kurnazlığınızla, sesinizi alabildiğine çıkartıyorsunuz.
Bilmem hangi sözlüklerde, hangi sosyal medya platformunda Özgecan
fotoğrafları koyup, duyarlılık yarışında bayrağı en önde taşıma gayreti
içindesiniz.
Bu ülkede resmi kayıtlara göre, kadın
cinayetleri sayısı son 7 yılda %1400 arttı. Bu rakamlar açıklanırken,
kimsenin umrunda bile olmadı.
Her dört kadından biri fiziksel, ekonomik, ruhsal, sosyal ve cinsel şiddet mağduruyken, yine kimsenin umrunda olmadı.
2003'te 83, 2004'te 128, 2005'te 317, 2006'da 663, 2007'de 1011, 2008'de ise 806, 2009'da 953 kadın namus adına öldürüldü. Bunların hepsinin katili de erkekti (!)
Hiç umrunda oldu mu? Bu kadar senede binlerce kadın öldürülürken, sen 10 dakika düşündün mü? Bunun için ne yapabilirim dedin mi?
Hayır değil mi?
İşte o yüzden bugün çıkarttığın sesin, eğer "Bugün yeni bir başlangıç" diye çıkartmadıysan, hiç mi hiç önemi yok.
Bak asıl sorun ne aslında biliyor musun?
Bu
ve bunun gibi adamları, eğlence diye kendini ciddiye almasını
sağlıyorsun. Bu herif için yazılabilecek kelimem yok ama senin için var,
çünkü senin umrunda olmasa da, sana değer veriyorum.
Boktan
bir muhabiri, bugün televizyon sahibi yapan da sensin, Melih Gökçek
gibi bir herifin kanalındaki iğrenç muhabbetleri seyrederek, o herife
para kazandıran da sensin, bu yukarıdaki puştun kendini önemsemesini
sağlayan da sensin. Çünkü aslında güç senin elinde ama sen elindeki gücü
bu herifin almasını sağlıyorsun. İlgilendiğin, konuştuğun, söylediğin,
izlediğin her şeyi belirleyen senden başkası değil.
Bu ülkede Özgecan Aslan'ın son olmasını beklemek, iyi niyet değil, dangalaklık düzeyindeki iyi niyetten başka bir şey olamaz.
Her
gün yüzlerce kadın tacize uğruyor, dayak yiyor, şiddet görüyor, tecavüz
ediliyor. Her şeyde olduğu gibi derin sessizliğimiz, bunları yapanları
veya yapacak olanları cesaretlendiriyor. O cesareti sadece devlet ve
yönetenleri değil aynı zamanda da biz veriyoruz.
Bir
toplumda yaşıyoruz ve o toplumda olan biten her şey bir taraftan bizim
sorumluluğumuz. Sen, ben, bu sorumluluktan kaçtıkça, bunlar yaşanmaya
devam edecek. Ah'larla vah'larla bu dünyada kazanılmış hiçbir şey yok,
olmadı, olmayacak da.
Kimseye ders vermek niyetinde
değilim, en başta benim almam gereken dersler var çünkü. Ama bu insan
olarak nitelenmeyecek canlılardan sadece birkaç tane yok, milyonlarca
var. Bunu kendinde hak gören bir zihniyetle yetiştirilmiş ve şimdi
devlet gücüyle bunun pompalandığı bir zamandan geçiyoruz.
Bu devlet öylesine aciz ki, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, "Çocuklarınıza çoığlık atmayı öğretin" diyor, bugün valisi olan emniyet müdürü "Ee aile de kızlarına sahip çıksaydı" diyor, milletvekili "Kadınlara bir şey verilmemeli, önce bunu hak etmeliler", cumhurbaşkanı "Kadınlar erkeklerle eşit olamaz. Bu doğaya aykırı" diyor.
Dini
referans alan ve muhafazakâr toplumun gerekliliğini savunan siyasal
erkin kadına bakış açısı bu. Kadın evinde oturmalı, çocuk doğurmalı,
eşinin isteklerini yerine getirmeli, uysal olmalı, ses çıkartmamalı, 'edebinle adabınla'
giyinmeli, oturmasını kalkmasını bilmeli, dışarıda gezmemeli, geç
saatte dışarıda olmamalı vs vs vs vs.... Çünkü kadını bedenine
tahakkümden üzerinden inşa edilen bir dinin temsilcisi bu insanlar. Şu
yukarıda verilen rakamların, AKP iktidarı döneminde olması büyük bir
tesadüf müdür?
Bugün devleti yöneten siyasal erk ve onlar gibi düşünenler için kadına bakış işte budur
Mini
eteği giyersen tecavüze uğrarsın, batılı yaşam tarzının sonu ölüm ya da
tecavüz olabilir. Ve ölüm veya tecavüz bu yaşam tarzının hak
edilişidir. Hak ettiği için öldürülmüştür, hak ettiği için tecavüze
uğramıştır.
Size söyleyebileceğim tek şey yaşamınızı
gözden geçirin. Okumadığınız onbinlerce kitabı, izlemediğiniz binlerce
filmi, tiyatro oyununu, ilgilenmediğiniz onlarca ilgi alanını,
hayatlarınızdan parça parça kaçırıyorlar. Ne denli esir olduğunuzun
farkına vardığınızda, ömrünüzün akıp gittiğinde anlayacaksınız.
Bu
gidiş hayra alamet değil, eziliyoruz, şarküteri dükkânında pastırma
dilimler gibi bir toplum kesiliyor. Yapılmamış eylemler için insanlar
tutuklanıyor, faşist yasalarla insanlar cezaevinden önce evlere
hapsediliyor, sokaklarda içinde bir parça vicdan kalabilen polislere
'sık la sık' diye ense kökünden tuta tuta, hak arayan insanlara böcek
muamelesi yapılıyor, gençler öldürülüyor, anneleri yuhalatılıyor, zaten
boktan olan bir ülke, daha da boktan bir hale getirilmek için her şey
yapılıyor.
Bazen bir tokat yersin ve kendine gelirsin,
oysa bizim suratımıza Muhammed Ali hoyratlığında yumruklar savruluyor
ama hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam ediyoruz.
Şu
okuduğunuz blog sayfası bile taşınmak zorunda kaldı. Niçin? Birilerinin
keyfi istediği için yasaklandı. Öylesi bir dönemden geçiyoruz.
Kendinize gelin lan!
Not: Bu yazdıklarımın hepsini kendime de söyledim.
Not1: Blog bok gibi görünüyor biliyorum, bir ara düzelteceğim...