Biri bildiğin ...... (noktalı yerlere isteyen istediğini getirsin), diğeri üç kelimelik bilgisi ile ve sansasyon yaratacak kelimelerle konuşan ne olduğu belli olmayan bir 'yazar'. Bu ikilinin röportajından çıkabilecek tablo ancak budur zaten.
Helin Avşar'ın 'gazeteciliğe' nasıl adım attığını biliyorum. Gazeteport'un sahibi Yavuz Semerci, "Salak, malak millet okur böyle tipleri. Merak uyandırır, ne yazdığı önemli değil" sözleriyle, piyasaya saldı. Sonra Habertürk, bu kadını 'gazeteci' vasfıyla ve tıpkı Semerci'nin refleksiyle işe aldı.
Diğer tipi sadece iki kez dinleyin, aynı kelimeler ve aynı bilgilerle konuştuğunu anlayacaksınız. Okuma zahmetine girmiyorum haliyle.
Röportaj Ayşe Armanvari bir biçimde yapılmış. İçerik sıfır, seksist tavırlar ve fotoğraflarla etlerini sattırmayı hedeflemekte.
Sorun bunların ne yazdığı, nasıl fotoğraf verdiği filan değil. Umrumda değil çünkü zaten takip etmiyorum. Ama bu iki tipin piyasada 'gazeteci' titriyle dolaşması, sokaktaki insanların, bu iki malı 'gazeteci' diye bilmesi, büyük sorun. Toplumun gazeteci algısı bu gibi tipler sayesinde, nerede olduğunu hepimiz görüyoruz.
Kimsenin inanmadığı, çıkar uğruna haber yapan, tetikçilik peşinde koşan ve habere haber gözüyle bakmayan insan topluluğu biçiminde bakılıyor, gazetecilere.
Bunlara kalem verip, köşelere çıkartırsan, halkın algısının da böyle olmasına kimse şaşırmasın. Kimse kusura bakmasın ama medyada büyük paraların dönmesiyle günde güne kalitesi azalan gazetecilik mesleği ayaklar altında ve bunu da kendisine 'gazeteci' diyen adamlar sağlıyor. En münasip taraflarınıza kına yakın.
Helin Avşar kim yahu!? Biri bana bunu nasıl ve ne şekilde açıklamalıdır ki bende kendime geleyim!
YanıtlaSil