18 Şubat 2010
İçimde 4 hissi var
İçimde fena bir '4' hissi var. Kim atar kim yer bilmiyorum ama gittikçe bastıran bir duygu halinde '4' yeneceği ya da atılacağına yönelik bir his bu.
Ya Lille-Fenerbahçe ya da Atletico Madrid-Galatasaray maçında birinden biri '4' yiyecek. Uğursuz filan demeyin sakın ama atabileceğimize yönelik değil yiyeceğimize yönelik bir his bu.
Neyse maçtan sonra görüşmek dileğiyle. Herkesin gönlünce olsun...
Geç kalmış Okay Karacan yorumu
Bir maç üstünden yerden yere vuruldu şu güzelim insan. Elbette kendisinin, benim savunmama ihtiyacı yoktur. Bugüne kadar yaptıkları, anlattığı F1 mücadeleleri, sayısız maç.
Ekrana çıkar ama bu işin aynı zamanda da emekçisidir. Öyle oturup klavye başında tıngır tıngır laf atmaya, çirkefçe çemkirmeye benzemez, o işin emekçiliği.
Okay Abi'nin bir maçı anlatmadan saatler önce yaptığı hazırlıkları biliyor mu acaba eleştirenler? Ya da daha bıyığı yeni terleyen birtakım blog karalayıcıları, Okay Karacan'ın verdiği emeğin binde birini verebildi mi?
Yok, hiçbiri değil haliyle. Ama amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Fenerbahçe ya da Beşiktaş maçını benzer biçimde anlatsa, bu kez başkaları eleştirecekti.
Burayı sürekli takip edenler artık nasıl yazdığımın farkındadır. Öyle bel altı filan vurmam, inceden geçirmeye çalışmam, lafımı-sözümü sakınmam. Neyse derdim, onu direkt olarak yazarım.
Birkaç blog var ki, böyle sinsi sinsi, bel altı öyle vurmuş ki Okay Karacan'a. Önce adam ol, derdin neyse açıkça söyle. Öyle lafı bin dereden dolaştırıp söyleme. Buna yüreğin yetmiyor, ıvır-kıvır vaziyetlerindesin. Çakal olma, adam ol önce.
Tekrar ediyorum, Okay Karacan'ı savunmak benim işim değildir, zaten benim açımdan savunulacak bir şey de yapmamıştır. Her zamanki tarzıyla bir maç anlatmıştır o kadar.
Hayır, ilginç olan şu: Bu ülkede her türlü bok dönüyor, her türlü hukuksuzluk yaşanıyor, kimsenin eleştirmeye niyeti yok; sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi. Ama bir futbol maçının spikerini saçma sapan bahanelerle yere vuruyor birileri.
Okay Abi, TRT koridorları kıçından ter akıtarak gezerken, değil kısa pantalon, annesinin verdiği mamayı kaşıklayanlar, hiç kusura bakmasın ama eleştirmek bir tarafa Okay Karacan'ın adını ağzına alırken, önce besmele çekmeli.
Neyse çok özgürüz bir ülkeyiz ya, isteyen istediğini eleştiriyor değil mi? Şu blog hadisesi gittikçe mide bulandırmaya başladı. Herkes her boku çok biliyor anasını satayım. Şu iğrenç haber portallarındaki yazılardan ve yorumlardan farksızlaşmaya başladı.
Gerek NTV, gerekse de kısa süreli Habertürk maceraları döneminde aynı binayı paylaşmaktan gurur duyduğum ender insanlardandır. Bunu da belirteyim.
Not: Gazetedelerde çıkan eleştiriler zaten birtakım kişisel çekişmeler sonucu yazılmıştır. O yüzden onlara değinme gereği duymadım.
Ekrana çıkar ama bu işin aynı zamanda da emekçisidir. Öyle oturup klavye başında tıngır tıngır laf atmaya, çirkefçe çemkirmeye benzemez, o işin emekçiliği.
Okay Abi'nin bir maçı anlatmadan saatler önce yaptığı hazırlıkları biliyor mu acaba eleştirenler? Ya da daha bıyığı yeni terleyen birtakım blog karalayıcıları, Okay Karacan'ın verdiği emeğin binde birini verebildi mi?
Yok, hiçbiri değil haliyle. Ama amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Fenerbahçe ya da Beşiktaş maçını benzer biçimde anlatsa, bu kez başkaları eleştirecekti.
Burayı sürekli takip edenler artık nasıl yazdığımın farkındadır. Öyle bel altı filan vurmam, inceden geçirmeye çalışmam, lafımı-sözümü sakınmam. Neyse derdim, onu direkt olarak yazarım.
Birkaç blog var ki, böyle sinsi sinsi, bel altı öyle vurmuş ki Okay Karacan'a. Önce adam ol, derdin neyse açıkça söyle. Öyle lafı bin dereden dolaştırıp söyleme. Buna yüreğin yetmiyor, ıvır-kıvır vaziyetlerindesin. Çakal olma, adam ol önce.
Tekrar ediyorum, Okay Karacan'ı savunmak benim işim değildir, zaten benim açımdan savunulacak bir şey de yapmamıştır. Her zamanki tarzıyla bir maç anlatmıştır o kadar.
Hayır, ilginç olan şu: Bu ülkede her türlü bok dönüyor, her türlü hukuksuzluk yaşanıyor, kimsenin eleştirmeye niyeti yok; sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi. Ama bir futbol maçının spikerini saçma sapan bahanelerle yere vuruyor birileri.
Okay Abi, TRT koridorları kıçından ter akıtarak gezerken, değil kısa pantalon, annesinin verdiği mamayı kaşıklayanlar, hiç kusura bakmasın ama eleştirmek bir tarafa Okay Karacan'ın adını ağzına alırken, önce besmele çekmeli.
Neyse çok özgürüz bir ülkeyiz ya, isteyen istediğini eleştiriyor değil mi? Şu blog hadisesi gittikçe mide bulandırmaya başladı. Herkes her boku çok biliyor anasını satayım. Şu iğrenç haber portallarındaki yazılardan ve yorumlardan farksızlaşmaya başladı.
Gerek NTV, gerekse de kısa süreli Habertürk maceraları döneminde aynı binayı paylaşmaktan gurur duyduğum ender insanlardandır. Bunu da belirteyim.
Not: Gazetedelerde çıkan eleştiriler zaten birtakım kişisel çekişmeler sonucu yazılmıştır. O yüzden onlara değinme gereği duymadım.
Xavi Galatasaraylıları çok kızdıracak
"Barcelona’dan ayrılmayı birçok kez düşündüm. İlk yıllarımda, kendimi geliştirdiğim dönemde, yedeği olduğum Guardiola ile kıyaslanmam beni çok yıprattı" diyen Xavi, o zamanlar 17-18 yaşında olduğunu ve Nou Camp’tan ayrılmayı planladığını söyledi.
Xavi, bundan birkaç yıl sonra da aynı hislere kapıldığını ifade etti ve "Rijkaard dönemiydi. İşler iyi gitmiyordu. Ayrılmayı tekrar düşündüm" şeklinde konuştu.
Editörün notu: Kuvvetle muhtemel birazdan tüm güzide haber portallarımızda, bu başlıkla ya da daha aşağılayıcı bir başlıkla bu haberi görebilirsiniz. Önceden uyarayım dedim...
Xavi, bundan birkaç yıl sonra da aynı hislere kapıldığını ifade etti ve "Rijkaard dönemiydi. İşler iyi gitmiyordu. Ayrılmayı tekrar düşündüm" şeklinde konuştu.
Editörün notu: Kuvvetle muhtemel birazdan tüm güzide haber portallarımızda, bu başlıkla ya da daha aşağılayıcı bir başlıkla bu haberi görebilirsiniz. Önceden uyarayım dedim...