Hasan Şaş'ın 'Zaman' gazetesindeki röportajı sonrasında Galatasaray taraftarı ayaklandı. Herkes açıklamalara kızgın. "Aziz Yıldırım'ı nasıl över?", "O da Hakan Ünsal ve Hakan Şükür gibi çıktı".
Galatasaray taraftarı Hakan Şükür'ün evrildiği yıllardan bu yana, kendi içinde bir bölünmüşlük içinde. Aslında hikâye ta 12 Eylül sonrasına denk geliyor.
12 Eylül sonrası Türkiye'de ulus devlet anlayışının yerine oturtulmaya çalışılan milli kimliğin "müslümanlık" safsatası zamanla doğru bir kanıymışcasına ülkenin dört yanında, insanlara sinsi sinsi aşılandı.
Menderes'le başlayan, Demirel ve Özal'la birlikte tarikat ve cemaatlerin ülkenin çeşitli kurumlarına sızmaya başlamaları, futbolun da ülkede kitleselleşmesiyle futbola sıçradı.
Spor kulüplerine önce yönetim kadrolarında giren tarikat ve cemaatler, yönlendirmeler sonucunda futbol takımlarının kadrolarında söz sahibi olmaya başladılar. Paranın gücü, 20'li yaşların başındaki eğitimsiz-cahil ve okumamış gençleri de kendi etrafında toplamaya başladı tabii.
Herkes çok iyi biliyor ki, Galatasaray'ın ilk Feldkamp döneminden bu yana takım içinde oluşan -oluşturulan- Fethullahçı kadro, sarı-kırmızılı takımın içinde artık kimin oynayıp oynamayacağına karar veren mekanizmaya dönüştü. Tribünlerle arasını iyi tutan, medyayla sıkı ilişkiler kuran bu futbolcular teknik direktörlerin yollanması konusunda bile yönetimle pazarlığa girişebilir bir güce kavuştular zamanla.
Takıma gelen birçok yabancı futbolcunun erkenden gönderilmesi, takımda şans bulamaması, soyunma odalarında dönen tezgâhlar zaman zaman medyaya da yansımıştır zaten.
2000 yılında kazanılan UEFA Kupası sonrası, kendilerinde sonsuz kredi hakkı gören oyuncular, birer-ikişer Avrupa yolu tutarken, hemen hepsi çiftlik ortamını bulamadıkları Avrupa'dan döndüler. Gidenlerin bazıları, babalarının çiftliği olarak gördüğü Galatasaray'a dönerken, bazıları da kapıların kapanması sonucunda başka yerlere dağıldılar.
Şimdi gelelim esas konuya. Hasan Şaş ve Hakan Şükür'e yani. Hakan Şükür hakkında ne düşündüğümü az-çok yazmıştım zaten. O yazıda cemaatperver özelliklerine değinmeye gerek bulmamıştım ancak şimdi konu "Hasan Şaş da, Hakan Şükür gibi" düşüncesiyle çakışınca belirtmek gereğinde kaldım.
Çünkü Hasan Şaş, asla Hakan Şükür gibi olmamıştır. En azından benim için öyle olmamıştır. Hakan Şükür'e jübile teklif edilirken, Hasan Şaş'a takımdan ilişiğinin kesilmesi, posta yoluyla yapılmıştır. Hakan Şükür 36 yaşına kadar 2 kez takımdan ayrılıp gelmesine karşın, Hasan Şaş -büyük aptallık yaparak- hiç ayrılmamıştır takımdan.
Hakan Şükür, milli takım teknik direktörüyle jip için pazarlığa girişirken, Hasan Şaş pazarlıkların içinde olmamıştır. Hakan Şükür, takımda Fethullah Gülen hareketinin sözcülüğünü yaparken ve takım içinde bir örgütlenme kurarken, Hasan Şaş bu tip bir örgütlenme içinde olmamıştır.
Hakan Şükür, soyunma odasında olup bitenleri, gazeteci arkadaşlarına jurnallerken, Hasan Şaş, basınla arasını iyi bile tutmamıştır, hesap-kitap yaparak. Hakan Şükür, takım içindeki gençleri zorla cuma namazlarına götürürken, Hasan Şaş kimsenin ibadetine karışmamıştır.
Hakan Şükür, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan R.Tayyip Erdoğan gibi siyasi figürler tarafından, Köşk'te ağırlanırken, Hasan Şaş siyasetin içine bu denli girmemiştir.
Hakan Şükür, her şeye kırılırken, Hasan Şaş kırgınlıklarını bugüne dek içine atmıştır. Hasan Şaş, tribünlerden ana-avrat küfür yerken, Hakan Şükür o tribünlerin sevgilisi olmayı başarmıştır, kimliği sayesinde.
Her şeyi üst üste koyacak olmasam bile, benim için Hasan Şaş başkadır, Hakan Şükür başkadır. İstatistiklere, verdiklerine baktığımda terazi kefesi başka ağırlığı gösterebilir ama adamlık sıfatlarına baktığımda Hasan Şaş'ı o teraziye koymam bile, Hakan Şükür'le birlikte.
Sadece şu açıklama bile, Hakan Şükür'ün, adamlık vasıflarıyla Hasan Şaş'tan ayrıldığını gösterir nitelikte: "Kutlu Doğum Haftası'na yakışır bir derbi olsun. Çocuklarımızı, gençlerimizi de Peygamberimiz'in hoşgörüsü etrafında hayata hazırlamalı, yaşantılarımızı ona göre şekillendirmeliyiz. Allah kime nasip ederse o kazansın"
Aktif hayatı devam eden bir futbolcunun, Diyanet İşleri'nin 12 Eylül sonrasında icat ettiği, hiçbir Müslüman ülkede kutlanmayan ve ülkedeki konjonktüre göre günü ve haftası değişen Kutlu Doğum Haftası ile Fenerbahçe-Galatasaray derbisine ilişkin açıklamaları bunlar. Yeteri kadar kirletilmiş futbol denen oyunda, oyun içinde oyun çeviren bir zihniyetin örneğidir Hakan Şükür.
Hasan Şaş'ın bu gönülde kredisi çok vardır. Bitmez, tükenmez. Varsın kızsınlar aslanıma, varsın tukaka desinler...
Harbiden abi nedir bu kutlu doğum haftası ya.Diğer hiç bir ülkede kutlanmazken neden bizde kutlanıyor.
YanıtlaSilİlk önce derler doğumgünü kutlamak günahtır diye açıklama yaparlar.Sonra da bunu ortaya çıkartırlar.
Bu ne perhiz,bu ne lahana turşusu.
Futbola da iyice siyaset karıştırdılar.
şu sıralar futbol bloglarında gördüğüm en düzgün yazı.
YanıtlaSil@futbol muhalifi,
YanıtlaSilteşekkür ederim düşüncelerin için. ben sadece içimdekileri ve gördüklerimi yazdım o kadar.