28 Ocak 2011

Kürt sorunu değil Türk sorunu yaşıyoruz


Güneydoğu'da çanak anten terörü
Aylardır Doğu'yu, Güneydoğu'yu geziyorum.
Köy köy dolaşıyorum.
***
Evlerin yüzde 90'ında en az 8 kişi bir arada yaşıyor.
Evlerin yüzde 90'ına doğru dürüst yiyecek girmiyor.
Evlerin yüzde 90'ına kitap girmiyor.
Evlerin yüzde 90'ına gazete girmiyor.
Ama o evlerin yüzde 90'ına giren birşey var
Çanak anten!
Ne var bunda?
Şu var: Çanak anten sadece yerli kanalları göstermiyor!
Çanak anten sadece ROJ TV'yi de göstermiyor!
Yüzde 90'na gazetenin kitabın girmediği bu evlerin tamamına porno kanallar giriyor!
Hiçbir şifre, engelleme olmadan... Evdeki ilkokul talebesi de seyredebiliyor, 80yaşındaki dede de... 7 gün 24 saat.
Herkes açık o porno kanallar sayesinde ne mi oluyor?
Eğitim seviyesinin ve sosyal hayatın adeta yerlerde süründüğü bölgede, 70 yaşındaki adam torununa gelinine, 14 yaşındaki çocuk minicik bir bebeğe, öz abisi kız kardeşine, komşunun karısına-kızına tecavüze yelteniyor...
Çoğunlukla da başarılı oluyor.
''Nasıl olsa töre var kimse duymaz''deniyor.
Gerçekten de öyle oluyor. Töre ya tecavüzün, tacizin üstünü örtüyor ya da tam dışarı sızmak üzereyken tacize uğrayan kadının canını alıyor.
Televizyon dizilerini hizaya getirerek toplumu kurtardığını zanneden arkadaşlara sesleniyorum:
Güneydoğu'da büyük bir çanak anten terörü var! Ve bu terör en az diğeri kadar can alıyor. (...)

Candaş Tolga Işık

Dün Posta Gazetesi'nde böyle bir yazı yayımlandı. Gelen büyük tepkiler sonrası yazı internetten kaldırıldı, yazar bugün de köşesinde bir "özür" yazısı yayımladı.

Yazı haddini aşmış, yazar da bunu kabul ediyor fakat sorun yazarın bunu kabul etmesinde değil, böylesi bir düşüncenin filizlenmesinde.

İster kabul edin, isterseniz etmeyin ama Türkiye'de ciddi bir Kürt fobisi yaşanıyor. Ülke sınırlarında yaşanın şeyin adı 'Kürt sorunu' olmaktan çıkıp, 'Türk sorunu'na doğru ilerliyor.

İster muhafazakâr, ister sosyal demokrat isterse de milliyetçi olsun düşünce biçimi hiç değişmiyor. Hepsinin ortak hareket noktası; Kürtlerin insan olmadığı konusunda birleşiyor.

Bunu alenen söyleyemiyorlar, itiraf edemiyorlar ama düşünce tamamen bunun üstüne kurulu. Kürtleri sevmiyorlar, Kürtlerden nefret ediyorlar. Devlet yıllarca bunun üstüne politika yapmadı mı? Bunun üstünden Türkiye'de siyaset yapılmadı mı? Hâlâ yapılmıyor mu?

İster eğri oturun, isterseniz doğru. Bu, Kürtlere asimilasyon politikası uygulandığı gerçeğini değiştirmez. Sistematik ve bilinçli bir devlet politikasıyla Kürtler baskı altına alındı, dilleri yasaklandı, köyleri yakıldı, çoluk çocukları öldürüldü, genç kızlarına tecavüz edildi, aydınları hapishane köşelerine terk edildi. Bunca şeyden sonra karşınızdaki insanların kuzu kuzu oturmasını mı bekliyorsunuz?

Bu yaşanan gerçeklere karşı oluşturulan faşist argümansa, "Trabzon'da, Edirne'de de elektriksiz ve susuz köyler var" gibi aptalca bir düşünce oluyor.

Sorunu salt elektrik, su ve hizmete indirgeyerek, Türkiye'nin doğusunu açık alan Auschwitz'ine çevirenlerin iğrenç beyinlerinden çıkmış saçma sapan ve anlamsız bir savunmadan başka bir şey değil.

Kendinden başka herkesi yok sayan, herkese bok atan, herkese üstten bakan iğrenç bir toplumdan başka bir şey değiliz. Bizim için herkes düşman, herkes Türk'ten aşağıda.

Bir Türk'ün dünyaya bedel olduğunu kabul edip, Türk'ten başka dostumuz olmadığını düşünerek büyüyoruz. Bu kadar faşizan düşünce içinde, haliyle kendimizden başka herkesi düşman olarak görüyoruz.

Yazının sahibine kızmak, fotoğrafın bütününü kaçırmaktan başka bir şey olmaz. Bu ülkede Kürt değil ciddi anlamda Türk sorunu var çünkü. Aynaya bakmıyoruz, kim olduğumuzu bilmiyoruz ve işin kötüsü öğrenmeye de niyetimiz yok.

Anafikirinde "Güneydoğu ensest ilişkinin başkentidir" yazıya gelince...

Çok uzağa bakmaya gerek yok. İstanbul'un göbeğinde takıldığı sosyetik mekânlarda yaşanan kokuşmuşluğa, rezalete bakması yeterli. Tabii görmek isterse...