8 Ağustos 2009

Skibbe'nin ilk sürprizi Werder Bremen'e

Bundesliga'da sezonun ilk sürprizini Michael Skibbe'nin çalıştırdığı Eintracht Frankfurt, Werder Bremen'i deplasmanda 3-2 yenerek, gerçekleştirdi.

Werder Bremen'in kovaladığı, E.Frankfurt'un kaçtığı maçta Martin Fenin, 71. dakikada bu hırsız-polis oyununa son vererek, daha ilk haftada takımının konuşulmasını sağladı.

33 bin kişinin izlediği mücadelede Türk asıllı Mesut Özil takımını 1-1 beraberliği taşısa da, yeşil-beyazlıların gülümsemesini sağlayamadı.

Maç genelinde Werder Bremen'in oyun kurma sıkıntıları göze çarparken, kalça sakatlığı bulunan Naldo'nun eksikliği fazlaca hissedildi. Muhtemelen evsahibi takımın seyircileri "Ah Diego neredesin" diye hayıflanmışlardır.

Türkiye'den ite-kaka gönderilen Skibbe'nin Bundesliga'da başarılı olmasını yürekten diliyorum. İkinci Joachim Löw vakası ile karşılaşır mıyız bilinmez ancak daha ilk maçta Bundesliga'ya sıkı bir giriş yaptı.

HOFFENHEIM-BAYERN MÜNİH

Sezona şampiyonluk hedefiyle başlayan Bayern Münih; Ribery, Klose, Demichelis ve Toni gibi oyuncularından mahrum çıktığı Hoffenheim maçında 1 puana razı olmak zorunda kaldı.

Karşılaşmanın 25. dakikasında Simuniç'in net golü hakem tarafından iptal edilen Hoffenheim'da, çok fazla bir değişim gözlenmedi. Bu kadar çok eksiği de olsa, Bayern Münih şampiyonluğu çok istiyorsa, bundan fazlasını yapmalı.

Schalke, Wolsburg, Hamburg ve her şeye rağmen Werder Bremen gümüş tepsiyle şampiyonluk sunmayacaklardır Bayern'e.

NURNBERG-SCHALKE 04

Bundesliga'nın şampiyonluk adaylarından Schalke, baştan sona üstün bir oyun sergilediği maçta, Nürnberg'i 2-1 mağlup ederek, iyi bir başlangıç yaptı.

Yaklaşık 45 bin seyircinin izlediği maçta, Kuranyi'nin iki golüyle sonuca giden Schalke karşısında Nürnberg'in Mintal'le gelen golü puan almalarını sağlayamadı. Karşılaşmada Kuranyi iki gol atmasına karşın maçın yıldızı Farfan oldu.

BORUSSIA DORTMUND-FC KÖLN

Bundesliga'nın yeni yayıncısı TRT 1'den de yayınlanan maçta, Mondragon sadece bir pozisyonda teslim olunca, evsahibi Dortmund maçı 1-0 kazandı.

78 bin kişinin izlediği maçın başından sonuna kadar etkili bir oyun sergileyen sarı-siyahlılar karşısında Mondragon adeta bireysel bir resital sunar gibi, tek başına karşı koydu Dortmund'a.

Dortmund'da Tinga'a parantez açmak gerekir. Kamera sahanın neresini gösterdiyse bu uzun örgülü saçlı adamı gördük. Bir topu çizgiden çıkartılırken, atılan golde de payı büyüktü. Brezilya hastalığı olan kulüplere şiddetle tavsiye edilir.

FSV MAINZ-BAYER LEVERKUSEN

Bundesliga'nın yeni ekiplerinden Mainz'ın evsahibi avantajıyla çıktığı mücadelede, 82. dakikada Gunkel'le gelen gol 1 puanı kurtardı.

Tim Hoogland'la 1-0 öne geçen Mainz, iki dakikada (42 ve 44) yeni transfer Eren Derdiyok ve Kiessling'in attığı gollerle, soyunma odasına 2-1 geride gitti. Maçın 17. dakikasında Barnetta'nın penaltı atışından yararlanamadığını da söylemek gerekir.

20 bin futbolseverin izlediği maçta Jupp Heynckes 61. dakikada Karhan'ın yerine maçın kaderini tayin edecek Gunkel'i oyuna alınca maç da 2-2 berabere sonuçlandı.

HERTHA BERLIN-HANNOVER

Almanya'da deplasmanlarda aldığı skorlarla dikkat çeken Hannover karşısında Hertha Berlin adeta ölüp ölüp dirildi.

42 bin 169 biletli seyircinin kaydedildiği maçta, Hertha kalecisi Drobny'nin kale çizgisinden çıkardığı top, belki de Berlin'in 3 puanı almasına sebep oldu.

Maçın geneli orta saha mücadelesine sahne olurken, Kacar'ın şutu 1-0 galibiyeti getirdi.

Hakan Şükür sus artık!

Chelsea ve İngiltere Milli Takımı'nın yıldız orta saha oyuncusu Frank Lampard, 37-38 yaşına kadar futbol oynamak istediğini açıklamış.

Bu demeci görünce aklıma ilk gelen şey, Hakan Şükür'ün "Elano ve Keita'lı kadroda yer alsam çok gol atardım, futbolu erken bıraktırdılar" açıklaması oldu.

Hakan Şükür, futbolu bıraktığından -kendisi bıraktırıldığı konusunda ısrarlı- bu yana nerede bir mikrofon ya da kamera görse, bu ve buna benzer bir açıklama yapıyor. Sürekli olarak, kendisine 'vefasızlık' yapıldığından söz ediyor.

Bazen konuşmalarını dinlerken ya da okurken, bugüne dek hiç para almadan oynadığını düşünüyorum. Çünkü açıklamalarının açılımı bu düşünceye denk geliyor.

Hakan Şükür, Galatasaray'ın tarihine mal olmuş, büyük başarılarında imzası olan ve Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük futbolcularından biri. Bunu kabul inkâr etmek hem haksızlık hem de aptallık olur.

Bu vefa olayı sürekli döner dolaşır Galatasaray'ın başında. Hayır; bilmesek, görmesek, okumasak diyeceğiz ki, "Seneler boyunca bu adamlar üç kuruşa talim etti, asgari ücret altında ezilip gittiler." Nasıl bir vefasızlıktır bu bilmiyorum. Kendine çiftlik satın alacak, altında 3-5 arabayla dolaşacak kadar vefasızlık yapıldı mı sizlere? Bugün hâlâ bir biçimde futbol sayesinde para kazanıyorsa bu adamlar 'Galatasaray' -ya da Fenerbahçe ve Beşiktaş' etiketi yüzündendir.

Ama yok, beyzadem futbolu istediği zaman bırakamamış, bütün dert o. Biraz beyin jimnastiği yapalım. Bu adamlar bir biçimde çalışan mı? 'Evet'. Belli bir ücret karşılığında hizmet veriyorlar. Hakan Şükür'ün futbolcu değil de özel bir bankada, vezne memuru olduğunu düşünelim. Şirket, toplu işten çıkartmalar kararı aldı ve Hakan Şükür'ü de işten çıkarttı. Hakan o zaman çıkıp "Ben daha bu şirkette çalışacaktım. Yapmak istediklerimi tam olarak yapamadan işten çıkartıldım" mı diyecekti. Tabii ki hayır. O zaman bütün dert ne peki? Aradan 2 yıl geçmesine karşın hâlâ "Bu kadroda olsam, çok gol atardım" türevi cümleler sarf etmek çok mu mantıklı?

12 yıl boyunca verdiğin hizmetin karşılığında, bu ülkede kimsenin kazanamayacağı paraları kazanmışsın. Senin kazandırdıklarından öte, Galatasaray ismi senin şu an bile para kazanmana sebep olmuş. Otur yerinde, konuşma. Sus artık. Roger Milla mısın mübarek.

Şu vefa işine artık son verilsin. Her futbolu bırakan bu kelimeyi ağzında sakız etmesin. Kim ne hizmet ediyorsa, eşek yüküyle para kazanıyor. Bu ülkede milyonlarca insan açlık ve yoksulluk sınırında yaşarken, her sene milyonlarca dolar para kazanan adamların "Vefa, vefa" diye yeri göğü inletmesi son bulsun. Futbola devam etmek isteyen de, kendine ya kulüp bulsun ya da sussun. Hakan Şükür eğer 'Hakan Şükür' olarak anılmak istiyorsa susmasının zamanı geldi. Yoksa Galatasaray tarihinde "Büyük Hakan" olma yolunda her geçen gün biraz daha ilerliyor.

Bu yüzden herkes Metin Oktay olamıyor, bu yüzden herkes Vedat Okyar olamıyor, bu yüzden herkes Lefter olamıyor.

Sezon başlamadan Premier Lig (2009-2010)


Avrupa futbolunu yakından takip eden futbolseverlere "İzlemekten en fazla zevk aldığımız lig hangisi?" sorusunu yöneltsek, sanırım Premier Lig açık ara önde gider. Tabii bu yıl, Los Galacticos etkisi ve Barcelona'nın geçen yıldan akıllarda kalan sükseli futbolu ile İspanya Ligi de, bu sorunun yanıtında ikinci sırada yer alır.

Özel televizyon kanallarının yayına girmesiyle, eskiden senede bir kez denk geldiğimiz Süt Kupası dönemi çoktan sona erdi. -En çok hatırımda kalanı Luton Town'ın Arsenali'i 90. dakikada attığı golle 3-2 devirdiği maçtır sanırım-

Yeni nesil futbolseverler tabii daha avantajlı bu konuda. Futbolun evrildiği yıllarda bol bol maç izleme olanağı buldular. Bizim gibi radyo başında "İnönü Stadı'nı bilenler için söylüyorum, Dolmabahçe tarafından, sağ köşe gönderinin 5 metre çaprazından Beşiktaş bir serbest vuruş kullanacak" türünden, şeyleri pek dinlemeden; İngiltere, İspanya, İtalya, Fransa, Almanya gibi Avrupa futbolunu doğrudan izlemeye başladılar.

Tüm bu ligler içindeyse, en çok ilgi çekeni, izlenilirlik ve futbol kalitesi açısından en fazla rağbet gören ligi tartışmasız Premier Lig. 15 Ağustos'ta Chelsea-Hull City maçıyla 'perde' diyecek İngiltere'de köprülerin altından çok su aktı. Suyun debisini ölçemesek de, kim taş taş üstüne koydu, kim eksildi bir bakmak istedik..

ARSENAL

Kadrosundan neredeyse, bir otobüs dolusu oyuncu kaybeden ve gönderen Arsenal, 15 Ağustos'tan önce elini çabuk tutmak istiyor. Kolo Toure ve Adebayor gibi takımın iki temel taşını kaybeden Gunners, şu ana dek sadece Ajax'tan Vermaelen ve Cheltenham'dan Jamie Edge'yi transfer etti.

Gündemde, Patrick Viera'dan Chamakh ve Kalou'ya kadar çok sayıda oyuncu bulunuyor. Şurası bir gerçek ki, Arsenal şaaşalı günlerinden uzaklaştı. Sürekli al-sat politikası güden Wenger bile şu andan itibaren deneyimli isimlere kapısını açıyor. Rosicky ve Nasri'nin sakatlıkları da tuz biber ekti tüm bunlara, yeni sezon başlamasına az bir süre kala.

Tabii işler bu kadar kötü giderken, iyi şeyler de olmuyor değil. Jack Wilshere isminde 17 yaşındaki genç adam, Emirates Cup'ta gösterdiği performansla Arsenal'e gönül verenlerin yüzünü güldürdü.

Fabregas, Theo Walcot, Arshavin, Eduardo, Van Persie ve Gallas takımı sırtlayacak isimlerin başında geliyor. Fakat her sene yüzüp yüzüp kuyruk kısmında takılan Arsenal'in şampiyonluk yarışını geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi zorlayacağını düşünmüyorum. Londra ekibine gönül verenleri zor bir yıl bekliyor.

Gelenler: Thomas Vermaelen (Ajax), Jamie Edge (Cheltenham)
Gidenler: Emmanuel Adebayor, Kolo Toure (Manchester City), Anton Blackwood (Tottenham), James Dunne (Exeter City), Rui Fonte (Sporting Lisbon, Abu Ogogo (Dagenham & Redbridge), Vincent van den Berg (Excelsior Maassluis), Paul Rodgers (Northampton), Rene Steer (Oldham), Pedro Botelho (Celta Vigo-kiralık), Havard Nordtveit (Nurnberg-kiralık), Amaury Bischoff (serbest).

CHELSEA

Jose Mourinho'nun gidişinden sonra geçtiğimiz seneyi Luiz Felipe Scolari şanssızlığı ile kotarmaya çalışan ancak hatadan Hiddink kararı (çok geç kalındı) ile dönen Chelsea, bu yıl da -kişisel olarak çok da benimsemediğim bir teknik adam- Ancelotti ile lig ve Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu hedefi ile yola çıkıyor.

Manchester City'nin tüm ısrarlarına karşın kadrosundaki hiçbir önemli ismi kaybetmeyen Maviler, şampiyonluk yarışının en ön saflarında yer alacaktır. Kalecisinden forvetine kadar lige hazır durumdaki Chelsea'da Joe Cole ve Paulo Ferreria dışında sakat futbolcu bulunmuyor. Kadrosunu CSKA Moskova'nın gizli kahramanlarından Yuri Zhirkov'la takviye eden Chelsea bu sezon şampiyonluğun en büyük favorisi durumunda.

Gelenler: Yuri Zhirkov (CSKA Moscow), Frank Nouble (West Ham), Daniel Sturridge (Manchester City), Ross Turnbull (Middlesbrough)
Gidenler: Ben Sahar (Espanyol), Sergio Tejera (Real Mallorca), Jimmy Smith (Leyton Orient), Ryan Bertrand (Reading-kiralık), Slobodan Rajkovic (FC Twente-kiralık), Lee Sawyer (Southend-kiralık), Jason Tabor (Cheltenham).

MANCHESTER UNITED

Son şampiyon Manchester United, dünyanın en flaş transferinden birine çok istemese de imza attı. Cristiano Ronaldo'yu 80 milyon sterlin karşılığında Real Madrid'e satmak zorunda kalan ManU'da hâlâ bu adam konuşulmaya devam ediyor. Ronalda şoku ile sarsılan Manchester United, Tevez'in de takımdan ayrılmasıyla bir anda eşekten düşmüş karpuza döndü.

Son iki şampiyonlukta çok önemli payı olan Ronaldo'nun yerine ise Wigan'dan Antonio Valencia transfer edildi. Bir dönemin İngiliz futbolunun en büyük ümidi konumundaki ancak kariyeri 'acıların çocuğu' kıvamında geçen Michael Owen'dan herkes bir dönüş bekliyor.

Şampiyon etiketine sahip Manchester United, Premier Lig'de bu sezon da şampiyonluğun en büyük favorilerinden biri. Sezon öncesi sakatlık sorunu ile boğuşan 'Kırmızılar'ın en büyük kozu Sir Alex Ferguson. Bobby Robson'un ölümüyle İngiliz futbolunun en saygıdeğer menajeri konumundaki Ferguson, teknik direktör becerisi ve adam yönetebilme yetisiyle elinde sihirli değnek olduğuna inandığım tek teknik adam. Bu yüzden de sezonu şampiyonlukla bitirirlerse kimse şaşırmasın, "Ronaldo gitti ama yine de şampiyon oldular. Kişiler değil sistem kazandı" yazılarını da hazırlayın.

Gelenler: Antonio Valencia (Wigan), Gabriel Obertan (Bordeaux), Mame Biram Diouf (Molde), Michael Owen (Newcastle)
Gidenler: Cristiano Ronaldo (Real Madrid), Carlos Tevez (Manchester City), Fraizer Campbell (Sunderland), Lee Martin (Ipswich), Richard Eckersley (Burnley), Manucho (Real Valladolid), Daniel Galbraith (Hibernian), Rodrigo Possebon (Sporting Braga), Mame Biram Diouf (Molde-kiralandı).

LIVERPOOL

Premier Lig'de geçen sezon şampiyonluğu sonuna kadar kovalayan ve oynadığı futbol ve aldığı sonuçlarla geniş bir kitleyi arkasına çeken (ManU ablukası yıkılsın adına) Liverpool, sezon başlamasına kısa bir süre kala Xabi Alonso ve Arbeola'yı kaybetti.

Takımın orta sahadaki en dinamik ve en aklı çalışan adamını kaybeden Liverpool, olay sıcağı sıcağınayken, Roma'dan Alberto Aquilani'yi alarak gönüllere su serpti. X.Alonso-Aquilani'yi terazi kefesine vurup, kim ağır basar demek gereksiz. Ama 'isteriz' diye veryansın edenlere direkt olarak "İspanyol olanı" diye yanıt veririm.

Sağ kanadını Glen Johnson takviyesi ile güçlendiren Liverpool, bu yıl da şampiyonluğu kovalayacak ekiplerin arasında yer alıyor. Eğer şampiyonluk gelmezse tartışılan menajer Benitez'in koltuğu da sallanmaya başlayacaktır.

Gelenler: Glen Johnson (Portsmouth), Aaron King (Rushden&Diamonds), Chris Mavinga (PSG), Stephen Sama (B.Dortmund)
Gidenler: Xabi Alonso (Real Madrid), Alvaro Arbeloa (Real Madrid), Sebastian Leto (Panathinaikos), Jack Hobbs (Leicester), Paul Anderson (N.Forest), Sami Hyypia (B.Leverkusen), Jermaine Pennant (Real Zaragoza).

MANCHESTER CITY

Süleyman El Fehim'in takımı satın almasıyla Avrupa ve dünya transfer piyasasında ne kadar adam varsa talip olan ve bu yıl birçoğunu takıma getiren, diğer kısmını da transfer etmeye çalışan Manchester City'yi herkes ayrı bir gözle izleyecektir.

Şu ana dek 7 futbolcuyla sözleşme imzalayan, 17'sini de gönderen (hakikaten yedeklerle birlikte takım çıkıyor) paranın oluk oluk akıtıldığı, adeta Binbir Gece Masalları'nı andıran kulüp, tarihinin en zor sezonunu yaşacak. Çünkü beklentiler o kadar yükseldi ki, Şampiyonlar Ligi ve Premier Lig birlikte kazanılsa "Ehh, o kadar transfere olmasalar ayıp" diye hayıflanacak kitleler var.

2009-2010 sezonunda kaliteli isimlerden oluşturulmuş toplama takımla neler yapacağı meçhul City'nin ancak bir gerçek var ki; herkes onları izlemeyi bekliyor, herkesin gözü üzerlerinde olacak. Açıkçası, şampiyonluk şansı vermiyorum ve sezon içinde olası bir teknik direktör değişikliğine gitmelerini bekliyorum. Yine de, neler yapabileceklerini ve oynayacakları futbolu izlemek için sabırsızlanıyorum.

Gelenler: Carlos Tevez (Manchester United), Emmanuel Adebayor (Arsenal), Roque Santa Cruz (Blackburn), Kolo Toure (Arsenal), Gareth Barry (Aston Villa), Nils Zander (Schalke), Stuart Taylor (Aston Villa)
Gidenler: Elano (Galatasaray), Ched Evans (Sheffield United), Gelson Fernandes (St. Etienne), Daniel Sturridge (Chelsea), Darius Vassell (Ankaragücü), Valeri Bojinov (Parma), Joe Hart (Birmingham), Jo (Everton-kiralık).

ASTON VILLA

Kaptanı Gareth Bary'i transfer canavarı City'ye kaptıran Aston Villa sanki Bary'nin kopyası Stewart Downing'i Boro'dan aldı.

Orta sahasına bakıldığında Ashley Young, Downing, James Milner, Nigel Reo-Coker gibi kaliteli ve zaman zaman İngiltere Milli Takımı'nda da forma giyen oyuncuları bulunduran Villa için kan kaybetti demek, yanlış olur. Üstelik İngilizlerin gelecekte çok şey beklediği Fabian Delph de, orta sahadaki forma savaşına ortak olacak.

Geçtiğimiz sezon kovaladıkları Şampiyonlar Ligi hedefine bu yıl ulaşabilmeleri ne kadar mümkünse şampiyonluk kovalamaları da o kadar mümkün değil.

Gelenler: Stewart Downing (Middlesbrough), Courtney Cameron (Northampton), Fabian Delph (Leeds United)
Gidenler: Gareth Barry (Manchester City), Zat Knight (Bolton), Stuart Taylor (Manchester City), Sam Williams (Yeovil), Martin Laursen (futbolu bıraktı), Robert Elvins (futbolu bıraktı).

TOTTENHAM

2008-2009 sezonunun hayal kırıklığı içinde 8. bitiren Londra ekibi, bu yıl Kyle Naughton ve Crouch transferi dışında ses getirecek bir işe imza atamadı.

Harry Redknapp'ın öğrencileri için bu sezon da şampiyonluk hayal. Ancak 38 hafta boyunca alabilecekleri sansasyonel sonuçlarla isimlerini duyurabilme ihtimalleri var. Sezon sonunda Tottenham'ı lig tablosunda 4 ila 10. sıralar arasında görebilmemiz mümkün.

Gelenler: Kyle Naughton (Sheffield United), Kyle Walker (Sheffield United), Peter Crouch (Portsmouth), Anton Blackwood (Arsenal)
Gidenler: Didier Zokora (Sevilla), Darren Bent (Sunderland), Chris Gunter (N.Forest), Cian Hughton (Lincoln), David Hutton (Cheltenham), Adel Taarabt (QPR), Kyle Fraser-Allen (serbest), Gilberto (serbest), Ricardo Rocha (serbest).

EVERTON

Geçen sezon Premier Lig'i 5.likle bitiren Everton, kadrosunda pek fazla bir değişikle gitmedi. En flaş tranferini Manchester City'den Jo'yu kiralayarak yaptı, dediğimizde zaten durum anlaşılacaktır.

David Moyes'le birlikte 8. sezonlarına girecek olan Londra ekibi bu yıl da Şampiyonlar Ligi'ni zorlayacaktır. Oturmuş kadrosu ve sistemine, Arsenal'in güç kaybını da eklersek, bu hedef imkânsız sayılmaz.

Gelenler: Anton Peterlin (Ventura County), Luke Garbutt (Leeds), Shkodran Mustafi (Hamburg), Jo (Manchester City-kiralık)
Gidenler: Lars Jacobsen (Blackburn), Thomas McCready (Hibernian), Andy van der Meyde (serbest) Nuno Valente (emekli)

PREMIER LİG'İN DİĞERLERİ

Yazıdan da anlaşılacağı üzere bu yıl da şampiyonluk yarışı Chelsea, Manchester United, Liverpool, Arsenal ve her şeye karşın Manchester City arasında geçecektir. Bu 5 ekibi zorlayacak takımlar arasında ise Aston Villa ve Everton'u saymak mümkün.

Burnley, Birmingham City, Hull City, Blackburn ve Wolverhampton Wanderers, Championship'e düşmemek için mücadele verirken; Porstmouth, Bolton, Fulham, Sunderland, West Ham ise ligin tadı tuzu olacaklardır.

Ronaldo'suz da olsa bizi harikulade bir Premier League bekliyor. Şimdiden iyi seyirler....

Wolsburg bıraktığı yerden başladı


Bundesliga'da sezonun ilk maçı Wolfsburg ve Stuttgart arasında oynandı. Son şampiyon Wolsburg'un 2-0 kazandığı mücadelede Misimovic ve Grafite, yeşil-beyazlıların gollerini kaydetti.

İlk 45 dakikanın golsüz geçildiği karşılaşmada, 70. dakikadan sonra 10 dakikada atılan iki gol oyunun kaderini belirledi. Stutgart teknik direktörü Babel, maç sonrası yaptığı açıklamada, ilk yarıda oynadıkları futboldan memnun olduğunu ancak ikinci yarı pasif bir görüntü çizdiklerini söyledi.

Wolsburg teknik direktörü Armin Veh ise, iki takımın da yüksek tempoda oynadıklarını ancak ikinci yarıda oynadıkları atak futbolla, sonuca gittiklerini ifade etti.

Stuttgart'ta iki yeni transfer Beyaz Rus Hleb ve salı günü takımla sözleşme imzalayan Pavel Pogrebnyak'ın etkisiz göründüler.

Sanırım maçın özetini VfB Stuttgart'ın orta saha oyuncusu Thomas Hitzlsperger maç sonu demeciyle yapmış: "Wolsburg her zaman tehlikeli takımdır."

Her ne kadar, hemen herkes Bayern Münih'in şampiyonluğu kazanacağını söylese de, Schalke, Wolsburg, Dortmund ve Hertha Berlin de bu yarışın içinde olacaktır.

ManU da, Galatasaray'a özendi!

İngiltere şampiyonu Manchester United, yeni sezon öncesi sakatlık sorunu ile boğuşuyor.

Kaleci Edwin van der Sar, Wes Brown ve Gary Neville'dan sonra Nemanja Vidic de, Chelsea ile oynanacak, Community Shield maçında oynama şansını bulamayacak.

Vidic, Community Shield maçının yanı sıra, 16 Ağustos'taki Birmingham City karşılaşmasını da ıskalayacak.

Wes Brown'ın kalçasındaki sorunun çok ciddi olmadığı belirtilirken, Gary Neville'ın kasığındaki problemin de 16 Ağustos'taki Birmingham City maçına kadar iyileşmesi bekleniyor.

Öte yandan Sir Alex Ferguson, Chelsea maçında kaleci Edwin van der Sar'ın yerine Ben Foster ve Tomasz Kuszczak arasındaki seçimi yapabilmiş değil. Ancak İngiliz basınında genel kanı, Ben Foster'ın oynayacağı yönünde.

Manchester United'ın Community Shield finalinde kadrosunda şu oyuncular bulunacak.

Foster, Kuszczak, O'Shea, Ferdinand, Evans, Evra, Valencia, Fletcher, Carrick, Scholes, Anderson, Gibson, Nani, Giggs, Rooney, Owen, Berbatov, Macheda, Tosic, Fabio, Cleverley, De Laet.