23 Ağustos 2009

Yoksa Kayseri takım değil mi (!)



Bugüne kadar oynadığı hiçbir takımın rakip olarak görülmediği Galatasaray, Kayserispor'u da 4-1 yenerek uğurladı Ali Sami Yen'den. Elano'nun golüne kadar ikinci yarının başlarında sıkıntı yaşayan sarı-kırmızılı takım, bu sezon orta alanda en fazla top kaybı yaşadığı maçını oynadı. Ancak şu var ki; Mustafa Sarp gerçekten senelerce görüş dışı kalmış ve çok yazık olmuş.

Denizlispor maçından sonra "Acaba Galatasaray'ın 11'i nasıl olacak?", "Rotasyon nasıl işleyecek?" derken, teknik direktör Rijkaard, rotasyonu rövanştaki Talinn maçına sakladığını Perşembe günkü kadroyla sahaya çıkarak yaptı.

KAYSERİ HÜCUMU DÜŞÜNDÜ

Kayserispor'da ise Tolunay Kafkas, beklenenin dışında Troisi, Makukula, Cangele ve Gökhan Emreciksin gibi hücum gücü yüksek oyuncularla sahaya çıkarak, Galatasaray'a boyun eğmeye değil, kafa tutmaya geldiğini gösterdi.

Galatasaray, formsuz golcü Milan Baros'un karambolde bulduğu golle öne geçerek, rahat bir galibiyet alacağı sinyalini verse de, Makukula kornerden eşitliği sağladı.

Maçı izlemeyenler için şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Galatasaray bütün bir maç boyunca yan topların hepsinde rakibinden daha zayıf kaldı kendi birinci bölgesinde. Benim saydığım 7 topta Kayserisporlu oyuncular vurdu topa.

Ancak Makukula 4 dakika sonra Galatasaray kalesinde yaptığı işin benzerini kendi kalesinde gerçekleştirerek, takımının soyunma odasına 2-1 mağlup girmesini sağladı. Hemen belirtmek lazım, Makukula Türkiye'de iş yapacak görüntüsü verdi. Fiziği güçlü, uzaktan sert şutlar çekiyor ve mücadeleden yılmıyor.

KEITA-ELANO DEĞİŞİKLİĞİ MAÇI KOPARDI

İkinci yarıya Keite-Elano değişikliğine giden Frank Rijkaard, 63. dakikada gol geldiğinde en çok sevinen isim olmuştur şüphesiz. Çünkü verdiği kararın ne denli doğru olduğunu herkes gördü. -Tabii bir de, Haldun Üstünel çok sevindi.-

45-62 dakikaları arasında, bu sezon izlediğimiz en vasat Galatasaray'ı izledik. Orta alanda fazlaca top kayıpları yapan, hücumda etkinlik gösteremeyen İstanbullu sarı-kırmızılı takım, Elano'nun harikulade golüyle de maçı bitirdi.

Elano oyunda kaldığı 45 dakika boyunca yaptığı tek bir hareketle belki ilerleyen dakikalarda zorlaşabilecek maçın kilidini çözdü. Her halinden belli ki, daha 90 dakikayı kaldırabilecek kapasitede değil.

DAHA ÖNCE NERELERDEYDİN MUSTAFA SARP?

Mustafa Sarp'a ayrı bir parantez açmak gerekir. Gerçekten de, sahanın her bölgesinde vardı. Toplara müdahaleleri, zaman zaman hücuma katkısı, defansla yardımlaşması tek kelimeyle harika. Transfer edildiğinde "Sakatlıklar doğunca işimize yarayabilir" düşüncesi, şimdi yerini çok başka düşüncelere bıraktı.

28 yaşına gelmiş, futbolculuk kariyerinin en iyi dönemi sayılacak bir zamanda Galatasaray'a gelmesi, hem kendisi hem de takımı için büyük kazanç. Yedekte bekleyen Mehmet Topal, Barış Özbek ve Linderoth'un işi O'nun varlığında kolay değil.

Arda Turan maçın ilk dakikasından 90. dakikada Baros'a attırdığı gole kadar, sağda-solda-ortada-geride yani sahayı enlemesine ve boylamasına her biçimde katteti. Türk futbolu için gerçek anlamda bir nimet.

SABRİ ŞAŞIRTIYOR (!)

Ve takımın en antipatik ve en istenmeyen adamı Sabri Sarıoğlu. Bugün son dakikalarda yaptığı iki top kaybı dışında çok iyiydi.

Özellikle maçın daha 1. dakikasında Leo Franco'nun kaybettiği topta doğru yerde, doğru zamanda bulunması Galatasaray'ın maça 1-0 yenik başlamasını engelledi.

Geçtiğimiz yıllardan hatırladığımız o itici, sürekli hakeme itiraz eden, rakipleriyle kavga-dövüş futbol oynayan adam yerine gitmiş, sanki PAF takımdan yeni çıkmış genç edasındaydı. Hep doğru yerlerdeydi ve -her ne kadar ortaları isabetsiz olsa da- hücuma genişlik kattı.

Baros formsuz başladığı sezonda halen hazır olmamasına karşın 2 gol bularak, üstündeki kara bulutları dağıttı. Bundan sonra daha iyi bir Baros izleyeceğimizi düşünüyorum.

ALDATMACA SONA ERDİ

Sonuç itibariyle, haftalardır söylenegelen "Galatasaray, daha ciddi rakiple karşılaşmadı" aldatmacası Kayserispor maçıyla sona ermiştir. Kimse çıkıp "Kayseri eski Kayseri değil" demesin. Galatasaray ciddi bir rakip karşısında da 4 golü bulabileceğini hatta daha fazla pozisyonu da bulabileceğini açık ve net biçimde gösterdi.

Galatasaray'ın, Kayserispor maçında en büyük zaafı yan toplar ve gereksiz top kayıpları oldu. Ama Neeskens ve Rijkaard bu işi çözecektir, buna inancım tam.

KÜFÜRSÜZ ALİ SAMİ YEN MASALI

Galatasaray taraftar gruplarından UltrAslan'ın sezon başlamadan önce yaptığı "Küfürsüz Ali Sami Yen" açıklamasının içinin ne denli boş olduğunu da görmüş olduk bu maçta. 80. dakikadan sonra Beşiktaş aleyhinde yapılan tezahürat bu ülkede küfürün statlardan silinemeyeceğnin açık bir göstergesi.

Zaten böyle olacağını biliyorduk da, bari boş ve anlamsız açıklamalar yapılmasa.

Aaaa bronz madalya aldık!



Berlin'de düzenlenen 12. Dünya Atletizm Şampiyonası'nda ilk madalya bayanlar uzun atlamada Karin Melis Mey'in 6.80'lik atlayışıyla geldi.

Güney Afrika vatandaşı olarak doğup büyüyen ancak daha sonra Türk vatandaşlığına geçen Melis, Fenerbahçe Spor Kulübü sporcusu.

"Bu akılla gidersen askere, nah alırsın tezkere" misali herhangi bir Türk atleti çıkartamayan güzel ülkemde, beden eğitimleri derslerinde rahat-hazır ol yapmak dışında bir varyete yapılmadığı sürece Dünya Atletism Şampiyonaları ve Olimpiyatlarda aldığımız bronz madalyalarını gazetelerin ön sayfalarına taşımaya devam ederiz.

Gürcan Bilgiç'in, Keita sevgisi



Gürcan Bilgiç yine Keita'yı yazmış, arada Elano'ya çakmış. Bir 'siyah adam' korkusu var bu tiplerde, Madida'yla başlayan ve Nonda'da son bulan. Gaziantep maçında tek adam geçememiş Keita ama Estonyalı turistler karşısında coşmuş.

Cahilliğe, bilgisizliğe hâlâ devam ediyor, 'tükürdüğümü yalamam' durumunda. Yahu birader, niye anlamıyorsun ki, Keita 19 yaşında futbol arenasına yeni çıkmış bir adam değil ki. Senin işin ne? Gazetecilik. Otur o zaman Lille maçlarını izle, Fildişi Sahilleri milli maçlarını bul izle. İyi performans gösteremediği Lyon maçlarını izle. Araştır, bul, izle. Bir söz vardır; "Bilmediğin boku, git mektebinde oku" diye, onu hatırladım aniden.

Arkadaşın iddiası "Bu takımın yıldızı Arda'dır"mış. Ee bunu sokaktaki simitçi de biliyor. Bana bilmediğim bir şey yaz ki, aldığın paranın hakkını ver.

Karambolde Elano'ya da geçirmiş aklınca. Duran top ve top yeteneğine bir şey diyemezmiş ama temposuzluğuna seyirci ve Rijkaard katlanabilir miymiş. 62 Premier Lig maçı, 42 kez de Brezilya Milli Takımı'nda oynayan bir oyuncudan söz ediyoruz. Nasıl oluyor da temposuz oluyor anlamıyorum, anlamak da istemiyorum.

Gürcan biz sana katlanıyoruz, merak etme Elano'nun 'temposuzluğu'na da katlanabiliriz.

Pantolon indirmeye kadar geldik


Bütün dünyanın gözleri önünde, bir insanlık dramı yaşanıyor. Dünya Atletizm Şampiyonası'nda 800 metrede dünya şampiyonu olan Güney Afrikalı atlet Caster Semenya'nın cinsiyeti konusundaki tartışmalar, genç atletin "Tartışmalara son vermem için pantolonumu mu indirmem gerek?" açıklamasıyla, hadisenin nerelere geldiğini gösteriyor.

18 yaşındaki genç bir insanı insanı böylesine çileden çıkarabilmek, bütün dünyanın gözü önünde cinsiyetini sorgulamak ve sorgulatmak tek kelimeyle terbiyesizlikten başka bir şey değil.

Bu işi daha mantıklı ve daha uygar bir biçimde çözemeyen Dünya Atletizm Federasyonu (IAAF) yetkililerine katran sürüp, ardından da tüye bulamak sonra da sokaklara salmak gerekiyor. Evet kabul ediyorum, gerçekten de erkeksi bir görüntüsü var ama her kadının, kadın gibi görünmesi de gerekmiyor ki. Belki bir lezbiyen, olamaz mı?

Asli görevi insanların cinsiyet tartışmalarını herkesin gözü önünde sorgulamak olmayan bir kurumdan gelen açıklamaların irdelenmesi gerekiyor şu noktadan sonra.

Kendileri bilmiyor sanki, daha küçük yaşlardan itibaren kadın sporcuların erkeklik hormonu aldıklarını. Her kadın sporcunun görüntüsü Maria Sharapova gibi olmayabilir. Zaten öyle olunca da manşetlerden inmiyor.

Düşünsenize, bu kızın anne-babasını. Kız olan kızlarının cinsiyetini ispatlamak için her gün açıklama yapmak zorunda kalıyorlar. Nasıl bir ruh halidir acaba. Tarihin en büyük tazminat davasını bir saniye düşünmeden açarım annesi ya da babası olsam. Her bir üyeye tek tek ve federasyonun tamamına.

Türkiye'de spor gazeteciliği

Gecenin bir yarısı uyuyamadım kalktım. Gazetelere bakıyorum, Hürriyet'te "Leverkusen'in Derdiyok" başlığını gördüm. Bu isim ve soyadlarla ilgili başlık atmaya bayılıyoruz.

Gazete sayfalarında hiçbir grafiksel atraksiyon yok, interneti saymıyorum bile. Bir gazete, hiç mi grafik çalışması yapmaz anlamıyorum ki. Sanki her gün 100 metrede rekor kırılıyor. Rekorun kırıldığı güne özel bir şey hazırlamak zor mudur acaba?

Burada atılan başlıklardan birkaç örnek verdikten sonra elinoğlu nasıl başlık atmış onu da görelim.

Yüzyılın rekoru 9.58 / Hürriyet
Usain Bolt yine uçtu / Milliyet
Süpermen Usain Bolt / Sabah
Uçak gibi adam! / Vatan
Biri rüzgârın oğlu Usain Bolt'u durdursun / Radikal
Usain Bolt Ay'a çıktı / ntvmsnbc

Hiçbirinde herhangi bir zekâ pırıltısı yok. Süpermen zaten İngiliz basınından aşırma bir başlık. Guardian daha ilk koşulduğu saatlerde atmıştı.

Lequipe'in gerek ertesi gün çıkan sayısında gerekse de sonraki günde çıkardığı sayıda yaptığı göndermeler ise harikaydı. "Berlin'de bir duvar daha yıkıldı."

Ve fotoğrafta gördüğünüz Mr. 200 bin Bolt başlığı ile üstteki yıldırım çalışması. Aslında çok da uğraşılmış bir şey değil, grafik açısından ama bunu düşünmek yeterli.

Üstüne konuşmaya bile gerek yok. Biz burada hâlâ "Kartal'ın kanadı kırık" "Galatasaray morarttı", "KrAlex", "Belediye hatları kesti" gibi ortalamanın altında zekâ ürünü başlıklar okuyalım.

Not: Hıncalımsı bir yazı olduğunu şu an farkettim ama oldu bir kere. Yapmamaya çalışırım...

İngilizlerle Sami Yen'de çıldırmak



Fotoğraftakiler; Huw - Newcastle United, Nick - Crystal Palace, Toby - Nottingham Forrest. (Soldan sağa: Huw, Nick, Ben, Kuzen Umut ve Toby)

Sami Yen'e gittiğimiz İngiliz elemanlar. Maç sonu "Lay lay lay lay lay lay lay lay layyyyy oooooo Cim-Bom-Bom" şeklinde bağırırken.

Sevdiler, bir daha gelecekler; yeni statta Fenerbahçe derbisine. Tabii stat biterse...

Eeeee hani unuttunuz mu yoksa!

Geçtiğimiz yıl da bu yıl da, Galatasaray ve oruç arasındaki korelasyon kurulamadı, henüz basın tarafından..

Bundan önceki sezonlarda "Oruç en çok Galatasaray’ı etkiliyor" şeklinde, haberleri bol bol okurduk sayfalarda.

"En çok puan kaybeden takım Galatasaray", "Ramazan'da Cim-Bom'a yaramıyor" türünden, ipe sapa gelmeyen ve ismine haber bile denemeyecek ama otomatiğe bağlanmış cümleler bütününün olmaması acaba neden?

Bir tek oyuncu mu oruç tutuyordu bu takımda? Hakan Şükür'ün gitmesi sonrasında birden inançsız mı oldular Galatasaraylı futbolcular?

Ağzımla gülmüyorum bu duruma...