17 Mart 2011

Yaralı Aslan'la oyun olmaz


Galatasaray-Fenerbahçe maçı geldi çattı. Yaklaşık 3 yıldan bu yana tepetaklak inişe geçen bir kulüp halini aldı Galatasaray. Yönetiminden, futbolcusuna, taraftarından, basınına kadar elle tutulur hiçbir şey kalmadı. Kadın ve erkek basketbolcular sarı-kırmızıya gönül veren insanların yüzünü güldürecek hiçbir şey kalmıyor.

Normal şartlar altında bir hafta öncesinden heyecana kapılan ben, içimde zerre heyecan taşımıyorum. İşyerinde Fenerbahçeli arkadaşların, bıyık altından sırıtmalarına, dalga geçmelerine maruz kalsam da tepki vermiyorum.

Rus ruleti kıvamında ama tek kurşuna sığmayacak bir maç olacağını düşünüyorum. Kimin tarafından atılacağını bilemiyorum ama bol gollü bir karşılaşma olacak. Belki Fenerbahçe 4'leyip 5'leyip gidecek, belki Galatasaray 3-2'lik bir galibiyet alacak.

Tanıdığım tüm Fenerbahçeli arkadaşlarda benzer bir tavır var. Sanki şampiyonluğa Galatasaray gidiyor da, Fenerbahçe'nin tek amacı Arena'da ilk galibiyeti alma peşinde olan takım gibi. 3 puanın onlar için önemi Galatasaray'a yeni sahasında ilk mağlubiyetini yaşatmak.

Oysa umrumda bile değil bu statta kimin ilk Galatasaray'ı yendiği. Kasımpaşa da yenebilir, Beypazarı Şekerspor da ya da Fenerbahçe.

Galatasaray için sezon erken bitti. Her yıl, o sonun ucu kısalıyor. Bu yıl, ligin ilk yarısı bitmeden son geldi.

O yüzden Galatasaray'ın daha Mart'ın ortasında kalan tek hedefi, Fenerbahçe'yi yenerek, bütün bir sezonun rezilliğini tek maçla kotarma düşüncesinde. Mantıklı, akıllı bir Galatasaray taraftarı için bunun bir aşağılama anlamı taşıdığını görmek gerekir.

Mart ayında Avrupa kupalarında maç yapma alışkanlığı edinmiş bir takımın, ligdeki rakiplerinden birini yenmek ve onu şampiyonluk yolunda tökezletmek Galatasaray'ın hedeflerinden biri olmamalı. Ya da başka bir deyişle Galatasaray'ın hedefi buysa, Galatasaray tükenme noktasına gelmiştir.

"Yarın ne olur?" kestirmek cidden güç. Sahadaki futbol ve sahanın dışındakiler iyiden iyiye rezalet kokmaya başladı.

Artık herkes Galatasaray hakkında atıp tutuyor, her türden habere imzasını atıyor, birtakım tipler televizyonlara çıkıp "Bu gitmeli, şu kalmalı" türünden fetvalar veriyor.

Şu tablo tam da leş yiyici akbabaları andırıyor. Çölün ortasındaki aslan ölmemek için can çekişiyor ve tepede akbabalar aslanın ölümünü bekliyor, arada yanına kadar gelip taciz ediyor.

Umut fakirin ekmeği. O yüzden Yaralı Aslanı çok fazla tahrik etmemek gerekir. Çünkü ne zaman ne yapacağı belli olmaz.

Maçtan sonra görüşürüz...