Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrasında yaşananları hepimiz az-çok izliyor, okuyor ve görüyoruz. Aşağılamalar, dalga geçmeler bir yana daha önemlisi ciddi bir dezenformasyon yürütülmeye başlandı. Antu'nun verdiği haberin, tüm 'büyük' gazetelerin internet sitelerinde manşetten verilmesi bunun doğrulunu kanıtlıyor.
Pazar gününden bu yana, tamamen mecburiyetten takip ettiğim haberlerde sezilen şey Galatasaray'a karşı bir cadı avı başlatılmasıdır.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın "3 şampiyonluk sözü" vermesinin ardından, aslında bu sezon olacakları tahmin etmemek en kibar ifadeyle safdilliktir. Aziz Yıldırım hakkında eleştiride bulunan yegâne isim Hıncal Uluç'un, NTV'de yayınlanan "90 Dakika" programının yayından kaldırılması bu bağlamda ciddi bir kanıttır. Kanal, yayından kaldırma gerekçesi olarak "Zarar ediyoruz" savunmasını dile getirse de, "90 Dakika" NTV'nin en fazla kâr eden programlarından biriydi. Zaten 11 yıldan bu yana kâr-zarar değil, kaliteyi önde tuttuğunu iddia eden bir kanalın bu savunması da son derece komiktir.
Topyekûn saldırının boyutu, Ankaragücü yenilgisinden sonra artsa da, zirve yaptığı gün 3-1'lik Fenerbahçe-Galatasaray maçıdır. Başta da belirttiğim gibi, ilk günlerde yer alan aşağılamalar ve alay etmeler, yerini yanlış bilgilendirme ve yalan habere bırakmıştır. Hepiniz okuyorsunuz çıkan haberleri sadece bugün yer alanlardan bazılarının başlıklarını görmek bile bu yapılanların hangi raddelere geldiğini göstermeye yetiyor. "Arda'nın burnu büyük", "Galatasaray ceza yağdıracak", "Galatasaray'ı görünce çıldırıyor", "Daum'dan Rijkaard'a sert yanıt", "Rijkaard'ı panikleten maç", "Tribünlerden derbi tepkisi", "Galatasaraylılar mağlubiyeti böyle kutladı", "İspanya'ya hiç benzemez", "Keita'nın yumruğu 1 numara", "Elano'nun umrunda mı?", "Rijkaard da fos çıktı", "Fatura Rijkaard'a"
Bu haberler böyle sürüp gidiyor. Gazetecilik açısından ele alacak olursam -ukalalık yapmıyorum, yanlış anlaşılmasın- "Arda'nın burnu büyük" haberinde, eğer haber doğruysa Baroni, Arda'ya maç içinde bilerek tekme attığını itiraf ediyor ama haberin sunuş şekli ve görülen yer bambaşka. Oysa, mesleki açıdan, Baroni'nin "Bilerek tekme attım" demesi, o haber dahilinde daha fazla haber niteliği taşımaktadır. "Daum'dan Rijkaard'a taş" haberinde, Daum Antu'nun iddialarını doğruymuş gibi "Zaten Keita'ya atılan suyun Galatasaray tribünlerinden geldiği tespit edilmiş" diyor ancak hiç kimse bunu yazmıyor.
Galatasaray yönetimi, geçtiğimiz sezondan süttü ağzı yanmış olacak ki, bu haberlerin hiçbirine tepki göstermiyor, derbide yaşananları gündeme getirmiyor. Oysa ki, derbide Galatasaray'ın nasıl oyuna getirildiği, önce maç başlamadan, sonra da maç içinde hakemin verdiği kararlarla ortaya çıkmıştır. İş işten geçtikten sonra verilecek tepkiler ne yazık ki, pek fazla işe yaramayacaktır. Çünkü atı alan Üsküdar'ı geçecektir. Zaten o zaman söylediklerinizin hiçbir önemi de kalmıyor.
Takım dışında bireyler de açıkça hedef gösteriliyor. Sezon başından bu yana Arda Turan öznesindeki haberler bu açıdan benzer paralellikler göstermektedir. Medyada; yaşantısı, Fenerbahçeli arkadaşlarından tutun da sevgilileri, transferleri, giydiklerine kadar her şey yalan yanlış ifşa ediliyor.
Özellikle Pazar akşamki derbiden sonra iş, annesi yaşındaki Saba Tümer'le ilişki yaşadıkları yalanına kadar getirildi. Ancak Arda hakkındaki haberlerde iki şey daha dikkat çekiyor. Pazar akşamından itibaren, sezon başında televizyonlar karşısında açık ve aleni olarak Aziz Yıldırım'ın yaptığı transfer haberleri hâlâ hafızalarımızdayken birdenbire "Arda zaten Fenerbahçe'de ancak iyi bir yedek olur" söylemiyle "Arda'nın bir an önce yurtdışına transfer olması gerek" söylemlerinin sürekli dile getirilmesi.
Amaç, Galatasaray taraftarlarını bilinçaltından uyararak, Arda Turan'ın bir biçimde Galatasaray'dan kopartılması. Benzer örneklerini gördüğümüz üzere ve Aziz Yıldırım'ın "Avrupa'dan alırım" sözünü de unutmadan, bir transfer harekâtının tohumları yavaş yavaş atılmaktadır.
2 yorum:
KEITA: Şahsen ben takım olarak, oynamaya alışık olduğumuz, sezon başından beri oynadığımız oyunu oynayamadığmızı düşünüyorum. Ancak bunu yaratan maç öncesinde ısınma dakikalarından itibaren başlayan, o hoş karşılanmayacak olaylar. Örneğin; ısınmanın daha ilk dakikalarında rakip takım bir kavga çıkardı. Böyle olunca tabi insan kendi kendisine soruyor. Bu acaba belli bir stratejinin bir parçası mıdır diye? Daha sonra sahaya o kadar yağan cisim var. Dolayısıyla bunu düşünüyorsunuz. Maçı bitirebilecekmiyiz acaba diye oynamaya devam ediyorsunuz. Buna odaklanınca da insan tüm sezon boyunca oynamaya alışık olduğu o takım oyununu oynayamayabiliyor. Ben kendi açımdan bunu hissettim. Ben her zaman oynadığım oyunu oynayamadığımı hissettim. Ve muhakkak biz takım olarak sezon boyunca oynadığımız oyunu, gösterebildiğimiz uyumu göstermiş olsaydık, bu maç muhakkak böyle sonuçlanmayacaktı. Bunlar benim şahsi düşüncelerim.
HALDUN ÜSTÜNEL: Maçın hakemi Bünyamin Gezer'in "Maçı iptal etsem 50.000 kişiyi kim tutacaktı" şeklindeki açıklamasına sert tepki gösteren Üstünel, "Bünyamin Gezer bu sözüyle aslında maçı iptal etmesi gerektiğini ve korktuğunu itiraf etmiş oldu. Maçı da korkarak yönetti. Bunu bütün kararlarda gördük." dedi. Bünyamin Gezer'e soruyorum. Oyunu devam ettirirken etkilendiğiniz 50 bin kişiden, maçı yönetirken de etkilendiniz mi?" diyen Haldun Üstünel, küfür konusunda da hakemi eleştirdi. Gezer'in "Hakemlere yönelik bir küfür yoktu" şeklindeki açıklamasına tepki gösteren Galatasaray Futbol Şubesi Sorumlusu Haldun Üstünel "Maçın hakemi küfür sadece kendisine edilirse mi küfürden sayıyor? dedi.
Ayrıca kaptanımız Arda'ya 50.000 kişi küfür ediyor, niye hiçbir Fenerbahçeli yönetici müdahale etmiyor ve sessiz kalıyor?"
Üstünel, yıllar önce Ali Sami Yen'de Galatasaray'ın kazandığı bir derbi sonrası Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın merdiven boşluklarının dolu olmasını gündeme getirip tepki göstermesine de atıfta bulunarak "Maç öncesi hakemin yaralı kafasıyla maça çıkması, tüm bunlara rağmen maçı oynatması, Bünyamin Gezer'in Türk futbolunda milat olacak bir kararı vermesine engel oldu. Yıllar önce bu fırsatın kaçtığını merdiven boşluklarını söyleyerek dile getirenler bugün niye sessizdir?"
"Galatasaray yönetimi olarak son 4 yıldır derbi maçlarından önce göstermiş olduğumuz tavırlarla örnek olmuşuzdur. Fenerbahçe Yönetimi'ne sürekli olarak yemek daveti yapmamıza rağmen kendileri bunlara hiç bir zaman iştirak etmemiştir. Herhalde onlar da gerginlikten yana olmak ister bir durumdalar." diye konuştu.
Yorum Gönder