Fotoğraf, İstanbul'da bir sushi restoranından. Bikinili bir kızın üstünden servis ediliyor sushi.
Aslında dünyanın birçok ülkesinde çıplak kızların üstünden servis edilirken, Türkiye'de bikinili kızlar aracılığıyla yapılıyor. Restoranda her çarşamba günü "Nyotaimori geceleri" düzenlenecekmiş. Maliyeti kişi başına 350 dolar.
Hiç lafı eveleyip gevelemeden direkt yazacağım. "Arap yağı bol bulunca bir tarafına sürermiş." Bizimkisi tam o hesap.
Bu ülkede binlerce insan kamyonların üstünden atılan ekmekler için birbirini ezerken, çamurların içine düşen ekmekleri alabilmek için öldüresiye bir çaba gösterirken, bu yavşakların çıplak ya da bikinili kadınların üstünden üç parça sushi yiyecek diye 350 dolar para vermeleri (aslında parası önemli değil)tek kelimeyle orospu çocukluğu.
Bu yavşak güruh, birtakım dergilerde gördükleri hayatlara öykünerek, nasıl kazandıkları belli olmayan bu paraları saçmalarının hesabı bir gün sorulur. "Keser döner, sap döner; gün gelir. hesap döner" demişler. Bu aymazlığın, bu iğrençliğin hesabı er geç sorulur bunlardan.
Dünyadaki en iğrenç toplumlardan biriyiz muhtemelen ve bu iğrenç topluluğu yıllardan bu yana ülkeyi yöneten "sağ" iktidarlara borçluyuz. Ahlâk bekçiliği üstünden oy avcılığı yapıp, birtakım gerizekâlı kitle ve besledikleri asalaklar sayesinde iktidar olabilen bu iktidarlar, işte bu görüntüleri yarattılar.
Sorsan, 'Kişisel özgürlükten' dem vurur, son günlerde pek moda ya, bu kişisel özgürlük işi. Çok şey geliyor, dilimin ucuna kadar ama yazmayacağım daha fazla. Tek söyleyebileceğim, hepiniz can çekişerek geberin, açlık içinde...
10 yorum:
o değilde millet domuz gribi var diye birbiriyle tokalaşmıyor
ama bunlar başkasının üzerinden yiyor
geberin ulannn
@ Emrah; tabii bak işin bir de o boyutu var, düşünmemiştim hiç...
Burada kadının önemsiz bir varlık gibi görülmesi de cabası.Kadın burada bir meta olarak görülüyor.Resmen kadınların gururu ayaklar altına alınıyor.
Böyle bir rezalet karşısında dondum kaldım.Ne diyeceğimi bilemiyorum...
@ Arif; ilk yorumunu ne yazık ki silmek zorunda kaldım, anlayışına sığınarak...
Sorun değil abi.Ama bu haberi ilk burada gördüm,aklıma ne geldiyse yazdım kusura bakma kendimi tutamadım...
Ya ne domuz gribi hepsi hikaye.. 9 ay önce aynı kaotik ortam Londra'da da yaratıldı. Üstelik Londra'da yaşayan insanlar %80 oranında metro, tren ve otobüsü her gün kullanılıyor. Orada da olayı o kadar korkutucu bir boyuta getirdi ki medya, biri hapşırdığında trenlerden kaçarak atlayanlar, çantasından maske çıkaranlar, atkısını yüzüne saranlar... Toplam hastanan sayısı 2000'i geçmedi, ölen sayısı da 80'i... O zamanlar aşıdan falan da bahseden yoktu. "Tamiflu" adlı ilacı olan iyileşiyordu. Demek istediğim Londra gibi kozmopolit bir şehirde toplumun her gün içiçe girdiği bir yerde bu hastalık yayılmadıysa korkulacak bir şey yok demektir.
Bunlar ABD'deki ilaç firmalarının biyolojik denemeleri. 5'er yıl arayla daha iyisini geliştirip ülkelerin paralarını bir de bu yolla soyup zengin tek güç olalım mantığından geliyor.
O yüzden insanlar ekmekleri çamurun içinden toplayarak yiyorsa bunu kadının üzerinden suşi yiyenlerden değil, ülkeler daha aşı için sıraya girmişken ve etkinliği tartışılırken, bizim soysuzların 43 milyon aşı satın alıp sonra da başbakanın çıkıp "ben aşı olmam" demesi daha büyük o.ç. luğudur.
O aşılara ne kadar para ödendiği ve kullanılmayacaksa neden satın alındığı ortaya konmalıdır. 43 milyon dozdan bashediyoruz dikkatinizi çekerim...
O yüzden toplamda 100 müşteriyi bulmayacak bir suşi restoranın servis politikasından çok bizim ülkemizi bir restoran olarak düşünüp ödediğimiz vergilerin hizmet olarak hangi kalitede bize geri döndüğü, dönmüyorsa bunun vergi değil haraç olduğu ve bizim paralarımızın nasıl çarçöp edildiğini ve insanları bir ekmeğe muhtaç edildiğini konuşmalıyız.
@ Saunders; domuz gribi ve aşısı konusundaki görüşlerim seninle paralel biçimde ancak bu sushi restoranı hadisesi de benim açımdan öyle çarçabuk geçilebilecek bir şey değil.
Sadece gripten dünyada ne kadar insan ölüyor bunun rakamları ortaya çıkartılsa, bu domuz gribi denen hastalığın ne kadar anlamsız olduğunu anlarız. Kuş gribi, domuz gribi, sırada at gribi var, en sonda zik gribi çıkacak zannımca
Yeni kaynaklar yaratmak isteyen Amerika bize buradan da geçirdi.
Amerika'nın parası azaldıkça böyle gripler çok çıkacak.Dediğiniz "zik gribi"bence sonlara doğru değil çok yakın bir zamanda çıkacak.Ahlaksızlığın normal karşılandığı şu günlerde böyle bir grip Amerikaya çok para kazandırır.
Konu dağıldı ama bu gripte olan yine garibana olacak ben bunu bilir bunu söylerim.
Hiç bir zenginin çocuğuna birşey olmayacak görün de bakın.
(ha bu arada bu gribi bu kadar da göz ardı etmeyin.Ne olur ne olmaz..)
Hiçbir şey olmaz korkma... Maksat bu şekilde insanların aklını başka bir yöne çekmek, konuşulması gereken "esas" sorunların konuşulmamasını sağlamak. Amaç Asosyal, korkak, titiz, binalara hapsolmuş, bilgisayar başında tartışan, dışarı çıktığında kulağını ipod ile tıkayan yeni bir jenerasyon yaratmak. Bu sırada neler planlıyorlardır sen domuz gribinden endişe ederken...
Bu planları yapan ve uygulamaya koyan "kurul" veya "grup" şayet bulunursa veya ortalığa çıkarılırsa insanlığın geleceğini kurtaracaklardır. Yoksa şu önümüzdeki 20-30 yıl çok feci sahnelere şahit olabiliriz ve bunu yobaz kesim kıyamet olarak algılayabilir ama ne yazık ki öyle olmayacak.
Bu tarz gripleri öldürücü boyutta yaratamazlar. Şayet öyle bir bok yerlerse ki en sonunda yiyecekler ve dünyayı yaşanmaz hale getirecekler, kendileri de öleceklerini çok iyi biliyorlar.
Yorum Gönder