19 Ekim 2011

Bu kadar zor mu?


Üstüne ne yazılabilir ki! 20'li yaşlardaki gencecik çocuklar, bir gece yarısı 'vatan' için ölüyorlar.

Ölen askerlerin sayısı sanki bizim acımızı içimizdeki duyguları da artırıyor. 26 değil de, 2 asker ölse, yarın gazetelerde köşede kenarda kalacaktı. Biz başka şeyler konuşacaktık, başka şeyler manşetleri süsleyecekti. Gazetelerin sağ üst köşesindeki hatun bölümü için fotoğraf seçilecekti.

Şimdi birileri en acıklı, fotoğrafı seçmeye çalışacak. Bir asker annesinin tabut üstündeki kınalı elleri ya da bağrını parçalarcasına vuran başka bir anne. Ertesi gün gazeteyi göreceklere 'gel gel' yapmak için, bu acı katmerleyip sunulacak.

Böylesi acı olaylar sonrası diğer genel refleks ise intikam çığlıkları atmak oldu. Akan kanı, kanla temizleme gayreti bitmiyor. Sanki o zaman, çekilen tüm acılar bitecekmiş gibi.

Şimdi intikam çığlıklarını atanlar arasına cumhurbaşkanı ve bakanlar da katıldı. Cumhurbaşkanı, "Bu saldırıların intikamı çok büyük olacaktır" diyor, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, 'ustamın dediği' diyerek, "İntikamı çok ağır olacak" eşliğinde bulunuyor.

26 asker öldü, gelen haberler arasında 15 PKK'linin öldürüldüğü de var. Kimileri için 26 asker şehit, kimilerine göre 15 PKK'li şehit.

Vicdan mastürbatörlerinin ağızlarından salyalar akıtarak, intikam çığlıkları eşliğinde 'daha fazla kan akıtın' söyleminin 35 yıldır sonuçsuz kaldığını halen göremiyor muyuz?

40 bine yakın insanı kaybetmişken, yüzbinlerce insanın yüreğine acıyı akıtmışken, 'barış' çağrısı yapanları terörist ilan etmek, bu kirli savaşın sürmesini sağlamaktan başka bir işe yaramayacak.

Terörist değilim.
Savaş istemiyorum.
Kardeşim yaşındaki çocukların ölmesini haber yapmak istemiyorum.
Annelerin tabutlara sarılmasını izlemek istemiyorum.
Evlatlarını kaybeden babaların, gözyaşlarını saklayarak 'vatan sağolsun' demesini istemiyorum.
İntikam çağrıları duymak istemiyorum.
İnsanların sokakta birbirlerine düşmanca bakmasını istemiyorum.
Televizyonlarda saatlerce ağdalana ağdalana tabut göstermesini istemiyorum.

Lanet olsun, barış istemek, barışı savunmak bu kadar güç mü?
Kimsenin, kimseye düşman gözüyle bakmadan sokaklarında dolaştığı bir ülke, hayal mi?

Barış çığlıklarını daha yüksek sesle haykırmadığımız sürece, kan gölü hiç kurumayacak. Bu ülkenin yoksul gençleri ölüme gönderilecek. Biz birbirimize düşmanca bakmaya devam edeceğiz.

Bunca iğrenç intikam çığlığını atanlar, daha üstünden 24 saat geçmeden, Starbucks'a gidip kahvesini ısmarlayacak, önündeki dizüstü bilgisayardan, twitter'a, facebook'a girip, en acıklı, en afilli, en fiyakalı cümleyi yazmaya çalışacak ve akşam bilmem hangi barda elinde içkisiyle ortalarda salınacak. Aradan 3-5 gün geçince, bir sonraki çatışma haberine kadar ölen kimseyi hatırlamayacak bile.

İnsan olduğumuzu hatırlamak için hâlâ çok geç değil...

12 yorum:

selaminko dedi ki...

barış yapmak için önce ortada ne istediğini bilen birilerinin olması gerekmiyormu? Peki soruyorum ne istiyor bu adamlar. Allah aşkına birisi bana anlatabilirmi? Hadi geçtim silahlı kuvvetleri öğretmeni, mühendisi, işçiyi kaçırmak kimin işi amacı ne? Oradakilerin en sahip çıkması gereken kişiler değil mi öğretmenler, mühendisler. Oradaki kişilerin rahatı için huzuru için en şartı değil mi oradaki okulların her yaz tatili dönüşünde yeniden ahıra dönüştürülmemiş olması. kimse bana vay oralarda şöyle kötü şartlar böyle rezil şartlar demesin. Anadolunun ne berbat durumda olan yerleri var. Rahat istiyorlarsa huzur istiyorlarsa önce oraya gönderilen öğretmene, mühendise, öğrenciye sahip cıksınlar sonra konussunlar. Ha dertleri bağımsız devletse o zaman orada bi duracaksın. aslında bazen diyorum istediklerini vereceksin bunlara doğudan tamamen cekileceksin. araya sınır koyacaksın. elektrik, su hicbirsey vermeyeceksin devlet görevlisi göndermeyeceksin. büyük sehirlerde yasayanları da yeni kuracakları devletlerine vereceksin ve giris izni vermeyeceksin. o zaman amerikanın, israilin kucagında hoplayıp dursunlar da görelim pasaları. silahla çözülmüyor madem böyle cozelim. bak o zaman bu ülke ne kadar düzgün hale geliyor. Cok sevdigim ve delikanlılıklarına tek kelime edemeyecegim birçok kürt var biliyorum. bu sözlerimi onları tenzih ederek yazıyorum.

Adsız dedi ki...

Aslında, bende sizin gibi düşünmeme rağmen, bu görüşlerin ifade edileceği günün bugün olduğunu da düşünmüyorum. Yani yapılan büyük bir operasyonun arkasından buna cevap verilmeye gidilirken barış demek bir tarafın elini kolunu bağlamaya çalışmak olmaz mı? Ölen herkes bu toprakların çocuğudur ama böyle bir duruma da kayıtsız kalınamaz, kalınırsa barış değil baskınlık olur, şahsi fikrim. Cevaplarsanız sevinirim.

koala dedi ki...

@ Adsız; tam da bugün barıştan söz etmeli. cevap vermek dediğin şey, ölümlerin artmasından başka bir şey değil. kimse kimsenin elini kolunu bağlayamıyor. 30 yıldır aynı şeyleri dinliyorum. aradan geçen 30 yılda 30 bin kişi öldü. onbinlerce insan evinden, köyünden edildi, binlerce insan işkenceden geçirildi, cezaevlerine girdi, çözüm bulabilindi mi? bu işin tek çözümü barıştır, onun dışındaki tüm seçenekler de, savaşın tarafı olmaktır. ne bu ülkede, ne de dünyanın başka bir yerinde savaşın tarafı olmadım, olmayacağım da.

Semih dedi ki...

İçimizdeki hainleri görme günüdür bugün.

"Barış" diyenlerin eli hep tetikte... Onlar samimi değil, Türkiye'den bu şanlı tarihten büyük değil hiçbiri. Olamazlar da...

Bu vatanın yiğit evlatları, bu hainleri nasılsa hıyanet ettikleri toprağa gömecektir!

Evet kimse ölsün istemeyiz, ama düşmana da hak ettiği cevabı vermek şarttır

Adsız dedi ki...

@Semih: Daha kac insan ölünce "düsmana hak ettiği cevabın" kana kanla karşılık vemek olmadığını idrak edeceğiz ki? 30 yildir hep "düşmana hak ettiği cevabı" verdik zaten, gelinen nokta budur.
Eger bir toplumda olenler, yasayanlardan daha cok sey anlatir hale gelmisse, silah seslerine bastiracak yeni seslere ihtiyac vardir, yeniden kan dokulmesine degil.

Selamlar,
Selim

tyfn dedi ki...

Artık İntikam elbet alınacaktır laflarını bırakmamız gerekiyor..
intikam değil barış ve huzur istiyoruz diyoruz vatan haini ilan ediliyoruz bu seferde..

Ayrıca Artık yapmacık hareketleri de bi kenara bırakmamız gerekiyor onu asalım bunu keselim bir yere varılmayacağı yıllarca görülmüştür görülmeyede devam edecektir..

Adsız dedi ki...

usta iki taraf da insan falan değil!

bir taraf: vatani görev adı altında zorla askere alınan, eline silah verilip savaşın ortasına yollanan garibanlar.

diğeri: cahilliğin de etkisiyle bilerek, isteyerek, düşmanca hislerle dağa çıkan ve masum insanları öldüren şerefsiz yaratıklar.

fark bu kadar net.

sanki devlet geldi, durup dururken "haydi şu köyü yakın, halkı da hapse tıkın" dedi amk..

Adsız dedi ki...

bugün kürtlere ana dilde eğitim verilse, istekleri kabul edilse, özerklik de verilse bu iş bitmeyecek. bu sefer de başka bir şey için ortaya çıkacak terör örgütü. kürtler çok açık ve net kullanılıyor. pkk terör örgütü kürtlere yarar değil, zarar veriyor. sen hala dersim katliamı de, onu de, bunu de..

Adsız dedi ki...

dünyada türklerden daha iğrenç, nefret edilesi bir millet varsa o da kürtlerdir. yok edilmesi gereken bir kavim. ne istediklerini bildiklerine bile emin değilim. şayet belliyse, o istekleri karşılandığında da problem olmaya devam edeceklerdir. kanlarında, hamurlarında var çünkü. şerefsiz olmak, aşağılık olmak. lanetliler belki de. türk olmaktan daha utanç verici şey kürt olmak olmalı.

Adsız dedi ki...

Senin o sevgili barşseverlerinin istediği barış;devletin silahları sussun ama örgüt vurmaya devam etsin demek.Sen buna kanıp birde burda pazarlamaya çalışıyorsan ya safsın ya da art niyetli.

Barakuda dedi ki...

""40 bine yakın insanı kaybetmişken, yüzbinlerce insanın yüreğine acıyı akıtmışken, 'barış' çağrısı yapanları terörist ilan etmek, bu kirli savaşın sürmesini sağlamaktan başka bir işe yaramayacak."" seninle ayrıştığımız başlıca nokta şu bence abi.. barış çağrısı yapanlardan kasıt bdp adaylarıysa -sırrı süreyya önder, abdullah tüzel vs- geçerli say bu yorumumu.. şimdi bu adamlar sen veya sana benzer düşünen kişilerce barışı isteyen, barış gönüllüleri, barış elçileri vs kimliğine görülüyor.. ben ise hayatında baş kıstas olarak samimiyeti belirlemiş biri olarak bu adamların samimiyetinden kuşku duymayı bırak, çok adice ve sinsice bir oyunu oynadıklarını düşünüyorum.. bu adamların konuşmalarında gözlerine biraz dikkat ediniz.. böyle bir intikam hırsı olamaz.. intikam duymak için sebepleri elbette var kör değilim.. işkencelerden, faşizan baskılardan tut çoğu şeyi biliyorum.. ama temas etmek istediğim nokta bu intikam güdüsünün oluşumu veya beslenmesi değil, kendilerini çok başka kimliklerde gösterip de bunu içlerinde günden güne büyütmeleri.. insancıl geçinen bu kişiler çok büyük bir yalanın içindeler ve -bence- gerçek anlamda hümanist ve barış yanlısı insanların da hem duygularını hem de oylarını sömürüyorlar..

tsk'nın aymazlığı, akp'nin, gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin nasıl bir gaflet içinde olduklarınn gayet farkındayım; ancak bir tarafı eleştirirken asla diğer tarafın salt uğradığı haksızların gündeme getirilmesi de beni delirtiyor.. bir allahın kulu teraziyi ortasından tutmuyor yorumlarını yaparken..

tek bir konuda rahatsızlığım vardı bu postların içinde, belirteyim dedim muhabbetin samimiyetine güven duyarak.. bunun haricindeki temaslarının da çoğuna katılıyorum zaten elbette..

yazmazsam içimde kalacaktı..

koala dedi ki...

@ Barakuda; barış çağrısından kastım BDP'liler değil, öncelikle onu belirteyim. iki tarafın da temiz olmadığını savunuyorum zaten. barışı senin gibi, benim gibi adamlar istemeli ve zorlamalı bu adamları