Şenol Güneş'i kaç kez yazdım bilmiyorum. Bilen zaten biliyor, bilmeyene de not düşeyim; Türkiye'deki kirletilmiş futbol ortamında dürüstlüğüyle, onuruyla, duruşuyla adam gibi adamların başında gelir. Belki Galatasaraylılar kızıyor ya da kızacak ama Fatih Terim'le mukayese bile etmeyecek derecede de seviyorum.
Aykut Kocaman, pazar günü Beşiktaş maçı sonrasında yaptığı "Artık ülkenin spor kamuoyunun vicdanı olduğunu düşünüyorum. Adalet duygusu olduğunu düşünüyorum. Her takımın maçları izleniyor. Sonu hayırlısı olsun" açıklamasıyla Galatasaray'ın 4-2 kazandığı Trabzonspor maçını işaret etti. Ehh, sahadaki futbol yere göğe sığdırılamayan Kocaman yürekli arkadaşı tatmin etmiyordur.
Süper Final'de oynadığı 2-0 kazandığı Trabzonspor maçı dışında rakiplerini sonuç olarak yenmesine karşı, sahadaki futbola baktığımızda yetersiz bile denilmeyecek düzeyde kaldığı çok açık.
Dün Şenol Güneş'in, yaptığı açıklamalardan sonra Fenerbahçeli arkadaşlar, arşiv karıştırarak, kamuoyunda gördüğü saygıyı hak etmediğine yönelik zırvalarda bulunuyorlar.
Aykut Kocaman'la ilgili 2004-2005 sezonunda Fenerbahçe'nin (80), Trabzonspor (77) önünde 3, Galatasaray (76) önünde 4 puan farkla kazandığı şampiyonluğu deşmek lazım. Madem tarihten günümüze başlıklı sınıftayız, birkaç derse bakmak kimseyi rahatsız etmez sanırım.
2004-2005 Türkiye 1. Süper Ligi 23. haftasında Fenerbahçe, Malatyaspor deplasmanına çıkacaktır. Dönemin Malatyaspor teknik direktörü Aykut Kocaman ani bir kararla, İlyas Kahraman'ı kadro dışı bırakır. İşin ilginci İlyas takımın en etkili futbolcusudur ve o yıl kadro dışı bırakıldığı 3 hafta dışında tek bir maçı bile kaçırmamıştır.
Keza Bilal Kısa da, İlyas'la birlikte takımın en iyi ve en kaliteli futbolcularındandır. Bilal de, sezonun neredeyse tamamında ilk 11'de çıkarken, 23. haftadaki Fenerbahçe maçında, teknik direktör Aykut Kocaman'ın tasarrufuyla 88. dakikada oyuna dahil edilir.
Aykut Kocaman'ın, İlyas Kahraman'ı kadro dışı bıraktığı gün, Cemil Turan'dan Fenerbahçe altyapısından yetişmiş Serkan Özsoy'a bir telefon gelir. Cemil Turan, Malatya Finansbank şubesine 300 milyar lira gönderildiğini ve bu paranın arkadaşlar arasında pay edilmesini söyler ve ekler, "Eğer gerekirse 100 milyar daha gönderelim." Serkan Özsoy, bu paranın takım içinde pay edilmesini sağlar.
İşte, o kadar garip ki, bu telefon geldikten sonra da Aykut Kocaman ani bir kararla İlyas'ı kadro dışı bırakır.
Şimdi buraya kadar yazılanlara "Siktir lan, nereden biliyorsun? Götünden sallama" diyecek arkadaşlara, "Hooooop bir yavaş gel" şeklinde yanıt vermek istiyorum.
2004-2005 sezonunda Malatyaspor İdari Menajeri kimmiş bir bakıverin. Ben kendisini abim diye biliyorum ama emin olmak isterseniz siz yine de emin olmak için bakarsınız, sonra çemikirirsiniz.
Sadece tuttuğumuz takımlar üstünden birilerine sonuna kadar sahip çıkmak ve başkalarına da bok atmak genel bir refleks halini almış durumda. Adamın yöneticisi bok yer yine sahip çıkar, taraftarı sıçar ona sahip çıkar, başkanı siker ona da çıkar.
Yanlışın rengi yoktur, yanlış yanlıştır. Rengine sevdalandığım takımın yöneticisi bir bok yediyse, ilk ben sıçmalıyım ağzına ya da teknik direktörü bir yanlış yapmışsa "Hoooop hoca orada dur" demeyi bilmeliyiz.
Ama yok, öyle değil, Türkiye'de bu işler böyle yürümüyor. Biz sapına kadar sahip çıkarız, götümüzü sikseler gıkımızı çıkartmayız.
Şenol Güneş'e laf söyleyecek en son adam Aykut Kocaman'dır. Şenol Güneş'i şike yapmakla, takımını yatırmakla suçlayacak adamın alnını karışlarım. Şenol Güneş, bu ülkede futbolu çekilir kılan figürlerin başında gelir.
Ezbere kelimelerle konuşan adamların olduğu bu kirli dünyada, doğru bildiğini söyler, kimseden çekinmeden. Çünkü onun kirli bir geçmişi, utanılacak tarihi yoktur.
Sportif olarak başarılıdır veya başarısızdır, orasını tartışırsınız da, adamlığını ölçebilecek kimse yok bu ülkede.
Şenol Güneş'in teknik direktörlük yaptığı ülkede, Yıldırım Demirören'in Futbol Federasyonu başkanlığı yapması, egemenlerin istedikleri kararları alması, her zaman olduğu gibi pisliklerini, kokuşmuşluklarını örtbas etmeye çalışmaları, bir yöneticinin "Şike saha içinde sonuca yansımamışsa, saha dışında da sorun yoktur" diye yüzsüzce bunun kabul edilebilirliğini savunması, utançtır.
Ya Şenol Güneş bu kirli ortamda daha fazla kalmamalı ya da bi iğrenç tipler spatulayla kazınmalı.
Ama biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, Şenol Güneş gibi tertemiz adamlar futboldan soğutulur; Yıldırım Demirören, Nihat Özdemir, Aykut Kocaman gibi sinsiler, leş yiyiciler, emek hırsızları futbola hakim olur.
Aykut Kocaman, eğer zerre adamsa, gram insansa, pazar günü yaptığı açıklamalardan ötürü özür diler. Gayet iyi biliyoruz, böyle bir şey yapmayacak çünkü onun geçmişi de, tıpkı bugünü gibi kirli.
Bu iki ismi karşılaştırmak hata ama Aykut Kocaman, Şenol Güneş'in sıçtığı bokun içine girse arınır. Aralarındaki fark budur.
Umarım bu boktan ve kirli futbol ortamında Şenol Güneş hoca gibi insanlar çoğalır.
"Futbolu eskiden fakirler oynar, zenginler izlerdi; şimdi zenginler oynuyor, fakirler izliyor" diyebilecek kaç tane adam var bilmiyorum ama vuvuzelanın sadece boru olduğunu sananların olduğu yerde Şenol Güneş, söylediği kelamlarla o boruyu karşısındakinin götüne sokmayacak kadar da zariftir.
İyi ki varsın hocam, hep olursun umarım...
14 yorum:
ağzına sağlık abi.. aykut kocaman, bırakın fenerbahçelileri, diğer takım taraftarlarınca bile "örnek futbol adamı", "adam gibi adam" vb şekillerde anılıyor!
değişik insan tipleri var bu dünyada.. ne mal olduğu daha ilk bakışta anlaşılanlar; demirören gibi.. ne mal olduğu çoook uzun zaman sonra, güçlükle anlaşılanlar; aykut kocaman ve tayfur havutçu gibi..
aykut kocaman tipi insan en tehlikeli insan işte bu dünyada.. adam sanırsın, büyük saygı duyarsın(bir zamanlarki ben gibi), ama sonra öyle bir hayal kırıklığına uğrarsın ki mal gibi hissedersin kendini..
"tipik fenerli" kavramının dahi ötesine geçmiş çok sinsi ve tehlikeli bir adamdır aykut kocaman.. daum'un kuyusunu kazan, şenoş güneş'e dediği tonla laftan sonra bir de haklı tarafmış gibi kendi sahasındaki maçta elini sıkmaya gitmeyen, burnu havada, rakiplerinin kadrolarının maçtan önce hiç gocunmadan öğrenmeye tenezzül eden çrkin bir herif..
ama aziz yıldırım'ı hala babaları gibi seven ve "başkan'ı bırakın!" söylemlerine devam edenlerin camiasında "sen bizim kocaman gururumuzsun" diye anılmasına şaşırmamak gerek..
şenol güneş ise bu ülkenin spor camiasındaki en yüce gönüllü kişidir.. şanssızlığı bu ülkede doğmuş olmasıdır..
Abim ağzına sağlık.
Ve geri döndüğün için çok teşekkürler...
yayınlanır mı bilmem ama'işte o şenol güneş'
http://www.tirajik.com/wp-content/uploads/2010/12/senol_gunes_25031996.jpg
bu da ne kadar istikrarlı olduğunun kanıtı
http://www.tirajik.com/wp-content/uploads/2010/12/senol_gunes_08051996.jpg
http://www.tirajik.com/wp-content/uploads/2010/12/senol_gunes_15121995.jpg
hocam eline yüreğine sağlık
eksiği yok, fazlası var
eyvallah
abi 89-90'da şikeli maç olduğu kanıtlanan adana demirspor - boluspor maçında, boluspor'un teknik direktörü şenol güneş'ti. bu nasıl iş?
sadece göt yalayan yorumlar mı yayınlanıyor? :(
harika yazı üstat, yine düşa soktun
Aykut Kocaman,gazetecilerin olduğu yerde çocuk seven,fakirlere yardım eden,dünyadaki balinaları düşünen maskeli bir yıldız gibi.Gerçek yüzü yalnız kaldığında - gözlerden uzak kaldığında- ortaya çıkıveriyor.Şenol Güneş,bu camianın en dürüst karakteri.Türk filmlerinin fakir ama gururlu jönü.
Eline sağlık kardeşim.
Vuvuzela'dan bahsedince, aklıma ilginç bir enstantane geldi. Tam olarak hatırlayamıyorum ama, 2010 Dünya Kupası'nın oynandığı günlerde veya şampiyona bittikten sonra, bir Trabzonspor antrenmanında, bir muhabirin ya da futbolcunun elinde Vuvuzela'yı gören Şenol Güneş, Vuvuzela'dan "Bu sadece bir boru değil. Bunda özgürlük var. Mücadelenin sembolüdür Vuvuzela," dedi. İnsanların sesinden rahatsız olup, senin de dediğin gibi sadece bir boru olarak algıladığı Vuvuzela için tam olarak bunları söyledi. Kendi gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum. Zaten çok sevdiğim Şenol Hoca, o laflarıyla daha da büyüdü gözümde.
Kendisi insan gibi insanlardandır Türk Futbolu içerisinde. Gerçekten büyük bir insandır. Böyle insanlarımızın değerlerini bilmemiz, çakallara yem etmememiz gerekir.
Birilerine kizip ortalarda gozukmediginiz belli.Yazi icin tebrik ederim ama twittera donmenizi arzu ederim
İyiki Şenol Güneş var abi, öyle insanların varlığı biraz da senin gibi güzel insanların da ortaya çıkmasının sebebi...
ithaki'den barış tut kocaman bir adam diye kitaplaştırmıştı kendisini. içime sindirememiştim yarıda bırakmıştım. arka kapak yazısını kopyalıyorum şöyleydi; Aykut Kocaman, bu ülkenin futbol çölünde bir vahadır. Kocaman'ı diğer meslektaşlarından ayıran temel özelliği, ne yokluklar içerisinde kurduğu istikrarla takımına oynattığı kişilikli oyundur, ne de futbolda kimi dizilişlerin "demokratik" olmadığını öne süren marjinal bakış açısıdır. Onun yalnızlığı son derece önemli bir puan mücadelesi sonrasında sarf ettiği sözlerle başlar: "Rakibimizi elle atılan bir golle yenmek istemezdik. Üzgünüm." Galibiyet ve üzüntü sözcükleri Kocaman'ın tertemiz vicdanındaki rahatsızlığın dışavurumunda bir araya gelebilmektedir.
Barış Tut, yedi ay boyunca yakından izlediği bu sıradışı teknik direktörün meslek ahlakını, oyuna ve yaşama bakışını gerçek sporseverlere duyurmayı amaçlıyor. Bu kitap, şiddet, para ve ilkesizliğin egemenliğindeki Türk futbol ortamında, dürüstlük ve erdemle kuşatılış bir ada yaratan Aykut hocanın dünyasını okurla paylaşabilmek için yazıldı.'' üzgündür üzgün değildir bilinmez ama yaptığı açıklamalar sonucu değiştirecek olsaydı mesela bu açıklama kesinlikle yapılmazdı buna eminim.
özellikle medyanın yandaşı olduğu kurumlarla,kişilerle ilgili hiç bir negatif etkisi olmayan bunun gibi öz eleştiriler belli amaçlar güdülerek yüceltiliyor diye düşünüyorum. mesele çıkarlarınla çeliştiği durumlarda sen bu eleştirileri yapabilir misin yoksa üzgünüm demekle KOCAMAN ADAM olunmuyor. giren yok sana çıkan yok şöyle de vicdanlıyım deme , istemezdim deme, çünkü bunun test edilebileceği herhangi bir parametre yok.
4-2 lik maçta şüphe arayan da bana beri gelip i.akın'ın surat ifadesini açıklasın. medya kendisinden taraf diye kendi inanmadığı yalanlara alemi inandırmaya çalışmasın. onların taraftarları yalan gerçek kendi lehi olan şeylere inanmaya muptelalar ne zamandır. bu muptelalık spor kamuoyunun vicdanı,adalet duygusu diye adlandırılır oldu.
[ve bence yaşayan hiç kimse için kimse böyle bir arka kapak yazmasın.zaten aykut kocaman ve diğer meslektaşları ayrımı çiğ bir yüceltme üslubu.]
şenol güneş'i ise 1996 yılında fenere trabzonda yenildikleri maçtaki haliyle anımsarım hep. siyah beyaz kareli ceketi ile o üzüntülü duruşunu hiç unutamam. GÜNEŞİMİZSİN pankartı ayrıca çok başarılı. http://img.haberler.com/haber/729/trabzonspor-fenerbahce-macindan-notlar-2-3499729_6081_o.jpg
ikisi de şuç ama şike ile teşvik aynı şey değil, birinin diğerinden masum olması sadece bir derecelendirme kıstası bu onun etik dışı olmadığı anlamına gelmiyor. ama adam en azından açık kalplilikle söylemiş,ama tabi biz alıştık kendi gördüklerimizi bile inkar etmeye. suçu işlemekte değil inkar etmeyi bilmekte marifet. bu senede bunu iyice öğrendik ne mutlu bizlere.
her yeri kat kat inkarla, vicdani safsatalarla, yaldızla öyle bir dolu ki tüm gerçeklerin, tüm pislikleri öyle bir gizliyorsunuz ki, en gerçek en doğru olan şeyler bile öyle bir kayboluyor ki , gerçek yalanlarınızın yanında sahte, tüm dürüstlükler ambalajlı hileleriniz karşısında argo kalıyor.
Vuvuzela olayı tam olarak şöyle gelişti
Muhabir elindeki vuvuzelayı gösterir : Hocam baksana içi boş, nasıl ses çıkarıyor der yavşakça bi sırıtmmayla
Şenol Güneş yanıtlar "Boş olur mu! Özgürlük var onun içinde, mücadele var"
Oyy oy oy...
Adsız 03 05 2012 17:54
ulan sığır mısın ya. okuduğunu anlaman için kaç kere okuman gerekiyor?
Yorum Gönder