Bir şey söyleyeceğim ayıp olacak ama söylemeden de rahat edemem. Trabzonspor, bu Galatasaray'ı da yenemeyecekse kimi yenecek?
Maç öncesi kadrolara bakan Galatasaraylıların, pazar akşamından itibaren basında yer alan "Galatasaray'da disiplinsizlik var. Yabancı oyunculara izin vermek de, ne demek?" şişirmesi ile endişe dolu bir maç izleyeceklerini düşündüler. Maçın 55 ve 65 dakikaları dışında, hiç de endişeye mahal olmadığı ortaya çıktı.
90 dakika boyunca kendime şu soruyu soramadan edemedim: "Şenol Güneş ve Rijkaard mazoşist birer ruh mu taşıyor acaba?"
Gökhan Ünal ve Aydın'ın sahada kaldığı her dakika bu soruyu içimden geçirdim.
AYDIN'IN OLURU BU KADAR
Sturm Graz maçı ardından her yerde benzer yorumlar vardı Aydın hakkında. Konyaspor maçında attığı golün kredisinin artık bitip tükendiğine yönelik. Aslında biraz haksızlık ediliyor Aydın'a. Çünkü Aydın'dan büyük bir star olacağı beklentisi baştan bu yana hataydı.
Bunun olamayacağını görmek, altyapıdan bir Arda daha geleceğini beklemek büyük bir hayaldi. Evet, kabul ediyorum İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan ilk geldiği sezon ben de benzer bir hayal kurdum ama benimkisi kısa sürdü. O yüzden Aydın'ın iyi bir Galatasaray kadrosunda rotasyonda kullanılabileceğini bile düşünmüyorum.
Ayhan, sanki futbolu unutmuş gibi. Attığı (aslında atamadığı) pasların birçoğu bordo-mavili formalı oyunculara gitti, dehşet formsuz, o iyi oynadı mı Galatasaray da farklı oynar benim gözümde, acilen toparlansın.
SABRİ CANDIR, LAF EDEN TAŞ OLUR
Galatasaray açısından maçı kolaylaştıran oyuncular Arda, Sabri, Servet ve Caner oldu. Caner bir kez daha gösterdi ki, bek değil açık oyuncusu. Sol açık oynarsa çok daha parlak futbol oynayabileceğini gösterdi.
Sakatlıktan çıkan Sabri, çizgiden çıkardığı top ve sekerek oynadığı dakikada bile pres yaparak top kapması ile sadece formasının değil ruhunun da sarı-kırmızı olduğunu gösterdi. Kızıyoruz, ediyoruz ama o bizim Sabrimiz. Candır Sabri, o yüzden sineye çekeriz.
Arda hakkında çok yazıp çizmeye gerek yok. Söylenmesi gerekeni Ömer Üründül söyledi. dakika 90+1'de hâlâ pres yapıyordu. Bu söz kullanılabilecek birçok övgü kelimesinden öteydi.
Sonuç itibariyle Galatasaray, benim için ismi halen Türkiye Kupası olan organizasyonda eksik-gedik bir kadroyla en zor rakibini devirmesini bildi.
Bu arada, hafta başından beri, yabancıların tatile erken gönderilmesinden ötürü, pusuda bekleyen çakallar da, mal gibi kaldı. Söyleyecek sözleri kalmamıştır. Fakat tahminim odur ki, "Bu takım Elano'suz, Kewell'sız daha iyi oynuyor" savını ortalığa yaymaya başlarlar. Bunların alayı zehirli gaz yemin ediyorum.
Trabzonspor'da Şenol Güneş'in işi zor. Devre arası yoğun mesai harcayacağı da su götürmez bir gerçek. Onu yedek kulübesinde görmek beni bir futbolsever olarak mutlu ediyor. Özü sözü doğru, futbol sevdalısı bir adam. Yolu açık olsun, umarım bir şampiyonluk tadar. Buna bir Trabzonlu kadar mutlu olurum. Çünkü Şenol Güneş'i insan olarak çok seviyorum, her türlü başarıyı fazlasıyla hak ediyor.
Alakasız not: Bu arada Cüneyt Gökçer'i kaybetmişiz. Türk tiyatrosunun yaşayan en büyük efsanelerinden biriydi. Çok güzel insanlar ardı ardına gitmeye başladı. Bütün tadım kaçtı.
1 yorum:
Caner kesinlikle takımda kalmalıdır ve sol açık oynamalıdır. Aklıyla oynuyor. 3 maç arka arkaya oynayınca böyle oynamaya başladı. Gençler maçında 2 kere ofsaytı bozan adam olması her şeyi açıklıyor. Birileri Rijkaard'a Manisaspor'un 3-4 yıl önceki maçlarını göstermesi lazım. Arkada Hakan Balta onun önünde Caner Erkin. Hatta direkt 5-3'lük tarihi Fenerbahçe maçını izletsinler...
Yorum Gönder