Çok uzun uzadıya yazmayacağım, yarın daha uzun bir yazı gelir. Çok moda olan birkaç kırılma noktası vardı maçın.
Dos Santos'un daha karşılaşmanın başında dürterek vurduğu top, gol olsaydı çok farklı bitebilecek bir maçtı ne yazık ki olmadı.
Bir takım kendi evinde bambaşka, deplasmanda daha başka top oynuyorsa şampiyon olmasının imkânı yok. Ankaragücü maçında alınan 3-0'lık mağlubiyet, Galatasaray'ın bütün futbol dengesini bozdu. O günden bu yana, deplasmanlarda alınan beraberliğe bile sevinir olduk.
Bir laf da, Rijkaard için olsun. Elano'nun bu takımdan sürekli ilk çıkartılan oyuncu olması can sıkıcı bir durum oluşturmaya başladı. Arda da yokken orta sahanda top yapabilecek yegâne adamı oyundan alınca, Mustafa Sarp ve Barış gibi iki 'yeteneksiz'e maç teslim etmek çok akıllıca değildi. Zaten sonuç da bunu gösteriyor.
Bursaspor yarın, Denizlispor maçından 3 puanı çıkartırsa geriye kalanlar ikincilik mücadelesi yapmaya hazırlansın. Tam da, kamuoyu rüzgârını arkalarına almışken.
Bu arada; Colman, Galatasaray maçlarının kadrolu golcüsü haline geldi, boşu yok.
Trabzonspor'u tebrik etmek gerekir. Galatasaray'ı yenmek için gerekli olan iki şeyi maç boyunca yaptılar. Biri ön alanda baskı -ki, golü getirdi-, bir diğeri de sert oynamak. Umut biraz daha becerikli olsaydı sağlam bir fark atabilirlerdi.
Daha önce de söylemiştim, fena halde yumuşak top oynuyoruz ve sertliğe yanıt veremiyoruz. Kadronun bu açıdan özellikle orta alan bölgesinde gözden geçirilmesi gerekir.
21 Mart 2010
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)