4 Temmuz 2011
Operasyonu Meriç başlatmış lan!
Şu bloğa başladığımdan beri, Meriç Tunca abim için fena şeyler söylemişim, hem de ne fena.
Fırat, Meriç Abimi bana hatırlatınca, hemen bu yazısı aklıma geldi. Senelerce hakkını yemişim, büyük adammış! Büyüklüğünü tarif edebilecek, o büyülü kelimeleri biraraya getirmekte zorlanıyorum.
Meriç Abi, her zaman olduğu gibi basında öncü olmuş, her şeyi 3 ay öncesinden görmüş ve hatta adeta savcıları harekete geçirmiş.
Lan! Bu arada, Meriç Abimin, hatun versiyonu da çıkmış: Lube Ayar.
Bundan sonra Meriç Abimiz, Lube bacımızdır. Kendileri üstadlarımız olarak tarihteki yerlerini aldı.
Meriç Abi'den bugün yarın fantastik bir yazı bekliyorum. Haydi Meriç direnveefsaneol....
Etiketler:
söyle meriç söyle devamını yazmayacağım
Önce adam lazım
Ayıboğan, kaptan, delikanlı, yürekli, milli takım stoperi. Geçeceksin, çorbacı toplantılarını, altyapıdan genç oyuncuya tokadı, saha içinde kaptana ayarı. İstediğini yapar, istediğini söyler.
Onun gibi stoper yok, futbol bilgini de aynı zamanda "Bugün en iyi defans oyuncuları arasında John Terry’den ya da Ferdinand’dan bahsederler. Bakın onlar bizden daha mı iyi sokuyorlar topu oyuna" diye patlatıverir açıklamayı.
İki gol attı mı, tribünler götünü yırtar, kendinden geçer. Herkes gider o kalır.
Lorik Cana, bir kere Türk değil. Türkiye'de yabancı futbolcu oldun mu, ağzınla kuş tutacaksın, götünle balık avlayacaksın, sikinin üstünde parande atacaksın. Yabancısın ya, her şeyi farklı yapmalısın.
Misal, Ayhan 25 metreden şut çekip gol mü attı! Sen 35 metreden atmalısın, onu geçebilmek için. Yoksa 'Lorik Cana'dan, Bank Asya'da en az 30 tane bulunur.'
Mustafa Sarp'tan, Ayhan'dan, Barış'tan farkı var mıydı? Böyle demediler mi çok bilenler, futbolun ulemaları.
Futbolcu olarak farkı var mı yok mu, kendileri kadar bilemem. Onlar büyük ağabeylerimiz (!) çok büyük isimler. Her söyledikleri Tanrı kelamı gibi. Bir şey söylediler mi, doğrudur, bitmiştir, nokta.
Futbol takımlarını başarıya götüren unsurlardan biri karakterdir. Lorik Cana, bu yüzden önemliydi Galatasaray için. Sayısal olarak karakterli adamlar azalıyor. Hoca kellesi götüren, keyfine göre oynayan, antrenmanda kardeşi sayılabilecek çocukları tokatlayan yavşaklar bu takımda dururken, Lorik Cana gibi kişilikli insanların gönderilmesi Galatasaray'ın büyük kaybıdır.
Sürekli olarak doğru düzgün futbol oynamadığından dem vuruldu. Amına koyduğumun takımında geçen sene herkes döktürdü ya, biz unuttuk.
Pezevenkler etrafları yalama dolu olduğu için fark edemiyorlar tabii. Yanlarına üç-beş çocuğu toplayıp, iki Fenerbahçe hikâyesi anlattığında "Abi büyüksün" diye yalıyorlar ya, götverenleri, o yüzden sanal bir gerçeklikte yaşıyorlar.
"Lorik Cana'dan çok varmış"! Bakın bakalım Türkiye'deki şu futbol ortamına, Lorik Cana gibi kaç adam var!
Sahada ana avrat küfür eden Ayhan dursun, Hakan Balta dursun, Servet dursun, M.Sarp dursun, Cana gitsin.
En sonunda her taraf kişiliksiz orospu çocuğu kaynayacak. Tıpkı bu lafları söyleyen yavşaklar ve etrafındakiler gibi.
Lorik Cana, futbolculuğuyla gösteremese de, insanın saygıyı nasıl hak edeceğinin en büyük örneklerinden biri olmuştur. Futbolculuğunu sikeyim, önce adam lazım bu ülkeye ve bu takıma...
Güle güle adamoğluadam, yolun, şansın, kısmetin açık olsun.
Bir çift ayakkabı
Çift haneli büyüyoruz ya, ekonomi tıkırında ya, Türkiye zenginleşiyor ya. Alın size Türkiye. Adana'da ev diye üst üste tuğla konmuş bir baraka. Ev dediğin, bir oda, bir de tuvalet. 11 çocuk, sadece ikisinin ayakkabısı var.
Kim zenginleşiyor, kim çift haneli büyüyor? Türkiye'nin yeni zenginleri var, koca koca binaları var, bize gösterilenler bunlardan ibaret. Miting alanlarında bunlar gösteriliyor, bunlardan söz ediliyor.
Ama işte Türkiye'nin bambaşka gerçekleri var. Kimsenin görmediği, görmek istemediği, gözlerden kaçırılan, isimlerinden söz edilmeyen insanlar.
Hayvan muamelesi yapılıyor bu insanlara. Tıpkı, bahçede köpek, kafeste kuş, evde kedi beslermiş gibi. Biraz bulgur, biraz makarna, iki torba da kömür. İnsanların çaresizliğinden faydalanıyor yavşaklar. Onları, kendilerine bağımlı hale getiriyorlar.
Cebinde 5 kuruş parası olmayan insanların 11 çocuk yapmasına yorum yapmakta güçlük çekiyorum. Bu insanları cahil kalmaya mahkûm eden sisteme mi söveyim, bu insanların yoksulluğundan faydalanmaya çalışanlara mı bilmiyorum.
Yanı başımızda ne dramlar yaşanıyor, kafamızı şöyle bir çevirsek her şeyi göreceğiz.
Bir çift ayakkabısı olmayan çocukların olduğu ülkede, neyi konuşsak anlamsız kalıyor.
Hilal'in amı götü, şike, teşvik... Hayata devam, duymadan, görmeden, bilmeden.
Adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan
18 Kasım 2009 akşamı yazmışım şunları; "Bu akşam meydana gelen olay, yani Cemal Nalga'nın Tufan Ersöz forması giydirilerek oynatılması durumu. Öncelikle net olarak söylemek gerekir ki, çok aşağılık bir durum. Aşağılık durum olmasının yanı sıra, dünyanın aptal insanının bile yapmayacağı türden büyük bir gerizekâlılık örneği.
Kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla hareket etmek, Galatasaray'ın geçmişine yapılacak ihanet olmakla birlikte, yarınlarına da ipotek koymaktır. Galatasaray yönetimi eğer bu işi, kendince en az kayıpla kapatmaya çalışırsa, bugüne dek yaptıkları tüm saygı ve alkışa değer hamleleri çöpe atmış olur.
Gereken ceza verilmeli, hatta kişisel olarak Galatasaray'ın küme düşürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki, bu aşağılık davranışla koskoca bir maziyi lekelediler. Bu leke Okan Çevik ve ekibi ile temizlenemez, temizlemeyi düşünenler o lekenin kendilerine de bulaşmasını sağlamaktan başka bir şey yapmış olamazlar."
Sabahtan beri olan biteni okuyorum. Her taraftan farklı sesler çıkıyor. Birileri sonuna kadar arka çıkarken, birileri de, ölesiye nefretlerini kusuyor. Bu ülkedeki, her ne olursa olsun sonsuz arkasında durma düşünce biçimi virüs gibi yayılıyor. Özellikle siyaset ve sporda çok fazla vücut buluyor.
Dün akşam şu Kadıköy'deki olayı hatırlayın, birileri çıkıp "Şeriat geliyor" çığlıklarını basıverdi. Olayın siyasetle ilgisiz olduğunun ortaya çıkmasıyla bir başka güruh, diğer tarafın üstüne yüklenmeye başladı.
Hayatımda bir şeye inanmışımdır, doğrunun sağı, solu, arkası, önü olmaz. O yüzden de, bu tartışmalara biraz gülümseyerek, biraz da acıyarak bakıyorum.
Şimdi gelelim meselenin özüne. Fenerbahçe ekseninde dönen şike, teşvik iddialarına. Fenerbahçe şike yapmış mıdır? 30 Mayıs 2011'de şöyle bir şey söylemişim; "Ulan bu ülkede herkesin telefonu dinleniyor. Bir tane savcı çıkıp da, böyle bir iddia üzerine "Ya birader neler olmuş" deyip soruşturma başlatamıyor mu? Bu kadar mı zordur, adı geçen futbolcu ve menajerlerin telefon konuşmalarının ortaya çıkartılması?
Kolay değil çünkü tıpkı market raflarındaki konservelere döner bu mesele. Alttakini çektiğin an, her şey aşağıya iniverir. Siyasetçisinden, başkanına, futbolcusundan teknik direktörüne, taraftarından hakemine kadar herkes konservelerin altında kalır.
Bu yıl pislikten nemalanan Fenerbahçe oldu. "18'de 17 yaptık, Fenerbahçe'yiz, biz bize yeteriz" diye destanlar yazarak, herkes kendini kandırmaya devam etsin. Bu yıl bu pislikten nemalananlar, birkaç yıl sonra kuyruğuna basılmış it gibi bağıracaklar."
Milyarlarca dolarlık, artık sektör haline gelmiş futbolun tertemiz duygularla yapıldığını mı düşünüyordunuz? Hayır, böyle düşünen varsa, ücreti benden olmak üzere alnının tam ortasına "Saf, aptal, keriz, mal" gibi kelimeleri dövme olarak yaptırabilir.
"Aziz Yıldırım'ın arkasındayız" diyor adamlar. Ulan sen Aziz Yıldırım'ın arkasında olsan ne olur, olmasan ne! Seni kim takıyor, kim sikliyor da, sen kendini adam yerine koyuyorsun. Demek ki, hakikaten birileri Fenerbahçe'nin bir cumhuriyet olduğuna filan inanıyor. İş, ironi boyutunu aşmış ve gerçeğe doğru yol almış.
Bu işten Aziz Yıldırım belki temiz çıkacaktır, peki hocam, Nihat Özdemir'in, Aziz Yıldırım'ın NATO ihalelerinden tertemiz çıktığından emin misin? Niye savunuyorsun ki, Aziz Yıldırım'ı, ya şike yapıldıysa gerçekten de, o zaman ne diyeceksin? Muhtemelen "Aziz Yıldırım'ın yaptıkları kulübü bağlamaz" türünden, saçmalıklara başvuracaksın.
Şu futbol denen oyunun temiz kalmasını istiyorsan; ismi Aziz Yıldırım'sa da, Adnan Polat'sa da, Yıldırım Demirören'se de, her ne boksa bu adamların ayıklanmalarına destek olacaksın.
Taraftar olduğun zaman 'sonsuz itaat etme sözleşmesi' mi imzalıyorsun? Yanlışa yanlış deyin amına koyayım. İddia mıdır bu olay, o zaman ihtiyatlı davran, de ki "Dur kardeşim, iş soruşturma noktasında, erken konuşmanın anlamı yok."
Ama yok, Fenerbahçe'nin gururu sanki kendileri. Üç beş tane laf ettiler mi, ne büyük Fenerbahçeli olduklarını kanıtlayacaklar. Ülkenin amına koymuşlar, ses eden yok, insanlar açlıktan ölüyor, tepki veren yok, sokaklarda insanlar öldürülüyor, "Abi bana ne yeahhh" diye saçmalarlar, konuşan, yazan, çizen insanlar tehdit altında herkes yerinde oturur ama iş Fenerbahçe'ye gelince ortalık yangın yerine çevirilmeye çalışılıyor. Lan bir siktirin gidin, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş mıdır bu ülkenin onuru, gururu, namusu?
Senin içine her şey siniyor yani? Onca olan biten hiçbir şeyden yüksünmüyorsun, hiçbir şey seni rahatsız etmiyor, konu Fenerbahçe olunca ortalığı velveleye veriyorsun.
Şike, teşvik, bahis bunlar yok zaten. Herkes kendisini işin içinden sıyırıp, başkasına bok atmaya devam etsin. Belki içinizi biraz rahatlatırsınız. Aziz Yıldırım, gözaltına alınmış, suçlama çok ciddi, herif çıkmış "Zalad, 8-0" diyor. Beyin hücrelerini siktiğimin salağı, Ankaragücü'ne sen 6 atarken iyiydi, öteki 7 atarken sorun yoktu, Galatasaray 8 attığı zaman sorun oluyor.
"Adnan Sezgin, dosyalar, dinleme" diyor gerizekâlılar. Ulan bu kadar Galatasaraylı neden nefret ediyor, Adnan Sezgin'den, neden bu adamın ismi bile anıldığında herkes basıyor küfrü?
"Denizlispor maçında hedehöde olmuş." Çıkıp yeneydin, futbolcuların ayaklarına pranga, çorbasına müshil ilacı koyduk sanki.
Başka biri çıkıp, "Voleybolda, basketbolda da mı şike yaptık" diyor. E be götveren, Galatasaray'ı şike yapmakla suçladığınız senelerde, Galatasaray UEFA'da da mı şike yaptı o zaman?
Çıkın arkadaş, "Bu şampiyonluk içime sinmedi", "Emenike isterse dünyanın en iyi futbolcusu olsa da, almayacaktık", "Bülent Uygun'un bu kulüple olan bağından rahatsızım", "Aziz Yıldırım'ın tüm federasyonları şekillendirmesi hoş değil" deyin. Ama çıkıp, bir-iki kelime söyleyin.
Bütün ülke kokuşmuş, herkes kirli ama Fenerbahçe pir-ü pak, sütten çıkmış ak kaşık. Hangi devirde yaşıyorsunuz, çift kâğıda ne sarıyorsunuz anlamıyorum a.k.
En az 20 kez yazdım, yine yazayım. Bu boktan işlerin içinde herkes var. Bu yıl Fenerbahçe, diğer sene Beşiktaş, ondan sonra Galatasaray. Kimse bir kenara çekilip, "Beter olun ibneler" demesin.
Aziz Yıldırım denen adam, Türk sporunun başındaki en büyük beladır. İster aklansın, ister paklansın, ister Metris'in yolunu tutsun, bu gerçeği kimse değiştiremez. Siz Aziz Yıldırım'ın arkasında durmaya devam edin. Aziz Yıldırım, senelerdir sizin arkanızda zaten, Fenerbahçe sevgisi diye, sikmedik yerinizi bırakmadı.
Tabii son olarak ntvspor'a değinmeden olmaz. Bütün gün hadiseyi, Emenike, Ümit Karan, Mehmet Yıldız, Bülent Uygun ve Mecnun Odyakmaz isimlerinden döndürdüler. Bir ülkenin en büyük spor kulüplerinden birinin başkanı, yöneticileri gözaltına alınıyor ama hadiseye bambaşka bir yerden bakılıyor.
Bütün dünya basını aptallardan oluşuyor değil mi, Aziz Yıldırım'ın ismini öne çıkartıyor. Herifler ellerinde olsa, Aziz Yıldırım'ın ismini geçirmeyecekler bile. Ulan, yaptığınız işi, bilginizi, kişiliğinizi sikeyim sizin. Bu kadar yaşakça hareket edilmez. Ama herifler uyanık, kamuoyu oluşturacaklar akılllarınca ve işin ihale edileceği yönü gösterecekler.
Çok adi bir ülkede yaşıyoruz, tepeden tırnağa kokuşmuş bir düzenin göt yalayıcıları her yanda.
Ne ilginç değil mi? "Adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan" diye pankart açanlar bugün eylem yaptılar.
Ne ilginç değil mi? Bütün sezon "Galatasaray Bank Asya'da oynasın" diye zil takıp oynayan, taşak geçenler, bugün "Fenerbahçe Bank Asya'ya giderse orası Süper Lig olur" diye çaresizce debeleniyor.
'Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner' diye boşuna söylememişler. O hesap, bir gün herkes için dönecek, aklı olan bir kenara yazsın bunu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)