30 Ağustos 2010
İsteyen üstüne, isteyen içine alsın
Söylediğim şeyi pek çok kişi kıçından anladı. Muhtemelen ben derdimi anlatamadım. Herkes elbette gazeteci olabilir ama bunu yapmayı isteyen ve yeteneği olan adam yapabilir. Ben gazeteci diyorum, sen futbol yorumculuğu diyorsun.
Tekrar edeyim derdimi. Niye sadece futbol üstünden bu yapılır ya da hadi biraz daha genişleteyim, sadece neden spor üstünden bu yapılır. Çünkü konuşması en kolay konudur bu. Aşağılamıyorum ama kahvedeki adam, taksici, bakkal, kuruyemişçi, simitçi v.s. v.s. herkes ama herkes bu konuda ahkam kesebiliyor.
Rakam vereyim daha iyi anlarsınız belki. Fotomaç 235 bin, Fanatik 223 bin satıyor bu ülkede. En çok satan 10 gazete içindedir, bu iki gazete. Niye? Oturup düşündün mü hiç? Her gün onlarca adam transfer edilir, oturduğu yerden haber yaparlar ama bu rakamlara ulaşır.
Ercan Saatçi ne kadar gazeteciyse sen de o kadar gazetecisin. Hakan Ünsal ne kadar yorumcuysa sen de o kadar yorumcusun. Bundesliga'dan, La Liga'dan, Serie A'dan üç maç izleyip, "Zlatan'ın gelişi, AC Milan'ın bilmem ne yapmasını sağlar" demekle gazeteci olunmuyor. Derdim buydu, anlatmak istediğim yani.
Yoksa ister blogdan, ister haber altına yorum yazarak istediğin yere zıpla. Ama benim nazarımda gazeteciliğin ya da yorumculuğun Ercan Saatçi, Hakan Şükür, Selçuk Yula'dan farksızdır.
Hep açık konuştum, yine açık konuşacağım. Senden gazeteci olmaz, sizden gazeteci olmaz. Gazeteci mi olmak istiyorsun? Al sana aşağıda bir haber verdim. Bu haberi nereden görürsün? Nasıl başlık atarsın? Spotun nasıl olur? Haberi bin 200 vuruşa indirip, tek sütun fotoğrafla bana bir saatte ver.
Bir kez daha söyleyeyim. Götü yiyen spordan farklı bir dalda yapıversin şu işi. Hadi spor olsun ama futboldan başka bir branşta yapsın.
Katılıksa katılık. Gazete yöneteni üç kuruş daha az vermek için seni seçiyor. Senin oturduğun koltuk, bir başkasının oturması gereken koltuk. Sen üniversite bitene kadar takılacağım diye kıçını yırtıp gazeteci olmaya çalışan adamın yerindesin.
Neyse sözün özüne geleyim. Senden, sizden şahane gazeteci olur. Ercan Saatçi'den ne kadar oluyorsa, o kadar olur ama.
Ev ödevini verdim, yapadur. (Artık kim üstüne alınıyorsa, ona gitsin)
ÖNDEN BUYUR
İsrail Yedioth Ahronoth gazetesine konuşan üst düzey TC Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, İsrail’in, BM soruşturma komisyonunun yardımıyla filo krizine çözüm bulması halinde Başbakan Netanyahu’nun Ankara’da memnuniyetle ağırlanacağını söyledi.
Türkiye’nin İsrail’e "uzlaştırıcı mesaj" gönderdiği belirtiliyor. İsrail Yedioth Ahronoth gazetesine konuşan üst düzey TC Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, İsrail’in, BM soruşturma komisyonunun yardımıyla filo krizine başarılı biçimde çözüm bulması halinde Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Ankara’da memnuniyetle ağırlanacağını ifade etti.
İsrail’in önde gelen gazetelerinden Yedioth Ahronoth’a konuşan TC Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkilisinin, İsrail’e "uzlaştırıcı bir mesaj" göndererek iki ülke arasındaki kriz sona erdiğinde Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Türkiye’de memnuniyetle karşılanacağını söylediği duyurulurken, "Türkiye, kameraların önünde İran ile güçlü bağları sergileyebilir ama hafta sonu sırasında İsrail’e barıştırıcı bir sinyal gönderdi" yorumları yapıldı.
Gazetenin internet sitesi Ynet, iki ülke arasındaki ilişkilerin filo baskından bu yana "aşırı derece gergin" olduğunu ancak hafta sonunda TC Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey bir yetkilisinin gönderdiği mesajın ilişkilerdeki yenileşmenin yakın olabileceğini ima ettiğini belirterek şöyle devam etti:
"Yedioth Ahronoth ile görüşmesinde yetkili, eğer İsrail, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon tarafından kurulan uluslararası soruşturma komisyonunun yardımıyla başarılı bir biçimde Mavi Marmara krizine bir çözüm bulursa, Türkiye, topraklarında Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu memnuniyetle ağırlayacağını söyledi."
Dışişleri yetkilisi, "zaman geldiğinde, kriz çözülürse eğer, bu ziyaret mümkün olacak. Zaten, Netanyahu, Türkiye’yi hiç ziyaret etmedi" diye konuştu.
İsrail ile Yunanistan arasındaki artan işbirliğinin Türkiye’yi kaygılandırmadığını da ifade eden yetkili, "Bu iki ülke, dostlarımızdır. Eğer İsrail’de Yunanistan ve Türkiye’nin düşman olduğunu düşünen varsa, yanılıyorlar" dedi.
"Kriz’i çözmenin tek yolu, ilişkiyi düzeltmek, bize karşı ittifaklar kurmak değildir" diyen Türk yetkilisi, Türkiye’nin İsrail’in, krizi çözmek için uluslararası BM soruşturma komisyonundan yararlanmayı bileceğini umduğunu da vurgularken, "İlişkileri kurtarmanın en iyi yolu, bir nevi özürde bulunmak ve kurbanların ailelerine tazminat ödemektir" diye konuştu.
Buna karşın, Dışişleri yetkilisinin tazminat miktarı konusunda spesifik bir şey söylemediğini, bu konudaki kararın İsrail’e ait olduğunu belirtmekle yetindiğine dikkat çekildiği haberde aynı yetkilinin, Bakan Ahmet Davutoğlu ile İsrail Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanı Binyamin Ben-Eliezer arasında Brüksel’de yapılan gizli toplantı sırasında özür ile ilgili bir "ön taslak mektubunu"nu hazırladıklarına ancak çabanın diğer bir üst düzey İsrailli bakan tarafından engellendiğine işaret ettiği de vurgulandı.
Türkiye’nin İsrail ile ilgili "temel tutumu"nu değiştirmediğinin de altını çizen Türk yetkilisi, Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’i ziyaret ettiğini, İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres’in de TBMM’ye hitap ettiğinin unutulmamasını istedi. Yetkili, şöyle devam etti:
"Türk hükümetinin İsrail karşıtı bir gündemi olsa, böyle şeyler yapar mıydık? İki dost arasında meydana gelen bu olay nedeniyle halen bu tuhaf durumdayız. İsrail bir düşman olsa o kadar önemsemezdik" sözlerini kullandı.
Dışişleri Bakanlığı yetkilisi ayrıca, "Şimdi bir tırmanmayı önlemeliyiz ve sözlü kışkırtmanın yatıştıracağını ummalıyız. Hükümetimiz, durumu düzeltmek için ellerinden gelen her şey yapıyor, eğer İsrail ile bağlarımızı koparmak istesek çoktan yapardık" dedi.
Yetkili, Mavi Marmara baskınından önce Türk hükümetinin, filo düzenleyicileri ile temasta olduğunu, onların da "Gazze’ye yönelmeyip bunun yerine de Ashdod veya El Arish’a demirlemeye söz verdiklerini" bu bilgilerin de İsrail’e iletildiğini söylediği kaydedilen haberde aynı yetkilinin "İsrail’den bir askeri eylemde bulunmamasını istedik ancak İsrail ordusunun zorba gibi davrandı. Belki, sizin Dışişleri ile Savunma bakanlıkları arasında iletişim eksikliği vardı" sözleri de aktarıldı.
Bu arada, İsrail’in, İHH’nin bir terör örgütü iddiasını tamamen reddeden Türk yetkilisi, "Ülkemiz terörden çok çekiyor ve terör örgütlerini sevmiyoruz. Teröristlerle bir bağları olsa biz bilirdik. İki taraf arasında bir çatışmayı önlemek için ellerimizden gelen her şey yaptığımıza inanıyoruz" sözlerine ekledi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)