10 Haziran 2011
Ebu Leheb ve Ebu Cehil'in 2011 versiyonları
Ünlü Türk büyüğü Bülent Arınç'tan bir alıntıyla başlayalım dedim. Yargıtay Başkanı Nazık Kaynak'ın başkanlığının ardından Danıştay Başkanlığı'na seçilen Hüseyin Hüsnü Karakullukçu'nun seçilmesinin ardından bu cümleyi söylemişti gazetecilere; "Kurban olduğum Allahım verdikçe veriyor."
Söylediği cümlenin tamamında haklılık payı var.
Geriye dönmek gerekir tabii. 2002 yılından 12 Eylül 2010 referandumuna kadar olan yelpazede "Yargı bunların arka bahçesi" söylemlerinin Akp'li ağızlardan hiç eksik olmadığı döneme yani.
Başbakan her gittiği yerde, Adalet Bakanı her konuştuğu kürsüde, bu cümleyi söylüyordu. Referandumdan sonra önce HSYK'nın yapısı değiştirildi. Ki, o HSYK'nın toplantılarına Adalet Bakanı Sadullah Ergin katılmayarak, görüşmeleri kitlemiş, Başbakan Erdoğan, "HSYK siyasileşti çok istiyorlarsa parti kursunlar" diyordu.
Bu aşamayı geçtikten sonra Yargıtay Başkanlığı'na Bülent Arınç'ın sınıf arkadaşı Nazım Kaynak seçildi.
Çok kısa bir süre sonra ise Danıştay Başkanlığı'na fotoğrafta gördüğünüz Hüseyin Hüsnü Karakullukçu seçildi. Kaderin bir cilvesi (!) olsa gerek, Karakullukçu da, Bülent Arınç'ın sınıf arkadaşı seçildi.
Akp iktidarı süresince işler hep böyle yürüdü. 2002 seçimlerinden sonra barajları kaldıracağının sözünü veren Erdoğan, daha birkaç gün önce televizyonlarda "Barajı biz getirmedik ki, kaldıralım" gibi, zekâsına yakışacak bir yanıt verdi.
Ya da "YÖK'ü kaldıracağız" diye cami çıkışlarında, Sultanahmet Meydanı'nda çılgınlar gibi eylem yapan kitlenin sözümona sözcülüğünü yapan Başbakan Erdoğan, Yusuf Ziya Özcan'ın başkanlığı gelmesiyle birdenbire bu söylemi ortalıktan kaldırıverdi.
Yani neymiş? Aslında bugüne dek şikâyet ettiği hiçbir kuruma karşı bir duruşları yokmuş. Kurumların başındaki isimlerle ve kurumlarda çalışan kişilerle sorunları varmış.
Sonuç itibariyle, 9 yıllık Akp iktidarında Türkiye'de çok şey değişti. Ama sürekli söyledikleri, televizyonlarda, miting alanlarında, gazetelere verdikleri demeçlerde "Bunu değiştireceğiz" dedikleri hiçbir şeyi değiştiremediler.
Daha önce de söyledim, "Benim YÖK'üm", "Benim Danıştay'ım", "Benim Yargıtay'ım" olduktan sonra, ortada bir sorun yok.
Şimdi yargı artık kendilerinin arka değil ön bahçeleri oldu, kendi aralarında top çeviriyorlar o bahçede.
"27 Nisan" daha birkaç gün öncesine kadar muhtırayken, artık muhtıra olmaktan çıktı. Neden? Dolmabahçe'deki Büyükanıt-Erdoğan görüşmesi yüzünden.
KİMMİŞ BU DANIŞTAY BAŞKANI?
Lafı kıçından, başından fazlaca dolaştırdım. Şu Bülent Arınç'ın sınıf arkadaşına hep birlikte bakalım, kimmiş?
Danıştay’a Yargıtay Başsavcılığı tarafından, Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı dönemindeki eylemleri nedeniyle yapılan yargılanma başvurusunu ret eden heyetin bir üyesi.
Danıştay’ın, AKP'nin Siirt Belediye Başkanı Mervan Gül'ün yargılanması için izin verilmesi kararına muhalif kalan tek kişi.
Danıştay’ın, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu hakkında Meclis Başkanlığı'na doğrudan suç duyurusunda bulunulması kararına muhalefet şerhi yazan kişi.
Kendisi için tahsis edilen lojmanı oğluna vermiş ve Danıştay'la mahkemelik olmuş bir kişi.
"Kurban olduğunuz Allah"ınız size verdikçe veriyor sanıyorsunuz. Yok işte öyle değil o. Siz Allah'ın ismini kullanarak, siyaset yapıyorsunuz. Hepiniz inançlı müminlersiniz ya! Hah işte, aslında siz Ebu Cehil'lerin, Ebu Leheb'lerin 2011 versiyonlarısınız.
Allah, din, iman diyerek, İETT memurluğundan belediye başkanlığına yükseldiniz. Bu yükseliş sırasında Kasımpaşa'daki, Üsküdar'daki evlerinizden konaklara, villalara, 500 bin Euro'luk araçlara terfi ettiniz. Etrafınızdaki sırtlanları, çakalları da ihya etmeyi ihmal etmediniz.
Her şeyi bir kenara bırakalım, sumenaltı ettiğiniz Deniz Feneri davasından aldığınız beddualar bile, belinizi doğrultamayacaksınız. Onbinlerce insanın, gecesini gündüzüne katarak, eşekler gibi çalışarak kazandığı parayı, iç ettiğiniz için iki yakanız bir araya gelmeyecek.
Kurban olduğum Allah'ım odunu verdikçe verecek, verdikçe verecek. Siz iyi bilirsiniz ama hatırlatayım;
"O, gün Cehennem'e: "doldun mu?" deriz. O! "Daha var mı?" der." (Kaf, 30)
"Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır." (Mü'minün, 104)
"Derileri yandıkça azabı tatmaları için yeniden başka derilerle değiştirilir." (Nisâ, 56)
Merak etmeyin, "Kurban olduğum Allahım verdikçe verecek."
Siyasetin içine spor sokmaya geliyoruz
Zalimlerin mazlum ayağına yatıp, mazlumları ezmesine,
"Biz de aç kaldık" deyip sokaklarda aç yatan insanların sayısının artmasını sağlayan,
"Bu ülkeye sevdamız bitmez" deyip, ülkeyi parsel parsel satanları,
"Yargı bunların arka bahçesi" diye götlerini yırttıktan sonra sınıf arkadaşlarını Danıştay ve Yargıtay başkanı yapanları,
"Yaradılanı yaradandan ötürü severiz" deyip, ölen biri hakkında "Bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durma gereğini duymuyorum" diyenleri,
"Biz kadınlara en çok önem veren partiyiz" deyip, bir genç kız için "Kadın mı kız mı bilmiyorum" diye iğrenç tavır takınanları,
"Türkiye'nin en demokrat partisi biziz" deyip, kendisine yönelen her eleştiriyi hapishaneyle cezalandırılanları,
"Bu kasetleri siyaset malzemesi yapmayız" deyip, "Ne özeli, genel bunlar genel" diyerek, miting alanlarında yırtınanları,
sınavlarda her türlü sahtekârlık yapanları,
işsizliği tarihin yüksek seviyesine çekenleri,
dokunulmazlıkları kaldırmayanları,
seçim barajını düşürmeyenleri,
insan hakları ihlallerini artıranları,
proje diye rant ekonomisini azdıranları,
madenlerde önlem almayıp, ölümlere "kader" diyenleri,
halk yoksullaşırken, villalara, konaklara doymayanları,
yolsuzlukları yargı yoluyla öteleyenleri,
sanata 'ucube' gözüyle bakanları, sandığa gömmek borçtur.
Temyumruk'un gündeme getirdiği "Sarı-kırmızı formanı giy, sandığa öyle git" kampanyası epey bir büyüdü ve "Formanla sandığa git" diyerek genelleşti. Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Trabzonsporlu, Gaziantepsporlu, Galatasaraylı v.s. v.s.
Pek çok arkadaş gibi düşünmüyorum. Sporun içinde siyaset hep vardır, var olacaktır. Sanki birdenbire ortaya çıkmış bir şeymiş gibi konuşulması, bugüne kadar "Aman uzak duralım" diyerek, taşın altına elin sokulmamasından zaten hep rahatsız oldum.
Senelerdir faşist-cemaatçi yapılanma tribünlerin göbeğindeyken, bu konuya değinme zahmetinde bulunmayanlar, tribünlerde sosyalist bir yapılanma olunca "Ama sporun içinde siyaset" vıdı vıdısı yapmasın.
Bir yerden başlamak gerekiyor. Hiçbir şey yapmıyorsanız bile pazar günü sandığa giderken, en azından bir kaşkol takın boynunuza.
Bize "Orospu çocuğu" diyenlere, "Ebenizin amını göstermeye geldik" demek için pazar günü formayla sandığa...
Etiketler:
sandığı tersten göstermeye gidiyoruz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)