7 Mart 2011

Galatasaray'ın cemaate ve siyasal erke teslimiyetinin resmi


Zekeriye Öz,
Lütfü Arıboğan,
ve Deniz Ülke Arıboğan...

Adnan Polat kontenjanından Galatasaray Spor Kulübü'nün üyesi yapılmış üç isim.

Adnan Polat ülkede cemaat ilişkisi olmadan bir şeylerin yürümediğinin farkına varmış olsa gerek.

Galatasaray'ın son üç yıldan bu yana berbat bir biçimde yönetildiğini bilmeyen yok. "Sportif anlamda başarı yok ama" ile başlayan hiçbir cümlenin geçerliliği yok benim adıma. Galatasaray bir spor kulübüdür, şirket değil.

Şimdi bu yönetimsel hataları bir kenara bırakırsak, Galatasaray'ın camia olarak iktidarla arasının çok iyi olmadığını, Akp iktidarının Galatasaray'a çok sıcak bakmadığını görmek gerekir.

Bunu Spordan Sorumlu Bakan Faruk Nafiz Özak'ın, Aslantepe'nin açılışından önce Adnan Pola'la yaptığı ve 23 Ocak tarihli gazetelere yansıyan şu konuşma gayet iyi gösteriyor: "Bu tür kalabalık ortamlarda protestolar gündeme gelebiliyor. Galatasaray Liseliler protesto edebilir, çünkü bizden pek hoşlanmazlar."

Siyasi iktidarın kendi gibi düşünmeyen, kendinden olmayan her kurumla ve her kişiyle nasıl hesaplaştığını da düşünecek olursak, sportif açıdan Galatasaray'ın bulunduğu durumun pek öyle tesadüf olmadığını görebiliriz.

Galatasaray'ın oynadığı futbolun yetersiz, kadrosunun kalitesiz olduğunu daha sezon başlamadan söylemiş biri olarak, şunu gayet net ifade edebilirim ki, hakem hataları (!) iki yıldan bu yana ayyuka çıkmış durumdadır.

Birileri hakemlerin soyunma odalarını basarken, Galatasaray'ın kifayetsiz başkanının neredeyse gelenekselleşmiş hale gelen "Sabrımızı zorlamasınlar" beyanatı, bizlerin "Tamam hakem hata yaptı da, biz de futbol oynamıyoruz" savunmasıyla atbaşı gidiyor.

Hal böyle olunca da, yaşanan her şey perdelenmeye başladı ve biz de bu perdelerden önümüzü göremez haldeyiz.

Önümüzü görmek için neler olmuş bir bakalım...

Ligin ilk haftasında Sivasspor maçında, Emre Çolak'ın ceza alanı içinde düşürülmesine Mustafa Kamil Abitoğlu 'devam' derken, karşılaşma sonunda hata yaptığını itiraf etti.

Hemen akabinde ligin ikinci haftasında Bursaspor 1-0 önde, sarı kartlı Volkan Şen, daha dakika 39 bile olmadan topa elle müdahale ediyor ama hakem Abdullah Yılmaz, görmesine rağmen ikinci sarı kartı gösteremiyor.

7 haftada Karabükspor deplasmanında daha maçın 42. saniyesinde Emenike, ceza alanında yere düşüyor. Hakem Aytekin Durmaz’ın penaltı noktasını gösteriyor. Oysa pozisyonda Neill’ın rakibe dokunmadığı görülüyor.

12. haftada Manisaspord maçında daha maçın henüz başında Kewell’ın ortasına Manisasporlu Isaac eliyle müdahale ediyor ama Fırat Aydınus pozisyonu devam ettiriyor.

13. haftada Kayserispor deplasmanında Elano ceza alanı içinde yaka paça indiriliyor, hakem Barış Şimşek oralı bile olmuyor. Aynı maçın 75. dakikasında Zalayeta ceza alanı içinde topu elle kesiyor, karar devam oluyor.

16. haftada Gençlerbirliği maçında sarı kartlı Orhan Şam, topa elle müdahale ediyor ama Yunus Yıldırım, kartına ihtiyaç duymuyor.

19. haftada Bursaspor deplasmanında skor 0-0 Batalla'nın ortasında ceza alanında ofsayt durumda olan Miller, kafayı vuruyor ve durum 1-0 oluyor.

24. hafta Karabükspor maçının daha 2. dakikasında COK ceza alanı içinde düşürülüyor ama daha önce Ay'dan görülen bir el pozisyonunu göremeyen İlker Meral pozisyonu devam ettiriyor. Aynı maçta Deumi, kontrolsüz bir biçimde Baros'u yere indiriyor, bidon İlker yine penaltı vermiyor.

Bunlara bir de, elini havaya kaldıran her Galatasaraylı oyuncuya sarı kart verilirken, rakiplerin hakemin yüzüne baka baka küfür etmesine karşı en ufak bir karar bile vermemesini eklemek gerekir.

Bunlar benim topladıklarım. Başka var mı inanın hatırlamıyorum. Hatırlayan varsa yazarsa sevinirim.

Şimdi başa dönelim, yani Zekeriye Öz, Lütfü Arıboğan ve Deniz Ülke Arıboğan isimlerinin kifayetsiz başkan Adnan Polat kontenjanından üye yapılmalarına.

Elbette spor kulüplerinde üye olan herkesi onaylayamayız. Böyle bir durum olsa Mehmet Ağar'ın soyunma odalarına kadar indiği dönemleri sorgulamak gerekir. Ya da Alaattin Çakıcı'nın Beşiktaş için iş bitiricilik yaptığı zamanları, olmadı Sedat Peker ve Fenerbahçe ilişkilerini...

Akp'nın yaratmaya çalıştığı Türkiye profilinde "Her şey kontrolüm altında olmalı" zihniyeti yatıyor. Bunları daha önce çokça yazıp, çizdim ama ufak hatırlatma için HSYK ile kopan kavga sonrası şimdi mutlu günleri ya da Yargıtay ve Danıştay'a veryansın ederken, bugün 211 kişiyi üye yapmasını söyleyebiliriz.

Ülke sınırlarında ne olup bitiyorsa, o işin içinde olmak isteğini gayet başarılı bir biçimde uyguluyorlar.

Fenerbahçe'ne Kadir Topbaş'ın oğlu ve Erdoğan'ın kadim dostu Cihan Kamer'in yönetim kurulu üyeliklerinin benzerlerini Galatasaray ve Beşiktaş'ta da oluşturmak istiyorlar. Bugün Lüfü Arıboğan ya da eşinin Galatasaray üyelikleri çok tartışılmasa da, ileride atılacak adımların başlangıcıdır.

Beşiktaş'ta Murat Aksu'nun başkanlık yarışını kaybetmesi sonrasında siyah-beyazlıların içinde bulunduğu durum da elbette bir biçimde dönüştürülecektir.

Adnan Polat'ın kontenjandan bu 3 ismi kulüp üyesi yapması, belki bugün çok şey ifade etmeyebilir ama ileride ifade edeceği anlamlar açısından çok önemlidir.

Yarının sözünü bugünden söylemeye alışığım. İsteyen buna komplo teorisi de diyebilir. Seneye Galatasaray şampiyon olacaktır. 7 Mart 2011'in altını kalın çizgilerle şimdiden çektim. Seneye bu vakitler dönüp geriye bakarız.

Galatasaray Spor Kulübü Başkanı cemaate teslim olmuştur, bu 3 üyeliğin benim açımdan başka bir anlamı yoktur.