Geçen hafta TT Arena'da birkaç sakatlık olunca, herkes 'zemin'e bağladı hadiseyi.
Sanki herkes salak, herkes aptal, farkında değiliz, bu adamların sürekli sahaya sürüldüğünden. Play-off diye bir bok çıkarttılar ortaya, futbolculara, insanlık dışı bir muamele uygulanmaya başlandı. Bugünkü maçta Yekta da, Gökhan Ünal da, zıpladılar ve yere temas ettiklerinde sakatlandılar.
Aslında takım takım liste çıkartmak gerekir, hangi takımda kaç futbolcu sahada sakatlandı. O zaman ak göt kara göt ortaya çıkar. Fakat bunu zemin diye geçiştirmek, ayıp olmaya başladı. Üstelik bugünkü Kayserispor-Galatasaray maçının zemininde bir şey görmedim, yani TT Arena gibi değildi. Bunların sayısı artmaya başladığında, yakınmalar da peşi sıra gelir.
Haa, futbolcular da, sakın ha sakın ağlayıp sızlamasın. Para kazanmak gayet fantastik oluyor tabii. Futbolcular için bir sendika varken, kimse kılını kıpırdatmıyor. Hal böyleyken, adamı Veliefendi'de gem bağlanmış ata çevirirler, ağzını bile açamazsın. Elin oğlu NBA'de oyuncular sendikası kuruyor, yüzde 2'nin hesabını yapıyor, bizimkiler suya sabuna dokunmadan, şu anın tadını çıkartıyor.
Maça geçersek, Galatasaray'da Elmander diye bir gerçek yaşanmaya başlandı. Sezon başında Fatih Terim'in burun kıvırdığı, 'golcü de isterim golcü' diye tutturduğunu gayet net anımsıyoruz.
Attığı golleri bir kenara bırakın; sahada haftalardır en çok koşan adamlardan biri, savunmalara uyguladığı baskıyla, rakibin oyun kurmasını engelliyor, oyunun sıkıştığı anlarda pas trafiğine katkısıyla takımın nefes almasını sağlıyor. Her eve lazım mutfak robotu gibi bir adam işte.
Tartışılan adam Riera, bugün çok daha iyi göründü. Hem hücumda, hem de savunmada, takıma ciddi katkı sağladı. Elbet bir varsayım ama çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Sokakta keşfedilmiş bir adam değil, ne olduğunu bildiğimiz bir adam.
Keza Eboue için de aynı şey geçerli. Haftalardır bu adamın gerçek yerinin sağ bek olduğunuz söylüyoruz. İlk kez kendi yerinde oynadı. Demek ki, neymiş "Eboue'den joker olmaz"mış. Ben de tek maçlık performansla bunu yazıyorum ama sol açık, sağ açık, orta saha gibi yerlerde oynatınca "Bu adamı geri gönderin" diye muhabbet yapan, çakallarla doluyor ortalık.
Son yılların geleneği olarak bu iki adam da çabuk asıldı. Seviyoruz zaten adam asmayı, iki maç tökezlesin, 3 maç sahada olmasın "Büyük fiyasko" geyikleri dönmeye başlıyor. Geldiğinde ağzından salyalar akan, ergenler iki maçtan sonra "Yazık yabancı kontenjanımız gereksiz yere işgal ediliyor" diye ahkâm kesiyor.
Lan işte, o adam bizim bildiğimiz Eboue. Her maç 4 yıldızlık oynamaz ama belli bir standartın da üstündedir. Ya da millet Riera'yı babasının hayrına mı İspanya Milli Takımı'nda oynattı da, "İkinci Marek Heinz vakası" diye kuştan ödünç beyinle ortalarda yorum yapıyorsun.
Millet kızacak şimdi ama bu sözlüklerin çıkışıyla, ortalık kendini ispat etmeye çalışan adamla dolmaya başladı. Futbol bu ülkede böyle, kime sorsan futbolu ondan iyi bilen yoktur. Bir de süper sik beyinliler var. En sıradışı yorumları yapacak ki, kısa zamanda sıyrılacak. E amına koyayım o zaman, küfür ettiğin spor yazarlarından ne farkın kalıyor? Onlar da yarak-kürek yorumlar yapmıyor mu? Hem küfür et, hem ona benzemeye çalış.
Semih'ten söz etmeden olmaz. Gökhan Zan sakatlandı, 76 numaralı insan formu kırmızı kart gördü, mecburu istikamet Semih'i gösterdi. Bugün sahada izlediğimiz genç çocuğun Servet ya da Gökhan Zan'a göre çok eksiği var mıydı? Yoktu, hatta telaşsız oyunuyla, rahatlıkla oynayabileceğini gösterdi. Ujfaluši ile de gayet uyumlu göründü. Bazen risk almak gerekir, yerim tecrübesini. Tecrübe tecrübe diye beklersek, bu takıma bir genç adam koyamayız. Haaa, Aydın gibi bir bok olmayacağı belli olur, gereksiz yere zorlamazsın ama Semih Kaya gibi çıkıp oynar, ışığı görürsün.
İki maç tökezledikten sonra Kayseri'den alınan 3 puan nimet gibiydi. Oyun olarak ahım şahım bir futbol sergilenmedi, hele hele Aydın oyuna girdikten sonra, çok kötüydük.
Alkışı hak eden bir adam da Ayhan'dı. Aylardır oynamıyor, çıkıp tek başına kişisel antrenman yapıyor, formayı giyince de, rotasyonda yeri olabileceğini, gerektiğinde oynatılabileceğini gösterdi. Bütün sezon 11'de oynatamazsın ama oynattığında da, önyargısız baktığında, takıma katkı sağlar.
Herkesi asıp kesmeyi bırakın, hele hele yabancı futbolcuları. Yemeği, içmesi, geleneği, dili v.s. v.s. her şeyiyle bambaşka yere geliyor bu adamlar. Kimisi Ujfaluši, Melo gibi altyapıdan çıkmışcasına hiç yadırgamıyor, kimisi kendine gelene kadar birkaç ay geçiyor. Kavun değil bu adamlar götlerini koklayıp "Hımm bu adam bize hemen uyum sağlar" diyelim.
Deplasmanda alınan 3 puan her zaman iyidir. Oyun çok önemli olmayabiliyor bazen, hele de bu saçma sapan sistemde, angut yönetenleri bulunan, süper mal spikerlere sahip bir futbol ortamında.
İki tane salak Elmander deplasmanda gol atamadığı için "Deplasman fobisi" diye götten çıktığı her halinden belli olan bir söylemde bulundular. Ehh, adamın götüne şampanya mantarını patlatıp, böyle sokarlar işte. Ülke liseliyle kaynıyor a.k.
30 Ekim 2011
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)